Makaleler

Mimar Sinan’ın Ermeni olduğunu kim biliyor?

Mimar Sinan

“Umarım Mimar Sinan’ın hayatı bir gün film olsa, “O Müslüman doğdu” diye ayaklanacaklardan değilsinizdir…”

Muhteşem Yüzyıl’a yönelik tepkileri eleştiren Sanem Altan, Mimar Sinan ile pek de dile getirilmeyen bir bilgiyi okuyucularıyla paylaştı:

Mimar Sinan’ın Ermeni olduğunu kim biliyor?

Dün gazeteler yazıyordu… RTÜK, “Muhteşem Yüzyıl” dizisini uyardı.

Bir günde 75 bin şikayet gelmiş RTÜK’e, “Padişaha hakaret ediliyor” diye…

O da, dizi bir daha aynı ‘ahlaksızlığı’ yaparsa yayından kaldıracakmış.

Boşuna Çetin Altan yıllardır “Mesleksiz toplumuz” demiyor. Mesleği olan, üreten bir toplum olsak böyle mi algılarız gerçekten televizyonda oynayan -tarihi bir kahramanın hayatı bile olsa- dizileri?

Pek sanmıyorum.

Aslında ben tarihimizi gerçekten bildiğimizi de pek sanmıyorum.

Diziye kızan kaç kişi gerçekten Kanuni dönemini biliyordur sizce? Bence çok azı…

Ben diziyi sevdim.

Sevdim, çünkü Kanuni Sultan Süleyman diye bir padişahımız olduğunu, Osmanlı dönemi diye bir geçmişimiz olduğunu hatırlattı.

Geçen gün kitapçıda, orada çalışan genç kız “Bugünlerde herkes Kanuni ve Hürrem Sultan kitapları soruyor” dedi bıkmışçasına…

O döneme ilişkin bu merakı “Muhteşem

Yüzyıl” dizisi yarattı.

O 75 bin kişi kızıyor diye dizinin yayından kalkması…

Diziyi merakla bekleyen, kitaplar okuyarak o dönemi öğrenmeye çalışan insanlar için haksızlık değil mi?

Ben de o kitapçıdaki kızı bıktıranlar biriydim geçen gün… Osmanlı İmparatorluğu’nu merak ettim yeniden.

Çok da iyi kitaplar buldum.

Ve sanırım bilinçaltı bir refleksle, diziye
kızanları kızdıracak kitaplardan başladım okumaya.

Geçmişten günümüze Millet-i Sadıka…

Osmanlı Ermenileri.

Kitabı Ermeni tarihi üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Panos Dabağzan hazırlamış.

Devlet hizmetinde yüksek mevkide olanlar, devlet ve saray hekimleri, milletvekilleri, hukuk alanındakiler, amiraller, mimarlar, kuyumcular, öğretmenler…. Sayısız başarılı Osmanlı Ermenisi…

Madem bugünlerde tartışılan mesele Kanuni… Hemen aradığımı buldum. Mimar Sinan… Mimarlar mimarı Koca Sinan…

Mimar Sinan’ın Ermeni olduğunu biliyordunuz, değil mi?

Kayseri’nin Kesi nahiyesine bağlı, ahalisinin tamamının Ermeni olduğu Ağırnas köyünde doğduğunu, Yavuz Sultan Selim zamanında 20 yaşında devşirildiğini…

Kanuni’nin ilk seferi olan Belgrad’a yeniçeri olarak gittiğini…

Daha sonra da değişen rütbelerle Kanuni’nin tüm seferlerine katıldığını…

17 yılın ardından da baş mimar olduğunu, üç padişah döneminde 40 yıl baş mimar olarak kaldığını…

Sayısız cami, medrese, türbe, köprü, saray, hamam yapan Mimar Sinan’ın en önemli eserlerinin İstanbul Süleymaniye

Camii ve Edirne Selimiye Camii olduğunu…

Hatta önünden geçtiğiniz çoğu eseri onun yaptığını…

Belki biliyorsunuz.

Belki şu an okudunuz.

Belki siz de bir kitapçıya doğru yola çıktınız.

Ama umarım, bu büyük usta Mimar Sinan’ın hayatı bir gün film olsa, “O Müslüman doğdu” diye ayaklanacaklardan değilsinizdir…

***

Hüseyin Çelik alkolü bıraksın uyuşturucuya baksın

Bir de içki yasağı var, tartışılan…

İçki satışı ilgili yeni düzenlemeyi anlatırken “Anayasa, devlete gençleri içkiden koruma görevi vermiştir” diyen Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik var…

Bana yaşlanmanın iyi bir şey olduğunu hatırlatan, “İyi ki devletin koruyacağı bir genç değilim” hissini veren…

Yıllar önce, Oxford Üniversitesi tarih profesörü Alex de Jonge, Sovyetler Birliği’nin eski lideri Stalin’le ilgili bir kitap yazmıştı. Kitabın ilginç bir giriş bölümü vardı.

Yazar dünyayı içki kuşaklarına ayırmıştı.

Birinci içki kuşağı, hububattan yapılan içkileri içenlerdi. Avrupa’nın kuzeyini kapsayan bu bölgeye İskoçya, İskandinavya, Finlandiya, Sovyetler Birliği’nin bir kısmı giriyordu…

Bu tür içki içen bölgelerin insanları mümkün olduğunca süratli sarhoş olmak istiyor. Çok içtiğinde vahşileşebiliyor. Şiire yatkın… Bayramlarda, festivallerde sokaklarda sarhoş dolaşıyor. Hububattan yapılmış içki içiyor ama hiçbir içkiye de hayır demiyor.

Diğer bir kuşak, bira içenler…

Bu bölgelerde yetenekli ve istekli endüstri işçileri var. İngiltere, Kuzey Fransa, Almanya… “Son zamanlarda Japonya da bira içenlere katıldı” diyordu Alex de Jonge o yıllarda.

Bira içenler sarhoş olmaktan çok karın şişirmeye yatkınlar.

Üçüncü kuşak şarap içenler… Avrupa’nın güneyi, İber yarımadası, Güney Fransa,

İtalya, Yunanistan, Güney Almanya ve

Avusturya…

Şarapçılar çok az sarhoş oluyorlar ama ayık gezdikleri de pek yok. Genellikle çakırkeyif dolaşıyorlar. Sohbeti seviyorlar. Aşırı çalışmaya, şiire ve sonsuz ayyaşlığa meraklı olmayanlar için en keyifli olanı şarap kuşağı.

Ve bu üç kuşağın altında Müslüman bölgesi başlıyor.

Profesöre göre onların özellikleri çok kısa:

Tatlı yerler, esrar çekerler, çay içerler.

Anlaşılan profesör, bizim rakıcılığımızı atlamış.

Aralık ayının sonlarına doğru, İstanbul Valiliği’nin onayıyla İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İstanbul Emniyeti Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün ortaklaşa yaptığı “madde bağımlılığı” anketi sonuçlarını yayınlanmıştı.

Ankete, İstanbul’un 28 ilçesindeki 154 okulda okuyan 31 bin 272 öğrenci katılmış.

Son yılların en kapsamlı “madde kullanımı” araştırması, lise öğrencileri arasında esrardan kokaine, ‘ecstasy’den ‘captagon‘a kadar uyuşturucu madde kullanımının yayıldığını ortaya koyuyordu.

Uyuşturucu kullanma yaşı 14’e kadar düşmüştü…

Üstelik her 100 öğrenciden 1’i, gramı 150 dolardan satılan sosyete uyuşturucusu kokaini kullandığını itiraf etmişti.

Aklını içkiye takan Hüseyin Çelik, gençleri içkiden koruma görevinden bahsedince aklıma Profesör Alex de Jonge ve uyuşturucu yaşının 14’e düştüğü geldi.

Tuhaf bir memleketiz…

Gençlerini uyuşturucudan koruyamayanlar içkiden korumak istiyor.

Benim Çelik’e tavsiyem şu:

Siz gençleri uyuşturucudan koruyun, onlar kendilerini içkiden korurlar.

***

Asıl vahim tablo bu…

– Öğrencilerin yüzde 3.3’ü, en az bir kez esrar içmiş.

– Yüzde 2.4’ü de yine en az bir kez uçucu madde kullanmış.

– Öğrencilerin yüzde 1.6’sı ecstasy içmiş.

– Yüzde 1.4’ü amfetamin kullanmış.

– Yüzde 1.2’si LSD kullanmış.

– Yüzde 1’i de kokaini en az bir kere denemiş.

***

Gazete Devrimi tutacak mı?

Apple iPad’i çıkardığında en çok bir gazete devrimi yaşanacak diye heyecanlanmıştı insanlar.

iPad gazeteciliği başlayacak, bu son zamanların en büyük devrimi olacaktı.

Tam olabildi mi, kuşkuluyum…

Financial Times’ın iPad uygulaması 487 bin yüklemeye ulaşmış.

Ama Wired dergisinin 73 bine ulaşan iPad versiyonunun satışlarının 23 bine düşmesi “iPad yaygınlaşıyor ama beklenen gazetecilik devrimi olmuyor mu yoksa?” diye düşündürmeye başlamış bile.

Çünkü aynı sorun Vanity Fair ve GQ dergilerinde de yaşanıyormuş.

Şimdi sıra Ruport Murdoch’ta…

Bakalım olacak mı?

Rubert Murdoch yalnız iPad için hazırlanacak bir günlük gazete için 30 milyon dolarlık yatırım yapmış.

100 kişi çalışıyormuş bu proje için.

Adı The Daily olan bu gazede sonunda 19 Ocak’tan itibaren iPadlere indirilebilecekmiş.

Sadece 99 sente bir hafta boyunca The Daily okunabilecekmiş.

Bu arada hala fotoğraf yüklemek hayli zaman alıyormuş ve ses kayıtlarının nasıl digital gazetelere yerleştirilebileceği sorunu hala çözülememiş.

Kendimi bu olumsuz haberleri duyduğumda sevinirken buluyorum.

Sanırım ben hala kağıt kokusunu çok sevenlerdenim.

***

Yarın plak pazarı kuruluyor

Nublu’da her ay düzenlenen plak pazarı bu ay 15 Ocak’ta, yani yarın… Saat 1’le 6 arası kurulacak pazarda İstanbul’un bütün seçkin plak satıcıları olacak. Ayrıca siz de, evinizdeki plakları satmak ve değiştirmek isterseniz, pazarda bunu yapabilirsiniz… Plak meraklıları… Bu cumartesi bu az eğlenceli pazarı kaçırmayın. Asmalimescit Jurnalsokak’ta bu cumartesi plak pazarı var. Belki karşılaşırız…

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu