İş Fikirleri ve İş Kurmak

Medikal Sektörü Sağlık, Girişimcilik ve İş Fikirleri

Medikal sektöründe ithal ürünlerin hakimiyetinin azaltmak için yatırım seferberliği başlatıldı. 6 milyar dolarlık sektörde stentten katetere, optikten cerrahi aletlere pek çok üründe ‘Made in Turkey’ döneminin önü açıldı…

SAĞLIK sektörü hızlı gelişiyor. Devletin sağlık hizmetlerinin önemli bir bölümünü özel sektöre terk etme politikası, sektöre ivme kazandırmış durumda. Sağlık sektöründeki gelişme doğal olarak tıbbi cihazlar yani medikal sektörünü de olumlu etkiliyor. Medikal sektörün yıllık hacminin 6 milyar doları bulduğu hesaplanıyor.

Halen tıbbi cihaz ihtiyacının yüzde 90’ını ithalatla karşılıyoruz. Oysa Türkiye, en fazla tıbbi cihaz ihtiyacı olan 30 ülke arasında yer alıyor. Yani pazar büyük ama yerli üretim sınırlı.

Tıbbi cihazlar sektörü katma değer açısından üst sıralarda yer alıyor. Örneğin, göz cerrahisinde kullanılan bir makasın üretim maliyeti sadece 5 dolar. Ancak böyle bir ürünü, marka değeri yüksek üreticiler 150-200 dolara satabiliyor. Bu yüzden katma değeri yüksek bu sektörün yerlileştirilmesi büyük önem taşıyor.

Nitekim gerek Sağlık Bakanlığı gerekse sektör temsilcileri bu gerçeğin farkına varmış durumda. Henüz sektöre özel teşvikler olmasa da medikal sektöründe son yıllarda önemli yerli yatırımlar yapılıyor. Birçoğu ilk niteliğindeki bu yatırımlar arasında neler yok ki…

Türkiye ilk katarak lensini, ilk kalp stentini ancak iki yıl önce üretmeye başladı. Cerrahi aletler anlamında Samsun önemli bir yetkinliğe ulaştı. Optik sektöründe ithalatın önünü kesecek yatırımlar yapılıyor. Ancak bunlar yeterli değil. Daha alınacak çok yol var.

300 BİN ÇEŞİT ÜRÜN

TOBB Medikal Meclisi’nin hazırladığı rapora göre, tıbbi cihazlar sektörü 300 binden fazla ürünü bünyesinde barındırıyor. Sektörün alt dallarını tıbbi görüntüleme sistem ve cihazları, ameliyathanedeki tüm cihazlar, solunum cihazları, cerrahi alet ve cihazlar, protez dişler, tıp, cerrahi ve dişçilikte kullanılan mobilya ve aksamları, elektro teşhis cihazları ve aksamları, dişçiliğe özgü alet ve cihazlar, steril dikiş malzemesi, gözle ilgili tıbbi alet ve cihazlar, dişçi tornaları, X ışınlı cihazlar, suni eklemler, protezler, ses ve işitme cihazları, optik tıbbi cihazlar, tek kullanımlık sarf malzemeleri, radyoterapi sistemleri, fizik tedavi cihazları, biyokimya, moleküler biyoloji, hematoloji, genetik ve mikrobiyoloji cihazları oluşturuyor.
Türkiye’de bine yakın medikal malzeme üreticisi var. Bunların 700’ü hem üretici hem ihracatçı konumda. Sektörün bir özelliği de devletin hiçbir şekilde yer almaması, tamamen özel sektörün elinde bulunması. Medikal malzeme üretimi İstanbul, Ankara, İzmir gibi illerde yoğunlaşıyor.

KOBİ’LER SIRTLIYOR

TOBB’un raporuna göre, tıbbi cihaz sektörü Avrupa’da son derece büyük öneme sahip. Yaklaşık 11 bin üreticinin faaliyet gösterdiği sektörü KOBİ’ler taşıyor. Avrupa’daki üreticilerin yüzde 80’i KOBİ niteliğinde. Global kriz öncesinde sektörün yıllık büyümesi yüzde 6’ları bulmuştu. Halen Avrupa çapında 530 bin kişiye iş olanağı sağlayan sektörün toplam büyüklüğü 80 milyar euro’ya ulaşmış durumda.
Avrupa medikal malzeme pazarının üçte biri Almanya’nın elinde. Almanya’yı İngiltere, Fransa, İsviçre, İtalya, Romanya ve İsveç izliyor…

TEŞVİK ŞART

Sektörün büyüyebilmesi için Ar-Ge yatırımları büyük önem taşıyor. Nitekim Avrupa’daki firmalar, yıllık satış gelirlerinin yüzde 8’ini Ar-Ge yatırımlarına harcıyor. Türkiye’de de henüz yüksek teknolojiyle üretimde zorlanan üreticilerin Ar-Ge’ye kaynak ayırmaya başladığı dikkat çekiyor. Eskiden sağlık profesyonellerinin istek ve tavsiyeleriyle yönlendirilen ve gelişen sektörde, artık donanımlı mühendisler ve tasarımcılar bünyelere katılmaya başladı.

Kuşkusuz bu gelişmede, son yıllarda verilen Ar-Ge teşviklerinin büyük payı var. Ancak Türkiye’de medikal sektörün gelişebilmesi için sadece Ar-Ge teşvikleri yeterli değil. Sektör temsilcileri, sağlıkta ihtisas OSB’leri (organize sanayi bölgesi) kurulmasını, kamu alımlarında yerli üretici lehine yüzde 15 destek sağlanmasını istiyor. Bu teşvik uygulamada karşılığını şöyle buluyor. Diyelim ki bir yerli üretici ile ithalatçı firma aynı ihalede teklif verdi. Yerli üretici yüzde 15 daha yüksek teklif verse de kamu kurumlarına alımlarını yerli üreticiden yapması tavsiye ediliyor. Ancak bu teşvik uygulamada çok fazla karşılığını bulmuyor.

İşte optikten stende, protezden işitme cihazlarına medikal sektörün en cesur yerli yatırımcıları…

OPTİK SEKTÖRÜ YERLİLEŞİYOR

Türkiye’de görme bozuklukları ve diğer sağlık sorunları nedeniyle yılda 13 milyon gözlük çerçevesi kullanılıyor. Bunun 11 milyonu SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) tarafından alınıyor. SGK’nın çerçeve başına verdiği 37 TL bedel dikkate alındığında, kullanıcının ödeyeceği pay hariç 407 milyon TL’lik bir pazar ortaya çıkıyor.

SGK’nın yaptığı alımların 8 milyonu ithal, 3 milyonu da yerli ürünlerden oluşuyor. Türkiye’ye ithal gözlük getiren 100’e yakın tedarikçi firma var. Optik gözlükte en büyük tedarikçilerse Merve Optik, Luxottica ve Safilo olarak sıralanıyor.

3 milyon civarındaki yerli gözlük üretimi daha çok küçük atölyelerde yapılıyor. Ancak bu konuda en önemli yatırımlardan birini kısa bir süre önce Mono Group yaptı. Ellepo marka ürünleriyle tanınan Mono Group, Gebze Çayırova’da 6 milyon dolarlık yatırımla yeni bir fabrika kurdu. Üretime üç ay önce başlayan fabrikada halen 25 kişi çalışıyor. Kısa süre sonra çalışan sayısının 50’ye ulaşması hedefleniyor.

Mono Group’u bu yatırıma cesaretlendirense ithal gözlüklere 3 yıl önce konulan 3 dolarlık fon olmuş. 15 yıldır ağırlıklı olarak Uzakdoğu’dan ithal ettiği gözlükleri Türkiye’de satan Mono, fon kararı nedeniyle üretim yatırımı yapmaya karar vermiş. Grup, yurtdışından yılda 100 bin gözlüğü Türkiye’ye getirip Ellepo markasıyla satışa sunuyordu. Mono Group Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Erdil, “Dış Ticaret Müsteşarlığı gözlüğe fonu 3 yıl deneme süresinde koydu. Eğer bu fon 10 yıla uzarsa bu alanda daha çok yatırım yapılır. Türkiye’deki tüm atölyeler yılda 3 milyon adet gözlük üretiyor. Yılda 11 milyon gözlüğün ithal geldiği düşünülürse, bunun üretimi için en az 2 bin çalışanlı bir tesis kurulması gerekiyor. Biz de zaten bu boşluğu dikkate alarak tesis kurduk” diyor.

GÖZLÜK DEYİP GEÇMEYİN

Mono Group, Çayırova’daki tesislerinde 50 modelle üretime başlıyor. Her modelden aylık 500 adet üretmeyi planların firmanın aylık üretimi 25 bin adedi buluyor. Gözlüklerin perakende satış fiyatı 35 ila 1.000 TL arasında değişiyor.

İthal gözlüğe fon kararından sonra İstanbul’da iki, Ayvalık, Muğla ve Yozgat’ta birer tesis daha kuruldu. Yozgat Boğazlıyan’da üretimini sürdüren Artisan Metal Sanayi, daha önce Luxar markasıyla imalat yapan Saray Optik fabrikasını satın alıp 2009’da Yozgat Boğazlıyan’da üretimi başladı. Halen 100 kişinin çalıştığı tesiste ayda 100 bin civarında gözlük üretiliyor.

Gözlük çerçevesi deyip geçmeyin. Bir çerçevenin üretimi 50 farklı aşamadan geçiyor. Tel bükme, temizleme, polisaj, kaynak, montaj, kaplama, montalama, ayar gibi tüm aşamaların uzman elemanlarca yapılması gerekiyor. Bu noktada en büyük problem kalifiye eleman eksikliği olarak ortaya çıkıyor. Gözlükte teknolojiden ziyade insana dayalı üretim yapılıyor. Bu yüzden firmalar kendi çalışanlarını kendileri yetiştiriyor. Bir gözlük tesisi kurmak için az 50 kişilik istihdama ihtiyaç olduğunu da belirtelim.
Türkiye, gözlükte önemli bir pazar. Ancak üretici firmalar çevre ülkelerde de ciddi bir potansiyel bulunduğunu düşünüyor. Bu yüzden Artisan Metal de Mono Group da ihracata büyük önem veriyor. Mono Group, şimdiye kadar 9 ülkede distribütörlük anlaşması yapmış: Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Suriye, Mısır, Cezayir, Romanya, Yunanistan ve Fas. Ömer Erdil, “Optik çerçeve üretiminde bölgenin Çin’i olabiliriz. Avrupa’ya da rahatlıkla ürün satabiliriz” diyor

İŞİTME CİHAZININ SORUNU YANLIŞ ALGI

Türkiye’de yılda ortalama 25 bin adet işitme cihazı satılıyor. Bunun cirosal büyüklüğünün 25 milyon TL civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu cihazların en büyük alıcısı da yine yüzde 95’le SGK yani devlet. Bu aslında 70 milyonluk Türkiye için çok düşük bir rakam. 4 milyon nüfuslu Danimarka’da bile yılda 70 bin işitme cihazı satılıyor.

Gelişmiş toplumlarda işitme cihazı tıpkı bir gözlük gibi aksesuar olarak kullanılıyor. Bizde ise bir özrün simgesi olarak görüldüğü için kullanım oranı düşük. Tabii insanların ekonomik alım gücü de işitme cihazı alımlarını etkiliyor.

SGK, 2008 yılından bu yana işitme cihazları için kullanıcı başına 420 lira ödüyor. Oysa piyasada satılan cihazların ortalama fiyatı 700 ile 1.000 TL arasında değişiyor.

Türkiye’de işitme cihazlarında yüzde 100 yerli üretim yok. Yarı montaj var. Belirli parçalar yurtdışından getirilip Türkiye’de monte ediliyor. Bu şekilde çalışan firmalardan biri de Odiomed markasının sahibi Esenler Şirketler Grubu…

1983’te ithalatla işe başlayan Esenler Grubu, 2006’dan bu yana İstanbul Şişli’deki merkezinde yarı montaj yapıyor. Almanya, İsviçre ve İngiltere’den hoparlör, mikrofon gibi işitme cihazlarının farklı bölümlerini ithal edip montajla birleştiren firma, ardından da kendi markası Odiomed adıyla satıyor. Üstelik sadece Türkiye değil Kamerun, Suriye ve Nijerya’ya da satış yapıyor.
Esenler Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Esenler, kişiye özel işitme cihazları üretip sattıklarını vurguluyor. Esenler, “Biz VIP işitme cihazları satıyoruz. Dışarıdan görünmeyen, kişiye özel, bilgisayarlı ve dijital işitme cihazları bunlar. İç piyasada fiyatları bin 500 ila 5 bin euro arasında değişiyor” diyor.

Esenler Grubu, tinnitus denilen kulak çınlaması hastalığını tedavi edecek özel bir cihazı da Almanya’dan getirip monte ediyor. Esenler, Türkiye’de işitme cihazı kullanma bilincinin yerleşmesiyle pazarın daha da büyüyeceğine inanıyor: “Halen yılda 25 bin civarında işitme cihazı satılıyor. Gelişmiş toplumlar işitme cihazlarını gözlük gibi kullanıyor. Türkiye’de birçok kişi ‘Ben özürlü değilim’ deyip kullanmak istemiyor. Anadolu’da ise birçok insanın bu tür cihazların varlığından bile haberi yok. Gerekli bilinçlenme sağlandığında işitme cihazları pazarının 5 yıl içinde 350 bin adetlere ulaşacağını tahmin ediyorum. Ortadoğu ve Afrika pazarlarında da bu konuda yeni yeni bilinçlenme var. Bu pazarlar için de Türkiye bir satış üssü olabilir.”

CERRAHİ ALET ÜSSÜ: SAMSUN

Sağlık sektöründe 300 bin çeşit tıbbi malzeme kullanılıyor. Cerrahi aletlerde ise 27 branşta 14 bin çeşit ürün üretiliyor. Türkiye, son yıllarda özellikle cerrahi alet pazarında da önemli mesafe almaya başladı. Samsun, dünyanın üçüncü büyük cerrahi aletler üretim üssü oldu. Samsun’un önünde Almanya’nın Tutlingen ve Pakistan’ın Sialkot kentleri var. Bu işte dünyanın bir numaralı üreticisininse Alman Aeslulap olduğunu d vurgulayalım.

Samsun’da halen 30 civarında firma cerrahi alet üretiyor. Bu işin öncülüğünü Bahadır Tıbbi Alet Cihaz Sanayi ve Aygün Cerrahi Aletler üstlenmiş durumda. Aslındaki bu iki firmanın da işe giriş hikayeleri ortak. Kurucuları silah yapımında ustayken zaman içinde tıbbi aletler yapmaya başlamış. Bahadır Tıbbi Aletler’in Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bahadır, hikayeyi şöyle özetliyor:

“Trabzonlu bir aileyiz. Babam Hasan Bahadır demir ustasıydı. Trabzon’da silah yapardı. Samsun’a göçtükten sonra demirciliği ve silah yapımını sürdürmüş. Bu işe ise 10 metrekarelik atölyede başlamış. Yeğenleriyle birlikte yürütüyormuş. 1980’li yıllarda cerrahlar alet sıkıntısı başlayınca babam ‘Biz bunları yaparız’ deyip işe başlamış. Zamanla üretim alanımızı 11 dönüme kadar çıkardık. Halen şirketimizde 150 kişi çalışıyor. Yıllık ciromuz ise 6 milyon dolar civarında.”

Cerrahide 350 çeşit makas kullanılıyor. Bunların hepsini Samsun’daki firmalar üretebiliyor. Kalite konusunda sorun yok. Ancak bu alanda Samsun’un yeterince marka olduğunu söylemek mümkün değil. Özellikle Alman firmalar, Türkiye’de ürettirip dünyada kendi markalarıyla satıyor. Örneğin, göz cerrahisinde kullanılan bir makas Samsun’da 5 dolara üretilebiliyor. Bunların perakende satış fiyatı ise 150-200 doları buluyor. İşte bu u durum Ahmet Bahadır’ı bir üretici olarak çok üzüyor:

“Almanlar bu işte marka. Biz henüz marka olamadık. Üretimi ve pazarlamayı bir arada yürütmeye çalışıyoruz. Ama hem usta hem satıcı olmak mümkün değil. Üniversiteden kopuk çalışıyoruz. Oysa bizim gibi firmaların üniversitelerin teknoparkında olması gerekiyor. Yetişmiş eleman sıkıntısı çekiyoruz. Samsun bu işte bir marka olacaksa bir sağlık OSB’si oluşturulmalı. Bu işte marka olabilmemiz için devlet, üniversite ve sanayicinin birlikte çalışması ve güç birliği yapması gerekiyor.”

ÇIRAK-USTA-PATRON

Cerrahi aletler üretimi teknolojiden çok el işçiliğine dayanıyor. Bu yüzden bu işte usta-çırak ilişkisi çok önemli. Zaten sektördeki girişimcilerin çoğu da önce Bahadır ve Aygün şirketlerinde çalışıp sonrasında kendi işlerini kurmuş. Tıpkı Mefa Cerrahi Aletler Sanayi’nin sahipleri Metin Cansu ile Faruk Yıldız gibi…
Cansu ve Yıldız, bu sektörde 17 yıllık deneyime sahipler. 2009’da KOSGEB’den 44 bin TL faizsiz kredi alarak kendi şirketlerini kurmuşlar. Halen Samsun’daki 270 metrekarelik atölyelerinde üretimi sürdürüyorlar. Metin Cansu, siparişe göre çalıştıklarını, yılda 15 bin cerrahi alet üretebilecek kapasiteye sahip olduklarını vurguluyor. Mefa; göz makası, doku makası gibi ürünlerini özel hastaneler ve medikal firmalarına satıyor.

Cansu, “İnsan var olduğu sürece sektörümüz de var olacak. İnsan ameliyat masasına yattığında mutlaka bu aletler kullanılacak. Devlet ihalelerinde yabancı firmalara ilgi var. Oysa yerliler de desteklenmeli” diyor.

YERLİ KATARAKT LENSLERİ

Göz alanında da yerli üretim adına önemli gelişmeler oluyor. Gayrimenkul ve enerjideki yatırımlarıyla tanınan Varlıbaş Holding, hatırlanacağı gibi 2008’de katarakt lensi fabrikası kurmuştu. Grup, geçen yıl Türkiye’nin katarakt lensi ihtiyacının yüzde 55’ini karşılamış.

Halk arasında “göz içi merceği” olarak da bilinen katarakt lensi, ameliyatla hastaların gözüne takılıyor. Türkiye’de yılda 300-350 bin katarakt lensi kullanılıyor. 2007 yılında bu lenslerin tamamına yakını ithal ediliyordu.

Bu alanda dünya çapında 40’a yakın üretici var. Varlıbaş ailesi de 15 yıldır Alman Acritech firmasının Türkiye’deki temsilcisiydi. Varlıbaş ailesinin ithalatı bırakıp 2008 yılında fabrika kurmaya yönelmesinin de ilginç bir hikayesi var. Varlıbaş Holding’in kurucusu Süleyman Varlıbaş’ın büyük oğlu, göz doktoru Ercan Varlıbaş bu hikayeyi şöyle anlatıyor:

“Varlıbaş olarak 15 yıldır ithal ettiğimiz ürünleri Türkiye’de satıyoruz. Alman Acritech firmasının Türkiye temsilcisiydik. Pazar payımız da yüzde 30 civarındaydı. Acritech satışa çıkınca biz de talip olduk. 50 milyon euro ile pazarlıklara başladık. Ancak Zaiss firmasına Acritech 32 milyon euro’ya satıldı. Biz de bu duruma çok sinirlendik. Nedenini sorduğumuzda ‘Almanlar teknolojinin dışarı çıkmasını istemedi’ yanıtını aldık. Biz de bu hırsla kendi tesisimizi kurmaya karar verdik.”

Halen Türkiye’de 500 bin civarında katarakt hastası olduğu biliniyor. Katarakt ameliyatı olmayanlara ulaşıldığında iç pazarın daha da büyümesi bekleniyor. SGK, katarakt ameliyatı için 450 TL paket fiyat veriyor. Yerli katarakt lensleri 75, ithal olanlarsa ortalama 125 TL’den satılıyor. Varlıbaş’ın özel geliştirdiği hem uzak, hem yakın hem de orta görme sağlayan lenslerin fiyatı ise 325 euro civarında. Dr. Ercan Varlıbaş, bu lenslerin takıldığı katarakt hastalarının ameliyat sonrasında gözlük kullanmaya gerek duymadığını belirtiyor.

Türkiye’nin bu alanda rekabete girmesi Avrupalıları hayli şaşırtmış. Varlıbaş, Avrupalı rakiplerin durumunu şöyle anlatıyor: “Almanya, İspanya, Fransa gibi ülkeler bizim bu alana girmemizi beklemiyordu. Çok şaşırdılar. Ancak bu işlerde biraz da fedai olmaz lazım. Biz de bunu yaptık. Şimdi göz lazeri de üretmek istiyoruz. Bu konuda arazi tahsisi bekliyoruz. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, arazi tahsisine onay verdiği anda bu alanda da üretime başlayacağız.”

LENS PAZARI ÇOK BAKİR

Söz lensten açılmışken Türkiye’nin ilk göz içi hidrofobik ve kontak lens üreten fabrikası Anadolu Tıp Teknolojileri’nden bahsetmemek olmaz. Sivas’ta kurulan Türkiye’nin ilk ve tek lens fabrikası Anadolu Tıp Teknolojileri, 2005’te üretime başladı. Bu firma, bir yandan da Avrupa ve Ortadoğu’ya ihracat yapıyor.
Sağlık sektöründeki gelişmeler Türkiye’nin önde gelen holdinglerini de bu alanda pozisyon almaya itiyor. Örneğin Eczacıbaşı İlaç Pazarlama, dünyanın önde gelen kuruluşlarından Japon Menicon’la lens ve lens bakım ürünleri pazarına girdi. Buna göre Eczacıbaşı İlaç Pazarlama, halen Avrupa, Amerika ve Japonya dahil olmak üzere 30’dan fazla ülkede 1.000’den fazla çalışanıyla faaliyet gösteren, Japonya’nın ilk ve en büyük kontak lens ve lens bakım ürünleri üreticisi olan Menicon’un ürünlerinin Türkiye haklarına sahip oldu.

Peki Menicon neden Türkiye’ye girdi dersiniz? Bunun için de rakamlara bakmak yeterli. Ülkemizde yaklaşık 200 bin lens kullanıcısı olduğu tahmin ediliyor. Toplam nüfusa göre lens kullanım oranı yüzde 0.25 civarında. Bu oranın Avrupa’da yüzde 3’lere ulaştığı düşünülürse pazarın ne kadar boş olduğu ortaya çıkıyor.

AMELİYAT İPLİĞİNE ÇİN TEHDİDİ

Türkiye’de ameliyat ipliğinden kan torbasına kadar birçok medikal malzeme üretiliyor. Örneğin, 1982’de kurulan Kansuk Laboratuarları, kan torbası üreten ilk yerli firma. Trabzon merkezli Doğsan, 1970’li yılların başında Türkiye’nin ilk ameliyat ipliğini üretti. Bu alanda Ortadoğu ve Balkanlarda da bir ilke imza atmış oldu. Saruhan ailesinin şirketi, 11 çeşit polimerden iplik üretiyor. Bunlardan 6’sı, vücutta emilen yani ameliyat sonrasında alınmasına gerek olmayan türden. Doğsan’ın pazar payı yüzde 30’a kadar çıkıyor.

Bu alanda beş yerli üretici daha var. Bunlardan SSM, Medeks, Katsan ve Orhan Boz yıllardır bu alanda faaliyet gösteriyor. Gaziantepli Nakıpoğlu ailesinin şirketi İpek Plastik Sağlık Ürünleri de 2004 yılından itibaren ameliyat ipliği üretmeye başladı…

Doğsan Cerrahi Dikiş Malzemeleri Genel Müdür Yardımcısı Çağan Karal, pazarın yüzde 60’ına ithal ürünlerin hükmettiğini söylüyor. Türkiye’de yıllık ameliyat ipliği tüketiminin en az 2 milyon kutu olduğunu belirten Karal, “Son beş yılda Çinli firmalar pazara girdi. Avrupalı olup Çin’de ürettiren firmalar da var. Yerli ipliklerin kutusu (12’lik) 20 ila 200 lira arasında değişiyor. Çin’de üretilenlerse bunun yarısına, dörtte birine kadar satılabiliyor. Bu da rekabette bizi zorluyor” diyor.

Doğsan, yılda 800 bin kutu cerrahi iplik üretiyor. Şirketin Trabzon’daki fabrikasında 120 kişi çalışıyor. Satış kadrosunda ise 30 kişi görev yapıyor. 50 bayisi bulunan doğsan, üretiminin yüzde 20’sini Almanya, İran, Irak Suudi Arabistan, Lübnan ve İspanya’nın da aralarında bulunduğu birçok ülkeye ihraç ediyor.
Dünya çapında en büyük ameliyat ipliği üreticisi, Amerikalı Johnson&Johnson… Bu firma Türkiye pazarında da oldukça etkin. Ülkemizde gerek özel gerekse devlet hastanelerinin iplik alım ihalelerine katılan firma sayısı ise 28’i buluyor.

BİYOKİMYA CİNAZI ÜRETMİYORUZ

Biyokimya cihazları, sağlık sektörü için olmazsa olmaz ürünlerden. Şeker, hemoglobin, kolesterol gibi onlarca testin yapılabilmesi için biyokimya laboratuarlarına ihtiyaç var. Bir biyokimya laboratuarı 25 farklı cihazla kurulabiliyor ve 500 farklı malzeme kullanılıyor. Bu alanda ilginç bir iş şekli var. Örneğin, bir hastanenin ihalesine giren firma cihazları ücretsiz verirken, sarf malzemelerinin içinde olduğu kiti ise satıyor.

Biyokimya sistemleri, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ithal markaların hakimiyeti altında. Roche, Beckman Coulter, Abbott ve Siemens gibi dört büyük firmanın geçen yıl bu alanda elde ettiği cironun 400 milyon doları bulduğu belirtiliyor. Türkiye’deki laboratuarlarda satılan ürünlerin oluşturduğu cironun ise 1.5 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyor.

Bizim Medikal; Biorad, Roche, Beckman Coulter gibi bilinen markaların Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu temsilcisi konumunda. Firmanın sahibi Ömer Şen, aynı zamanda Doğu Karadeniz Medikalciler Derneği Başkanı. Bizim Medikal, Kansuk kan torbaları ve Medapex ameliyat ipliklerinin de distribütörlüğünü yürütüyor. Yılda 300’e yakın kamu ve özel hastane ihalesine giren şirketin cirosu 40 milyon TL’yi buluyor.

Ömer Şen, Türkiye’de bu alanda cihaz üretilmediğini, sadece az miktarda kit üretildiğini söylüyor. Medikal sektörünün tam olarak tarifinin bile yapılmadığını vurgulayan Şen, “Keşke biz de yerli ürün satabilir hale gelsek” diyor.

Bu konuda fikir verebilmek adına, bir üniversite hastanesinin biyoloji laboratuarının son teknolojiyle kurulabilmesi için 2-3 milyon euro’luk yatırım gerektiğini belirtelim.

Dr. Cem BAZKURT / Alvimedica CEO’su

Yerli kalp stendinde tek tabanca

Türkiye’de ilk kalp stendinin üretilmesi ancak 6 yıl önce mümkün olabildi. Alvimedica Tıbbi Ürünler, Alarko Holding’in Başkanı İshak Alaton’un da şahsi olarak ortak olduğu, yüzde 100 Türk sermayeli çok ortaklı bir şirket. Alvimedica, Avrupa’nın en büyük ‘clean-room’una (mikroplardan arındırılmış üretim alanı) sahip kateter fabrikasını 2005’te Çatalca’da kurdu. Türkiye’nin ilk ve tek kalp stendi üreticisi olduklarını hatırlatan Alvimedica CEO’su Dr. Cem Bozkurt, fabrikayı 22 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirdiklerini anlatıyor. Bozkurt, geçen yıl 40 bini ilaç kaplı olmak üzere 120 bin stent, 80 bin balon kateter, 250 bin guiding kateter ve 750 bin anjio kateter ürettiklerini söylüyor.

Bozkurt’un verdiği bilgiye göre, Türkiye’de her yıl 250 bin anjiyo yapılıyor. Bu anjiyolar sonrasında hastalara 10 bine yakın stent takılıyor. Halen Türkiye’de kullanılan stentlerin yüzde 65’i Alvimedica patentini taşıyor. Şirket, kateter kullanımında ise pazarın yarısını domine ediyor.

Dünyada stent üreten topu topu 10 firma var. Johnson&Cordis, Abbott, Boston Scientific ve Metronic bunların en büyükleri. Bu firmaların ilaçlı stentleri Türkiye’de 3-4 bin dolarlık fiyatlarla kullanılıyordu. Alvimedica’dan sonra 1000 TL’ye kadar inmiş. Alvimedica ürünlerinin Batı Avrupa’ya ihracatı da başladı. Bu yıl Rusya, İran ve Brezilya’da ofis açmaya hazırlanan şirket, üretiminin yüzde 40’ını ihraç ediyor. Yurtdışındaki üniversitelerden 20’ye yakın patent aldıklarını söyleyen Bozkurt, “Ar-Ge faaliyetlerine ve patentlere 61 milyon dolar harcadık. Hindistan’a da girmek istiyoruz. Önümüzdeki yıl beyin için de stent üreteceğiz. Çatalca’da bir Biyomedikal İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurmak istiyoruz. Bu konuda Çatalca Belediyesi’yle görüşmelerimiz sürüyor” diyor.

Tolga YALÇINKAYA / Otopro Yönetim Kurulu Başkanı

Ortopedi ürünleri gelişiyor

Ortopedik cerrahide de yerli üreticilerin gücü giderek artıyor. Gerçi halen dünya ortopedi pazarının hakimi Johnson&Johnson, Zimmer, Stryker, Smith&Nephew, Biomet, Wright gibi firmaların Türkiye’deki pazar payı yüzde 75 gibi yüksek seviyelerde. Hastane alış fiyatları üzerinden Türkiye ortopedik implant pazarının hacminin 260 milyon doları bulduğu hesaplanıyor. Ürün fiyatları 4 ila 4 bin dolara kadar çok geniş bir aralıkta seyrediyor. Ancak bunlara boyunluk, dizlik gibi destekleyici ortopedik ürünlerin dahil olmadığını belirtelim.

Ortopedik cerrahi alanındaki yerli firmaların sayısı henüz iki elin parmaklarını geçemiyor. Onları da Ortopro, Tıpsan, Hipokrat, Tıbmed, Tasarım ve TST olarak sıralamak mümkün…

Tıp doktoru Tolga Yalçınkaya ve Mehmet Tanyolaç’ın 1995’te kurduğu Ortopro Tıbbi Aletler, ithalatla başladığı yolculuğunu 2002 yılından bu yana İzmir Ege Serbest Bölgesi’ndeki tesislerinde üretici olarak sürdürüyor. Eklemlerin dejenerasyonunda kullanılan diz ve kalça protezleri, kırık gibi travmalara bağlı olarak kullanılan platinler ve vidalar, Ortopro’nun 50 çeşit ürünü arasında başı çekiyor.

Ortopro’nun yüzde 30 hissesini 2008’in başında İş Girişim Sermayesi satın almıştı. 130 çalışanı bulunan şirket, iç piyasanı yanı sıra 30 civarında ülkeye ihracat da yapıyor. Ortopro Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Yalçınkaya, bu yıl 8 milyon dolarlık ihracat hedeflediklerini söylüyor. Yalçınkaya’ya göre, Türkiye’de bu alanda ürün geliştirmek için gerekli ortam oluşmuş durumda. Bilim adamları ve doktorların bu konuda çok yaratıcı fikirleri olduğunu belirten Yalçınkaya, Sanayi Bakanlığı’nın SANTES ve TÜBİTAK’ın Ar-Ge teşviklerinden de yararlanılabileceğini düşünüyor. Yalçınkaya, “Türkiye’de hastanelerin yerli malına yüzde 15 fiyat avantajı sağlama opsiyonunu kullanmasını bekliyoruz. Devlet bu uygulamayı teşvik ederse medikal sektör daha hızlı gelişir” diyor.

Dr. Ercan VARLIBAŞ / VSY Varlıbaşlar Genel Müdürü

150 milyon dolarlık yatırım yapıyor

Gayrimenkul ve enerji yatırımlarıyla tanınan Varlıbaş Holding, 2008 yılında katarakt lensi geliştirmek için Ar-Ge çalışmalarına başladı. Kısa sürede rüştünü ispat eden grup, 221 firmayı geride bırakarak TÜBİTAK 9. Teknoloji Ödülleri’ni kazanmayı başardı. Ardından da yatırım için kolları sıvadı.
VSY Varlıbaşlar Sağlık Yatırımları, ilk fabrikasını 100 milyon dolarlık yatırımla Ataşehir’de kurdu. Şimdi de 150 milyon dolarlık yatırımla Tuzla’da yeni bir fabrika kuruyor. Haziran ayında ikinci fabrikada deneme üretimlerinin başlaması bekleniyor. VSY Varlıbaşlar Sağlık Yatırımları, iki tesisiyle yılda 1 milyon adet katarakt lens üretme kapasitesine ulaşacak. Halen Ataşehir’deki tesislerde 165 kişi çalışıyor. Tuzla’daki yatırımın 70 kişilik ek istihdam yaratması bekleniyor.

VSY, geçen yıl Ataşehir’deki tesislerinde 500 bin lens üretti. Bunun 165 binin Türkiye’ye, kalanını da 26 ülkeye ihraç etti. VSY Varlıbaşlar Sağlık Yatırımları Genel Müdürü Dr. Ercan Varlıbaş, bu yıl iç piyasa satışlarını yüzde 10-15 artırmayı, kalanını da yine ihraç etmeyi planladıklarını söylüyor. Geçen yıl Türkiye’ye 20 milyon dolarlık ithalatı önlediklerini vurgulayan Varlıbaş, “Biz bu işte para pul hesabında değiliz. Devrim arabalarını ürettik ama devamını getiremedik. Sağlık alanında böyle olmamasını diliyorum. Kendi ürünlerimize karşı maalesef hem halkımızın hem de hekimlerin bir kompleksi var. Bunların aşılmasını gerekiyor” diyor.

Mehmet Emin AĞAÇ / Ear Teknik Yönetim Kurulu Başkanı

“Akustiker yetiştirip. 3 bin TL maaşla iş vereceğiz”

İşitme cihazı deyince akla hemen Otikon, Phonak, Starkey, Siemens, GN Group, Videx, Ear Teknik gibi isimler geliyor. Ear Teknik, 2001 yılından bu yana yüzde 100 Türk sermayeli bir şirket olarak faaliyet gösteriyor. Ancak Almanya’daki geçmişi 40 yıl öncesine dayanıyor. Türk girişimci Mehmet Emin Ağaç, bu şirketi 10 yıl önce satın aldı. Çorlu’ya yeni bir fabrika kuran Ağaç ailesi, şimdi dünya devleriyle mücadele ediyor.

Mehmet Emin Ağaç, 1965 doğumlu. 1980’li yılların başında Almanya’ya eğitim için gitmiş. Felsefe eğitiminin ardından akustiker (işitme cihazı uzmanı) olmuş ve sektöre adım atmış. 1996’da Si-Ser İşitme Merkezi’ni kuran Ağaç, Almanya’dan Türkiye’ye işitme cihazları ithal etmeye başlamış. 2001’de, Almanlarla ortak Ear Teknik’i kurmuş. 2005’te de şirketin tüm hisselerini satın almış. Alman şirketin khow how ve teknolojisini Türkiye’ye taşıyan Ağaç, “İşimizden kazandığımızı işimize yatırıyoruz” diyor.
Ağaç’ın verdiği bilgiye göre Ear Teknik, Türkiye pazarının yüzde 30’una sahip. Şirketin Çorlu Avrupa Serbest Bölgesi’ndeki fabrikası, yılda 70 bin adet işitme cihazı üretiyor. Üretimin bir bölümü 20 ülkeye ihraç ediliyor.

Mehmet Emin Ağaç da Türk insanının yıllardır ithal işitme cihazlarına alıştığını, bu yüzden başlarda hem hastalara hem de sağlıkçılare yerli cihazları benimsemekte sıkıntı yaşadıklarını vurguluyor. “Artık gururla cihazların üstüne ‘Made in Turkey’ yazıyoruz” diyen Ağaç, işitme cihazı uzmanı (akustiker) sıkıntısı yaşandığına da dikkat çekiyor:

“Türkiye’de işitme cihazı alanların çoğu memnun kalmıyor. Çünkü bu cihazları ayarlayacak uzman (akustiker) sıkıntısı var. Halen pazarda 1.500 akustikere ihtiyaç var. Bu yüzden, başkanlığını yaptığım İşitme Cihazları Akustik Akademi Derneği (İCADD) ile Almanya işitme sektörünün önde gelen akademisi Bundesinnung der Hörgerate-Akustik Körperchaft des öffentlichen Rechts Deutschland (BİHA) ile işitme sektörüne akustiker yetiştirmek amacıyla partnerlik sözleşmesi imzaladık. Eylül ayında başlayacak eğitimlere lise mezunu gençler de başvurabilecek. Dört ay eğitim, sekiz ay staj şeklinde gerçekleşecek ve iki yıl sürecek eğitimler sonunda gençlere akustiker sertifikası verilecek. Üç yıllık eğitimi tamamlayanlarsa uzman akustiker olarak dernek tarafından işe yerleştirilecek. Akademinin teorik ve uygulamalı eğitimi sonunda ustalık sınavını geçen akustikerler aylık 3 bin TL maaşla işe başlayacak. Türkiye’de işitme cihazı bilinci gelişmiş olsaydı bugün 450 bin cihaz satılıyor olurdu. Ancak pazardaki potansiyelin sadece dörtte biri kullanılabiliyor.”

Türkiye’de üretilen medikal malzemeler

Ameliyat masaları ve lambaları
Anestezi cihazları
Jinekolojik masalar
Cerrahi aspiratörler
Oksijen verme cihazları
Röntgen cihazları
Şırıngalar, iğneler
Buhar ve kuru hava sterilizatörleri
Kan alma koltukları
Tıbbi gaz sistemleri
Elastik bandajlar
Hasta yatakları
Dişçi üniteleri
Cerrahi aletler
Drenaj
Stent, kateter ve sondalar
Taş kırma cihazları
Sedyeler
Kan ve kan ürünleri, alma verme setleri
Kan torbaları
Ameliyat ve muayene eldivenleri
Hasta başı monitörleri
Ortopedik protezler
Ortopedik onarım malzemeleri
Ameliyat örtüleri ve katküt, santrifüjler
Gazlı bez ve pamuk
Elektrokoter, röntgen banyo solüsyonları
Ameliyat iplikleri
Diş hekimliği onarım malzemeler
Tıbbi maskeler
Kan saklama dolapları
Biyotaşıyıcılar
Defi brilatör
Serum setleri
Paslanmaz çelik ürünleri

Medikal sektörün SWOT analizi

Sektörün güçlü yanları
* Katma değeri yüksek bir sektör olması
* Türkiye için önem teşkil eden 11 sektör içinde yer alması
* Ürün kalitesinin günden güne artması
* Gelişen kalite bilinci

Sektörün zayıf yanları

* Yüksek teknolojinin Türkiye’de yaygın olmaması ve pahalı olması nedeniyle yeni teknolojilere dayalı işletmelerin azlığı
* Ara malların ve yatırım mallarının Türkiye’de üretilmeyip ithal edilmesinin üretim maliyetlerini artırması
* Üniversite-sanayi ve araştırma kurumu işbirliğinin az olması
* Kalifiye eleman ihtiyacının karşılanamaması
* Üretim potansiyelinin tam olarak kullanılamaması

Sektörün sahip olduğu fırsatlar

* Türkiye’nin geniş bir pazar olması ve ihtiyacının büyük bölümünün ithal mallarla karşılıyor olması
* İşgücünün ucuz olması
* Hükümetin yeni sağlık politikalarıyla üretimi desteklemesi
Uluslararası işbirliğinin gelişmesi
Türkiye’deki pazar büyüklüğü

Sektörün etrafındaki olası tehditler

* Küresel rekabetin artması
* Yerli üreticinin dünyada tanınmıyor olması
* Ucuz ve kalitesiz yerli üretimin engellenememesi
* Üreticilerin dışa bağımlılığının yüksek olması

TOBB Medikal Meclisi Raporu

Not: SWOT analizi kısaca, örgütün faaliyette bulunduğu çevreyi anlamak ve yönetmek üzere topladığı bilgileri kullanarak sistematik olarak kendini değerlendirmesi olarak tanımlanabilir. SWOT’un açılımı strengths (üstünlükler), weaknesses (zayıflıklar), opportunities (fırsatlar), threats (tehditler) şeklindedir.

‘Tek kullanımlık malzemeler üretin’

“Uzun yıllar ilaç sektöründe üst düzey yöneticilik yapmış bir kişi olarak Türkiye’de  ‘medikal sektör’ tanımını biraz eksik bulduğumu belirtmeliyim.  Nedeni şu: İlaç dâhil, tüm tıbbi faaliyetler ‘medikal’ tanımının içine giriyor aslında. Sektörün Türkiye’deki tanımı diğer bazı ülkelerde de olduğu gibi ‘tıbbi ekipman sektörü’ ya da ‘tıbbi gereçler sektörü’ olmalıdır diye düşünüyorum.  Bu sektörün 2010 ihracatı 220 milyon dolar civarında. İthalat ise 1.8 milyar dolar. Türkiye henüz implant (vücuda konulan metal malzeme) ve bio-moleküler gereçler üretme safhasına gelemedi. Buna karşın steril malzemeler, cerrahi aletler ve bazı protetik malzemeler konusunda hayli iddialı. Bence sadece hastaneler değil birey ve ev kullanımı da hedef alınmalı.

Bu pazar Türkiye için dünya çapında yeni bir markalaşma unsuru olabilir. Örneğin Hindistan böyle alanlara yöneliyor. Türkiye’nin şansının daha fazla olduğunu düşünüyorum. Kişisel görüşüm; Türkiye’nin dişçilik ekipmanları, ameliyathane malzemeleri ve bireysel tıbbi gereçler konusunda markalaşabileceği yönünde.

Ayrıca, şu anda kapasitelerinin büyük bölümünü kullanamayan temizlik kâğıdı üreticileri de, selüloz orijinli medikal ürünlere yönelebilirler. Bu alan oldukça boş ve çok cazip… (Kullan-at tipi tek kullanımlık, boneler, önlükler, yatak çarşafları, galoşlar, virüs maskeleri vs…) Tek kullanımlık malzemelerde de Türkiye’de çok büyük bilgi birikimi var. Bu konuda da markalaşmak mümkün…  Tıbbi ekipman sektöründe ürün bazında yatırım yapılabilecek alanlarla ilgili önerimse şunlar: (Bunlar henüz Türkiye pazarında yeterince yok.)

• Kişisel portatif oksijen ve ozonoterapi tüpleri
• Ev tipi laboratuar test kitleri
• Bireysel fizikoterapi alet ve cihazları
• Evlerde kullanılabilecek ergonomik hasta oturma ve yatak grupları
• Bireysel sterilizasyon sistemleri
• Bireysel hematolojik test cihazları
• Ev içinde kullanılabilecek tıbbi iklimlendirme üniteleri
• Tıbbi saunalar…

Mete Çakmakçı/ TTGV Genel Sekreteri

Biyomedikal teknolojileri destekliyoruz

“Medikal ve biyomedikal teknolojiler uluslararası platformlarda insan sağlığı ile ilintili olması nedeniyle stratejik bir alan olarak değerlendiriliyor. Biyomedikal bizim de öncelikli desteklenecek alanlarımız arasında geliyor.

TTGV olarak 20 yılda 950 firmanın projelerine 300 milyon dolar kaynak sağlamış durumdayız. Ancak medikal ve sağlık sektörüne sağlanan toplam destek, ne yazık ki en fazla yüzde 3 civarında. Bunun nedeni de bu alanlarda ülkemizde çalışan ve Ar-Ge yapabilen firmaların son derece az olması. Medikal alanda kendini geliştirecek firmalara daha fazla destek vermeyi arzu ederiz. Sanayi kuruluşlarının Ar-Ge faaliyetlerini desteklemek amacıyla oluşturulan desteğin tamamı geri ödemeli olup, destek miktarı en fazla 1 milyon dolar olarak belirlendi.

Destek süresiyse azami 2 yıl. TTGV tarafından projelerin toplam bütçelerinin en fazla 50’sine denk veriliyor. TTGV tarafından verilen finansal destek, projenin sona ermesinin ardından bir yılı geri ödemesiz olmak üzere toplam 4 yıl içinde geri ödenir. Ayrıca; 2010 yılından itibaren ticari değeri olan ürünlerin elde edildiği teknoloji geliştirme düzeyindeki Ar-Ge ve ticarileştirme faaliyetlerini desteklemekteyiz. İleri Teknoloji Projeleri (İTEP) adını verdiğimiz bu desteğin tamamı da geri ödemeli olup, destek miktarı en fazla 3 milyon dolar olarak belirlendi. Destek süresi azami 3 yıl. Bu yıl biyomedikal teknolojiler konusu da öncelikli olarak desteklenecek alanlar arasında yer alıyor.” Rahime Baş Uçar’ın haberi/Para Dergisi

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir Yorum

  1. öğrenci projemiz var hastanede kullanılmakta olan poşet eldivenlerden 5 tane üst üste üzetilse çalışmada zaman kazandırır düşüncesindeyiz bu konuda bize yardımcı olacak biri var mı?teşekkürler.

sevgi için bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu