Makaleler

Tipik Bir Suistimalcinin Profili

Bir Suistimalcinin Profili

Denetim, vergi ve danışmanlık firması KPMG’nin 69 ülkede yaptığı “Tipik Bir Suistimalcinin Profili” araştırmasına göre CEO veya genel müdür kademesinde işlenen suistimallerin oranı yüzde 11’den yüzde 26’ya çıktı. Suistimalcilerin genel profiline bakıldığında bu kişilerin; yüzde 87’si erkek, yüzde 32’si finans departmanında veya finansla bağlantılı bir görevde çalışıyor. Araştırmaya göre suistimalin bir numaralı sebebi para hırsı, ikinci sırada ise agresif bütçe ve kâr hedeflerini tutturma baskısı yer alıyor.

KPMG Adli Bilişim Hizmetleri (KPMG Forensic), ‘Tipik Bir Suistimalcinin Profili: Dünyada Yolsuzluk Olaylarının Analizi’ başlıklı raporunu yayınladı. 2007 yılında EMA Bölgesi’nde (Avrupa, Ortadoğu, Afrika) bulunan şirketlerdeki suistimal vakalarını inceleyen KPMG’nin bu yıl hazırladığı raporda ise, dünya genelinde yürütülen incelemelere ilişkin veriler analiz edildi. Çıkan sonuçlar çarpıcı. KPMG’nin Türkiye dahil 69 ülkede 348 vakayı inceleyerek hazırladığı 2011 raporuna göre üst yönetim ve yönetim kurulu kademesinde işlenen suistimal suçlarının oranında ciddi bir artış yaşandı.

2007 yılında yönetim kurulu kademesinde işlenen suçların toplamdaki payı yüzde 11 iken, bu oran 2011’de yüzde 18’e, CEO veya genel müdür kademesinde işlenenlerin oranı ise aynı dönemde yüzde 11’den yüzde 26’ya tırmandı. Birçoğu kamuya açıklanmayan vakalardan derlenen rapora göre, mali tablolarda tahrifat da dâhil olmak üzere, suistimal vakaların 5’te birini yönetim kurulu üyeleri gerçekleştiriyor.

Para hırsı ve hedef baskısı en büyük neden
2007’de olduğu gibi, suistimalin en çok para hırsı nedeniyle yapıldığı anlaşılıyor. İkinci olarak ise, agresif bütçe ve kâr hedeflerini tutturma baskısı suistimale yol açıyor. Kontrollerin zayıflaması halinde de suistimal riski artıyor. Kontrol açıklarının tespit edilmemesi ve gerekli önlemlerin alınmaması veya çalışanlara çok agresif hedefler verilmesi durumunda, bu tarz eylemlere uygun bir ortam hazırlanmış oluyor.

Kriz iç denetimi zayıflattı, vakalar artacak
Bu sene KPMG Türkiye’nin incelediği suistimal vaka sayısının da iki katına çıktığına dikkat çeken KPMG Türkiye Risk Yönetimi Bölüm Başkanı İdil Gürdil, suistimal vakalarında dünya genelinde bir artış yaşanacağını söylüyor: “Kriz ve durgunluk döneminde bütçeler daraltılıp, maliyet azaltım önlemlerine gidildikçe 2011 yılında gerek iç kontroller, gerekse yönetim kontrol sistemleri 2007 yılına kıyasla zayıfladı. İnsanların üzerindeki ekonomik baskıların artması, kırmızı bayrakların (suistimal uyarı işaretleri) zamanında belirlenememesi ve suistimal vakalarının daha uzun sürede açığa çıkması sebebiyle önümüzdeki 2-3 yıl boyunca teşhis edilecek vakaların çok daha fazla olacağını öngörüyoruz.”

Kamuya açıklanmıyor
2011 araştırmasına göre suistimal vakalarının yüzde 77’si kamuya açıklanmamış. İlgili mevzuat uyarınca kamuya açıklama yükümlülüğünün olmadığı hallerde veya zarar tutarının mali tabloları önemli tutarda etkilememesi halinde genelde suistimal vakaları kamuya açıklanmıyor. Oysa raporda şöyle deniyor: “Bir suistimal vakası hakkında ayrıntılı bilgi verilmesi halinde, potansiyel suçlulara işletmede suistimallere hiç tolerans gösterilmediği yönünde net bir mesaj verilmiş olacak ve incelemenin başarıyla yürütülmesi durumunda, zararları tazmin ve telafi imkânı artacaktır. Öte yandan, kurumsal itibarın zedelenmesi ihtimalinin zarar tutarından daha önemli olduğu düşünülüyorsa, adli makamlara başvurmak yerine, iç soruşturma açılması tercih edilebilir.”

Araştırmaya göre suçlular hakkında yapılan işlemler şöyle sıralanıyor:
• Disiplin kovuşturması – Vakaların yüzde 40’ında (Amerika’dakilerin yüzde 54’ünde, Asya-Pasifik’tekilerin yüzde 23’ünde).
• Hukuki yaptırım (İdari ve adli soruşturma, mali polis incelemesi) – Vakaların yüzde 45’inde (yüzde 40 ile en az EMA: Avrupa, Ortadoğu, Afrika Bölgesi’nde).
• Suçlunun zararı tazmin etmesi – Vakaların yüzde 23’ünde.
• İstifa / gönüllü emeklilik – Vakaların yüzde 17’sinde (Asya-Pasifik’tekilerin yüzde 25’inde).
• Mahkeme dışı uzlaşma – Vakaların yüzde 6’sında.
• Hiçbir işlem yapılmayan – Vakaların yüzde 3’ü (biri hariç tümü EMA Bölgesi’nde).
Analizin sonuçlarına göre, suistimal vakalarının yol açtığı maddi zarar tutarı bölgelere göre değişiyor; ortalama zarar tutarı Asya-Pasifik’te 1.4 milyon dolar, Amerika kıtasında 1.1 milyon dolar ve EMA bölgesinde (Avrupa, Ortadoğu, Afrika) 900 bin dolar seviyesindedir.
Olay başına ortalama zarar tutarı, bazı hızlı büyüyen ülkeler ve BRIC ülkelerinin yanı sıra, kimi gelişmiş ülkelerde de yüksek meblağlara ulaşıyor.

Para hırsı ve aşırı iş baskısı
Araştırmaya göre, kişileri suistimale iten en önemli neden, doğrudan veya dolaylı olarak kişisel maddi çıkar sağlama arayışıdır.
Birçok suistimal eyleminin, özellikle evrakta veya mali raporlarda tahrifat yapmanın en önemli nedenlerinden biri, işletmenin veya bir iş dalının zararlarını veya başarısız performansını saklama güdüsü. Bütçe ve hedefleri tutturma baskısı, daha çok ikramiye/prim alma isteği veya işini kaybetme riskine karşı korunma ihtiyacı kişileri bu yola itiyor.
2007 yılı bulgularının paralelinde, 2011’de incelenen vakaların yüzde 43’ünde emniyeti suistimal (özellikle zimmete para geçirme ve satınalma suistimalleri) suçu işlendi. İkinci sıradaki suistimal biçiminin mali raporlarda manipulasyon olması ise, yöneticilerin üzerindeki hedefleri tutturma baskısının nelere mal olabileceğini gösteriyor.

Kontrol ve önlemlerde yetersizlik
Bu analizin en önemli bulgularından biri de, suistimalcilerin iç kontrollerdeki yetersizliklerden yararlanarak işledikleri suçların toplamdaki payının 2007’de yüzde 49’dan, 2011’de yüzde 74’e fırlaması oldu.
Birçok suistimal vakası ise hâlâ formel ve informel ihbar mekanizmalarıyla ortaya çıkıyor.
* 2007 yılında ihbarlar değerlendirilerek teşhis edilen vakaların oranı yüzde 25, müşteri veya tedarikçi şikayeti üzerine teşhis edilenlerin oranı ise yüzde 13 idi.
* 2011’de ise vakaların yüzde 10’u kurumsal ihbar raporları, yüzde 14’ü ise isimsiz ihbarlar değerlendirilerek teşhis edildi. Vakaların yüzde 8’i müşteri veya tedarikçi şikâyetleri üzerine, yüzde 6’sı ise banka, vergi dairesi, düzenleyici kurum, rakip, yatırımcı, vb. üçüncü tarafların soruları üzerine açığa çıktı.
* 2007 yılında tesadüfen ortaya çıkan suistimal vakalarının payı yüzde 3 iken, 2011’de yüzde 13’e
yükseldi.

Tipik bir suistimalci kimdir?
* 36 – 45 yaşları arasında
* yüzde 87’si erkek
* yüzde 32 oranında finansman departmanında veya finansla bağlantılı bir görevde çalışan,
* yüzde 60’ı 5 yıl, yüzde 33’ü 10 yılı aşkın kıdem süresine sahip,
* yüzde 53 oranında üst düzey yönetici veya yönetim kurulu üyesi olarak çalışan
* kendi işverenine karşı suiistimal suçu işleyen
* diğer suçlularla gizli ittifak yapan özellikler taşıyan kişiler.

Yüzde 87’si erkek
Toplam vakalara bakıldığında, suistimal suçu işleyenler çoğunlukla erkek (yüzde 87), ancak Amerika ve Asya-Pasifik bölgelerinde kadınların suçlu olduğu vakaların oranı (sırasıyla yüzde 22 ve yüzde 23), EMA (Avrupa, Ortadoğu, Afrika) bölgesindekinin (yüzde 8) yaklaşık üç katıdır.

Şirketteki pozisyonu: Üst düzey yönetici
İstatistiki olarak, şirketin gizli ve hassas bilgileri emanet edilmiş olan ve kendilerini kontrollerden uzak tutabilen kişiler suistimale daha yatkınlardır. Bu araştırmada da, üst düzey yöneticilerin diğerlerinden daha sık suç işledikleri ortaya çıkıyor.
2007 yılında EMA bölgesinde yürütülen araştırmanın sonuçlarına göre, suistimalcilerin yüzde 49’u üst düzey bir pozisyonda görev yapıyor. 2011 yılında da suistimalciler çoğunlukla üst düzey bir pozisyonda olmalarına rağmen, bu oran yüzde 35’e geriledi. Öte yandan, 2007’den 2011’e yönetim kurulu üyesi olan suistimalcilerin oranı yüzde 11’den yüzde 18’e yükseldi.

Finansçı, CEO ya da genel müdür
Araştırmanın sonuçlarına göre, suistimalciler çoğunlukla finans fonksiyonunda görev yapıyorlar (2007’de yüzde 36, 2011’de yüzde 32). Kurumsal varlık ve kredi yönetimi ile finansal raporlamadan sorumlu olan finans fonksiyonunda suistimal suçu işlemek ve bu suçu gizlemek daha kolay oluyor.
Finans fonksiyonunda çalışanların ardından, en çok suç işleyenlerin CEO veya genel müdür oldukları görülüyor. 2007’de suistimal yapan CEO ve genel müdürlerin oranı yüzde 11’den, 2011’de yüzde 26’ya tırmandı. Operasyon ve satış departmanlarındaki suistimalcilerin payı ise 2007’de yüzde 32 iken, 2011’de yüzde 25’e düştür. En az suistimalci ise hukuk departmanından çıkıyor.
Kıdem süresi 5 yıl
2007 yılı analizinin sonuçlarına göre, suistimalcilerin yüzde 36’sı olay teşhis edildiği sırada şirkette 3–5 yıldan beri çalışıyorlardı. Vakaların yüzde 51’inde kıdem süresi 5 yılı, yüzde 22’sinde ise 10 yılı aşıyordu.

2011 yılında teşhis edilen vakalara bakıldığında, suçluların kıdem süresinin uzamış olduğu görülmektedir. Olay teşhis edildiği sırada, suistimalcilerin yüzde 60’ının kıdem süresi 5 yılı, yüzde 33’ünün ise 10 yılı aşıyor.

Gizli ittifak 2 katına çıktı

* 2007’de suçluların yüzde 69’u dolandırdıkları şirkette çalışıyorlardı. 2011’de bu oran yüzde 90’a fırladı.
* Gizli ittifak yapıldığı düşünülen olayların oranı da 2007’de yüzde 32 iken 2011’de yüzde 61’e tırmanarak neredeyse ikiye katlandı.
* Şirket dışında gizli ittifak yapılan taraflar genellikle tedarikçiler (yüzde 48) ve müşteriler (yüzde 22) oluyor. Diğerleri ise çoğunlukla danışmanlar ve taşeron firmalar.

Uyarı işaretlerine dikkat
Araştırmanın bir diğer sonucu da, özellikle kredi krizinden sonra, kurum bünyesinde alarm veren uyarı işaretlerinin devamlı olarak gözden kaçırıldığı veya göz ardı edildiği gerçeğini ortaya koyuyor. Örneğin, bir personelin;
* çok az tatile çıkması,
* gelir düzeyinin üzerinde lüks bir yaşam sürmesi,
* konuşmaktan çekinmesi veya istenilen bilgiyi vermekten kaçınması,
* performans düzeyi tam olarak anlaşılamayan bir faaliyet alanında genel gidişatın tam tersine sonuçlar elde edilmesi,
* terfiyi reddetmesi,
* stresli ve baskı altındaymış gibi görünmesi bir personelin suistimal içinde olduğuna ilişkin uyarı işaretleri olarak sıralanıyor.

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu