Makaleler

Gelir Eşitsizliği Tartışmaları

gelir değil tüketim önemli

Gelir eşitsizliğinin arttığını iddia edenlerin sesi hem dünyada hem Türkiye’de gür çıkarken, artmadığını veya sadece bu değişkene dayalı analizlerin bilimsel olarak doğru ve anlamlı sonuçlar vermeyeceğini savunanların sesi çok cılız kalıyor. Niçin? Çünkü eşitsizlik artıyor korosuna ters şeyler söylemek hem zor hem de tehlikeli. Zor, zira gerçeği tespit için ciddi bilimsel incelemeler yapmak gerek, kim uğraşır bununla? Tehlikeli, zira koronun entelektüel terörüne ve telafisi zor veya imkânsız itibar kaybına maruz kalmak çok kolay. Yine de, birileri durmuyor, duramıyor, doğruluğu aşikâr sayılan büyük tezleri iğneliyor. Geçenlerde böyle yapan bir makaleyi, Dalibor Rohac’ın “Does Inequality Matter?” (“Eşitsizlik Problem midir?”) adlı yazısını okudum. Rohac’a göre Wilkinson ve Pickett’in meşhur çalışması yeterince sağlam bir bilimsel çalışma değil. Başka bazı yazarların da (Christopher Snowdon gibi) işaret ettiği üzere, bu ikilinin eşitsizlikle toplumsal sorunlar arasında bulduğunu iddia ettiği korelasyon, geçerli bir metotla yapılmış empirik çalışmalara dayanmaktan çok spekülasyonlar, önyargılar ve tahminler üzerine inşa edilmiş. Meselâ, önemli bir araştırmacı olan Argus Deaton’a göre (Princeton Üniversitesi), “gelir eşitsizliği ile kötü sağlık arasında hiçbir doğrudan ilişki yok”. Wilkinson ve Pickett’in daha vahim bir hatası, kişilerin sosyal hiyerarşideki yerinin tek belirleyicisinin gelir seviyesi olduğunu zannetmeleri. Oysa insanlar sosyal statü iyileşmesi için değişik yollarda mücadele ediyorlar, sadece gelir seviyesi alanında değil.

Rohac’ın makalesinin önemli bir yönü, kavramsal zenginliği. Sırf gelir eşitsizliği esas alındığında, dünyanın bazı yerlerinde (Avrupa’da ABD’den daha fazla olmak üzere) gelir eşitsizliğinin arttığını tespit etmek mümkün. Ancak bu, eşitlik skalasında altta kalan insanların hayat şartlarının zorunlu olarak kötüye gittiğini göstermiyor. Bunun farkına varabilmek için önce ayrı cinsleri (mesela taşrayla şehir) değil aynı cinsleri karşılaştırmak gerekiyor. İkinci olarak, ulusal gelir ve ulus devlet ölçeklerinin tüketim seviyesini ve maddî refahı ölçmekte gayet yetersiz ve yanıltıcı olduğunu hatırda tutmak icap ediyor. Eşitlik tartışmasının daha anlamlı olması için gelir eşitliğinin hemen yanına bir başka kavram daha eklemek lazım geliyor: Tüketim eşitliği. İnsanların tüketim seviyesindeki değişikliğe bakarak refah seviyelerinin nereden nereye gittiği hakkında daha doğru bir fikir edinmek mümkün. Konuyla ilgilenen yazarlardan Richard Blundell ve Ben Etheridge’in araştırmaları, tüketim eşitsizliğinin gelir eşitsizliğinden çok daha yavaş yükseldiğini gösteriyor. Bunun anlamı, süper-zengin bir sınıf doğarken, ortalama insanların tüketim seviyesinin aşağı kaymadığı. Nitekim 1980’lerden beridir en zenginlerin tüketim seviyesi aynı kalmış, ama daha aşağıdakilerin yükselmiş. Teksas Üniversitesi’nden Daniel T.Slesnick’e göre, ABD’de tüketim eşitsizliği 90’lar boyunca sabit kalmış veya azalmıştır. Bunu sağlayan, dünya üretimindeki artış ve ürünlerin fiyatının düşmesidir. Somut bir örnekle açıklamak gerekirse, bir evde 15 bin, bir diğerinde 500 dolarlık bir buzdolabı bulunması, bir gelir eşitsizliğinin işareti olabilirse de, önemli bir tüketim eşitsizliği yaratmaz, zira, ucuz buzdolabı da gıdaları koruma, suyu soğutma vs. imkânı verir. Dolayısıyla, malların ucuzlaması, yani daha kolay elde edilebilir hale gelmesi, daha düşük gelir gruplarının refah seviyesinin yükselmesine önemli katkıda bulunmaktadır.

Sosyal ve ekonomik olguları tek değişkenle izaha kalkmamak; gerçeği anlamak için sağlam, kabul gören bilimsel yol ve yöntemler kullanarak çok boyutlu ciddi araştırmalar gerçekleştirmek lazım. Bu yapıldığında, hem gelir eşitsizliğinin iddia edildiği ölçüde artmadığı hem de gelir eşitsizliğinin artmasının kendi başına insanlığı korkutucu bir sosyal dengesizlik durumuna sürüklemediği ortaya çıkıyor.

Atilla Yayla

Önceki sayfa 1 2

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir Yorum

  1. Gelir eşitsizliği = savaş. Gün geçtikte yaklaşıyoruz bence.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu