Makaleler

İstanbul’un özeti Beyoğlu

HOŞGÖRÜ ORTAMI
Demircan, “Beyoğlu’na baktığınızda; burada bütün kültürlerin, dillerin, dinlerin ve ibadethanelerin bulunduğunu görürsünüz. Beyoğlu coğrafyası, insanların özgürce yaşadığı ve bundan dolayı baskı altında olmadığı bir coğrafyadır” diyor

İSTANBUL’UN ÖZETİ
Başkan, şöyle devam ediyor: Beyoğlu 600-700 yıllık Anadolu hikâyesinin özet noktasıdır. Nasıl ki İstanbul’a baktığınızda Türkiye’yi görebiliyorsanız; Beyoğlu’na baktığınızda da İstanbul’u görüyorsunuz. Yani İstanbul’u özetleyen müstesna bir yer…

SUNUŞ
Bugün sizlerin evine birlikte misafir olduğumuz konuğumuz, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan…
A. Misbah Bey, bize Beyoğlu’nu, İstiklal Caddesi’ni, Pera Palas’ı ve diğer barındırdığı tüm değerleri kendi penceresinden anlattı ve ben bu yerlerle yeniden tanışmış gibi oldum. Bir nevi tanıştırıldık diyebilirim. Defalarca gittiğim halde sohbet sonrası ilk defa görme heyecanı ile yeniden gitme arzusu uyandı içimde. Pera Palas Oteli’nin önünden geçerken yine, yeniden hayran oldum. Tarih kokusu, yaşam ve gizem hali buram buram…
Röportajımızda dikkatimi çeken bir başka unsur, Başkan’ın her cümlesinin başına oturttuğu “insan” kelimesi oldu… Aslolan insan oldu mu, kişiyi bence bütün olumsuzluklardan arındırıyor kendini ve geriye sadece insan hali kalıyor. Aileyi, çocuğu, fakir fukarayı, ihtiyacı olanı düşünen, çevreyi ve gelecek olan misafiri yani turisti, ziyaretçiyi kısacası her kişiyi her durumu düşünen insan… İşte bir portre ve röportajımızın ayrıntıları…
İyi pazarlar… Mutlu insanlar… G.K. Z.

Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ı birkaç cümle ile anlatır mısınız?
1967 Kasımpaşa’da doğdum, ilkokulu Kasımpaşa’da okudum. Ortaokulu Beşiktaş Ortaokulu’nda okudum. 17 yaşıma kadar Beyoğlu’nda Kasımpaşa’nın sokaklarındaydım. Lise döneminde Emirgan’a taşınmıştık dolayısıyla liseyi Emirgan’da Behçet Kemal Çağlar Lisesi’nde okudum. Daha sonrasında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde okudum, ardından yine Marmara Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi bölümünü bitirdim. Kalabalık bir ailede büyüdüm, 9 kardeşiz ve ben ailenin üçüncü çocuğuyum. Annemi ve babamı çok takdir ediyorum. O kadar çocuğun yetiştirilmesi ve geleceğiyle uğraşmak, ömrünün tamamını çocuklarına vermek demek oluyor. Tabii bu çocuklar için çok büyük bir zenginlik çünkü müthiş bir kaynaşma ortamı var. İnsanoğlu sosyal bir varlık, insan çevresini ne kadar genişletirse o kadar başarılı olur.

– İş hayatınıza, sosyal aileden gelmiş biri olarak yine sosyallik gerektiren bir iş olan turizm ile atılmışsınız. Nasıl başladınız?
İlk olarak turizm işiyle uğraşmaya başladım ve turizmle çok ilgilendim, 12 yıl turizm işi yaptım ve tüm dünyayı dolaştım. İşim gereği hep insanlarla ilişki içerisindeydim yani; ‘İnsanın mutluluğu nasıl olur?’ sorusuyla uğraştım. Dolayısıyla şu anda yaptığım iş için ön hazırlık dönemiyle ilgili yapılabilecek en doğru işi yaptım.

TURİZM VE BELEDİYECİLİK
– Turizm, belediyeciliğin fizibilite edilmiş hali diyebilir miyiz? Çünkü insanların ve yerlerin ihtiyacını turizmle iyi ölçebiliriz diye düşünüyorum.
Kesinlikle, evet. İlk olarak turizmin belediyecilikle ilgili olduğu alanları konuşacak olursak, herhangi bir turisti konaklaması için götürdüğümüz bina tek başına yeterli değildir. Binanın çevre güzelliği, uğranılacak bir mekânların temizliği, oradaki insanlar ve o insanların iletişimi önemlidir. Bu insanları mutlu eder. İşte bu yönlerden dolayı o ülkeye turist gelir veya gelmez. Örneğin; şimdi bizim insanımız Akdeniz insanı, Türkiye’nin insana olan sevgisi, yabancıya olan ilgisi ve özellikle ağırlama konusundaki Anadolu terbiyesi buraya gelen konukları etkiliyor. Bu bakış açısına alışınca, belediyecilikte de insanları mutlu etmek için bu bakış açısıyla, mahallesinde oturan insana hizmet etmeye çalışıyoruz.

FARKLILIKLARI KAYNAŞTIRMAK
– Beyoğlu içinde birçok önemli değeri barındıran, canlılık ve hareketin bir arada olduğu, İstanbul’un en önemli ilçelerinden biri. Bu ilçenin Belediye Başkanı olarak bize Beyoğlu’nu, siz nasıl anlatırsınız?
Beyoğlu 600-700 yıllık Anadolu hikâyesinin özet bir noktası yani nasıl ki İstanbul’a baktığınızda Türkiye’yi görebiliyorsanız Beyoğlu’na baktığınızda da İstanbul’u görüyorsunuz. Çünkü bugün İstanbul 15 milyon nüfuslu bir kent ancak bundan 100 yıl öncesine kadar 800 bin nüfuslu bir kentti hatta 30-40 sene evvel 2-3 milyon nüfusluk bir kentti, bu yer de bugüne kadar İstanbul’u özetleyen çok önemli müstesna yerlerden birisidir. Beyoğlu’na baktığınızda şunu görürsünüz; Bütün kültürler, dinler, ibadethaneler ve diller buradadır. Bütün büyük medeniyetler, farklılıkların çok olduğu medeniyetlerdir. Farklılıkları teke indirmiş yerler, köylerdir. Beyoğlu İstanbul’un özeti ve aslında bir yerde dünyanın özetidir. Çünkü dünya da bugün huzur, barış arıyor, insanlar farklılıklarını yaşamak ve bundan dolayı baskı altında olmamak dolayısıyla özgürce yaşamak istiyor. Ve Beyoğlu coğrafyasında bunlar sonuna kadar var. Bugün İstiklal Caddesi’ne çıktığınızda muhafazakâr hanımefendiden modern bir hanımefendiye, bir öğrenciden bir işçiye, bir entelektüelden bir turiste her kesimden insan görebilirsiniz. Bu insanlar burada mutlu yürüyebiliyorsa ve bizler de burayı yöneten insanlar olarak yaptığımız çalışmalarla bu farklılıklar arasında bir bağ kurmayı başardıysak, bu bizim için çok önemlidir.

İNSANLARIN MUTLULUĞU
– İnternet sayfanızda projeleriniz, hedefleriniz ve bugüne kadar gerçekleştirdikleriniz neredeyse sayfa sayfa.
Beyoğlu’nun yerleşik nüfusu 250.000, ancak burada iş hayatı için gelen insanlar da var. Yani 30.000 bina, 125.000 bağımsız bölüm var. Konaklama olsaydı 500.000 kişi burada yaşardı ancak iş yerleri de var. Şimdi bizim hizmet anlayışımız şu; biz diyoruz ki, burada yaşayan nüfus açısından baktığımızda insanımızı bir aile olarak düşünüyoruz ve bu aile içerisindeki anne, baba, çocuğu vs. ne mutlu eder? Yolunu güzel yapmış olmalıyız, aydınlatmasını güzel yapmalıyız, çevresindeki parkı, bahçesi güzel ve kullanılabilir olmalı, temizliği iyi yapılmalı ve okullarımızın standartlarını yüksek tutmalıyız. Okullardaki çocukları oradan alıp önce ilçesinde daha sonra İstanbul’da iyi bir vizyon sahibi yapmalıyız. Aile, mahallesinin hemen yanı başında anaokulu bulabilmeli, sağlık ocağına gidip en azından aile hekimine görünebilmeli ve bunların dışında iş arayan kişiye okulun dışında alternatif kurslar verebilmeliyiz.

ÖRNEK ALINAN PROJELER
– Semt Konakları, o yerde yaşayan insanların her türlü ihtiyacını ve zamanını değerlendirecek özellikleri barındıracak şekilde tasarlanmış ve uygulamaya konmuş. Bu projeyi ilk başlatan belediye olarak bize içeriğini anlatır mısınız?
Bu projeyi ilk biz hayata geçirdik ve ne mutlu daha sonra örnek olduk. 14 tane semt konağımız var. Her konakta o mahallenin fakirleri için tedarik edilen yardımlar var. Örneğin Yenişehir semt konağı, 6 katlı bir yapı. 1. katında aş evi, çamaşırhane ve duşlar var. Bunların dışında bu insanlara periyodik yardımlar yapıyoruz. Bu yardımlara ulaşabilmeleri için sosyal marketleri var. 2. katında bir anaokulu var. İnternet bölümümüz var, çocuklarımız burada derslerini yapabiliyorlar. Aile hekimlerine ayırdığımız, sağlık ocağı var. Diğer bir katta salonumuz var, yani mahallelinin düğün nişan vs. gibi merasimlerini ucuza bir imkânla yapabileceği salonlarımız var. Diğer mekanlar da ise 50 farklı branşta eğitim verdiğimiz sınıflarımız var. Bu sınıflarımızda okul çocuklarımız dershane gibi istifade edebiliyor. Kadınlara kuaförlükten yemek kursuna, hangi alanda ne istiyorsa sınıfları oluşturup dersler veriyoruz. Bu şekilde 7 bin öğrencimiz var.
Kasımpaşa’da 2008’de açtığımız bir kütüphanemiz var. Yaklaşık 10 bin çocuğumuz burayı aktif halde kullanıyor. Bu kütüphaneden bir tane daha yapıyoruz. Şimdi bu iki kütüphanede neredeyse çocuklarımızın %50’sinin araştırma yapabilecekleri salonlar bulunacak. İlave olarak mahalle işleri konusunda örgütlenmiş gençlik merkezimiz var. Yurt dışı programlar ve her gün kültür turları yapıyoruz. Böylelikle onları Beyoğlu geleceğine endeksli gençler olarak hayata hazırlamaya gayret ediyoruz. Eş zamanlı olarak bütün okullarımızın bakımları, onarımları ve tadilatlarına kadar her şeyleriyle ilgileniyoruz.
Bunların dışında Beyoğlu’nun muhtelif yerlerinde özellikle yaptığımız meydanlar var. Trafiğe kapalı yaya alanları var. Mahallelerde merkezler oluşturup ve bu merkezlerde kafeler ve restoranlar oluşturup, insanları sosyalleştirerek yaşadığı mahalleyi seven ve dışarı çıkan bir kitle elde etmek amacındayız. Mahallede, mahallelinin buluşabileceği bir mekanizma kurmak ve kentleri insanların gece yatıp sabah işe gittikleri otel mantığından çıkaran, yaşanabilen semtler haline getiren bir anlayışla belediyecilik yapmaya gayret ediyoruz.

– Çocuklarla ilgili neler söyleyeceksiniz? Kızlarınıza bağlı örnek bir baba olarak, yoğun bir tempoda çalışırken zaman konusunda nasıl bir ayarlama yapıyorsunuz?
2 tane kızım var. Ben çocukları çok seviyorum, yani sokaktan geçen bir afacanın peşinden takılır giderim, o kadar çok seviyorum. Onlar dünyanın en masum yaratıkları ve aslında onların içerisinde büyük bir adam var, bazen de küçücük bir bebek. Çocuklarımız, geleceğimiz ve ben onlarla ‘Çocuktur, anlamaz’ mantığıyla değil, önemli birer birey mantığıyla iletişim kuruyorum, onları çok önemsiyorum. Çocuklarımızı da aynı düşünce ile yetiştirdik, onlar benim en değerli varlıklarım, belki çok zaman ayıramıyorum ama önemli olan çocukla kaliteli zaman geçirmek diye düşünüyorum ve ben çocuklarımla kaliteli zaman geçiriyorum.

PERA, BEYOĞLU’NUN KARA KUTUSU GİBİ…
Pera Palas’ı Beyoğlu’nun en önemli tarihî yapılarından biri olarak nitelendiren Başkan Demircan, “Pera; tüm gizlilikleri, sesleri, hikâyeleri ve aşikârlıkları içinde barındıran bir kara kutu gibidir” dedi.

Başbakan’ın oluşturduğu güven ortamı siyasete girmemi sağladı
– Sayın Demircan, siyasetle nasıl tanıştınız, siyasete girmeye nasıl karar verdiniz?
Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın oluşturduğu güven ortamı ve ona olan inancımız siyasete girmemizin kapısı oldu. Bundan evvel bir siyasi duruşum ya da siyasi bir arayışım olmadı ama, onun oluşturduğu güven ortamında, onun kervanında olmayı arzu ettik. Dolayısıyla içinde bulunduğunuz takımın öncüsüne inanmazsanız orada çalışamazsınız zaten, yani o güven ortamını oluşturdu, biz de inandığımız için burada çalışıyoruz.
– Beyoğlu’nu konuşurken Pera Palas’ı atlamak olmamalı.
Pera Palas çok sembol bir yapı, yani bir uçaktaki kara kutu gibidir. Tüm gizlilikler, sesler, hikâyeler ve aşikârlıklar o kutunun içindedir. 120 yıllık bir binadır ama sembol bir yapı olarak Beyoğlu’nun belki ilk otelidir. Ben Pera Palas’ın içerisinde dolaşırken Beyoğlu’nun sembol yapılarından birinde dolaşıyormuş hissini duyuyorum. Ve önemli yemeklerimi de orada veriyorum.

Gurbet Kalay Zorba
gurbet.zorba@tg.com.tr

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu