Makaleler

Tükenmeyen hırs canlıları yok etti

Sevgili okurlar, canlı türlerinin kaybolmasında en önemli neden, yaşam alanlarının daralmasıdır. Örneğin; şehirlerin genişlemesi, yeni tarım alanlarının artan ihtiyaca cevap verebilmek için açılması ve endüstrileşme canlıların habitatlarının bozulmasına, çevrenin kirlenmesine yol açmaktadır.
Son iki yüzyıldaki nüfus patlaması, sanayileşme, çöp ve çeşitli atıklardaki artışlar, doğal bitki örtüsünün tahribi, iklim, toprak ve su şartlarının olumsuz değişimi şeklinde ortaya çıkmıştır.

TÜR VE ÇEŞİT KAVRAMLARI
Biyolojik anlamıyla “TÜR”; birbirleriyle çiftleşebilen ve üreme yeteneğine sahip, yavru yetiştirme potansiyelinde olan bireylerden oluşur. “ÇEŞİT” ise, değişik özellikler gösteren, dış görünümleri genellikle farklı olan, fakat aynı türe ait bireyler grubudur. Örneğin; Elma bir türdür, oysa tadı, rengi ve biçimi değişik birçok elma çeşidi bulunmaktadır.

Dünyada bilimsel olarak tanımlanmış türler arasında omurgalı hayvanların sayısı 45 bin kadardır (Memeliler, Kuşlar, Sürüngen, Kurbağagil ve Balıklar). Bitki türlerinin sayısı ise, yeni buluntularla birlikte 400 bini geçmektedir. Tür sayısı en zengin olan grup ise böceklerdir. Bunların büyük bir bölümü Güney Amerika’da Amazon ormanları, Afrika’da Kongo havzası, Güney Doğu Asya’da Endonezya Adaları gibi tropikal sıcak bölgelerde yaşamlarını sürdürmektedir. Son yapılan araştırmalar, böcek türlerinin sayısının 25 milyonu geçtiğini göstermektedir. Ancak bu ekosistemlerin insan eliyle tahribi sonucu birçok türün yok olduğu bildirilmektedir. Memeli türlerin yok oluş hızı 20’nci yüzyılda 150 türü geçmiş bulunuyor. Bu rakam, türlerin kayboluşunda insanın etkisini ön plana çıkarıyor.

TÜRKİYE ÇOK?ZENGİN FAUNA VE FLORAYA SAHİP BİR?ÜLKE
Yurdumuz coğrafyasına baktığımız zaman ise oldukça zengin sayılabilecek bir fauna (hayvan çeşidi) ve floraya (bitki çeşidi) sahip olduğumuz ortaya çıkıyor. Memeli hayvanlardan 120’yi, kuşlardan 450’yi, sürüngenlerden 95’i, kurbağagillerden 20’yi aşan tür sayısı olduğu ve deniz balıklarından 280, tatlı su balıklarından da 195 türün Anadolu’da yaşadığı biliniyor. Böcek çeşitlerine gelince; 70 bini aşan bir sayıya yaklaşıyoruz.
Bitki dünyamız da çok zengin tür ve çeşitlerden oluşuyor. Çiçekli ve çiçeksiz tohumlu bitkilerden 9 bini geçen tür olduğu bilinmekte. Alg, Mantar, Eğrelti Otları ve Liken gibi bitki gruplarında ise tür tespitleri devam ediyor. Avrupa ile Asya kıtaları arasında, etrafı denizlerle çevrili bir yarımada olan bu topraklarda 3 bini aşkın bitki türü başka hiçbir yerde bulunmayan Anadolu’ya özgün (endemik) türlerdir.

BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA ASLAN, FİL VE?KAPLAN?VARDI
Değerli okurlar, pek çoğumuz şaşırsak da, Anadolu’da bir zamanlar Afrika aslanları, Hint filleri yaşamlarını sürdürmekteydiler.
Fil: 2000 yıl öncesinde Güney ve Güneydoğu Anadolu’nun sulak alanlarında yaşamaktaydı.
Aslan: 12’nci yüzyılın sonlarına kadar Orta, Güney ve Güneydoğu bölgelerimizde yaşamıştır. Hitit döneminin kudret ifade eden en önemli simgeleri olan aslanlar, çeşitli taş işlemeleriyle günümüze kadar ulaşmıştır (Aslanlı Kapı gibi).
Kaplan: 1970 yılında Güneydoğu Anadolu’da avlandığına dair kayıtlar bulunmaktadır.
Anadolu Parsı, Kunduz gibi daha birçok tür ne yazık ki artık yaşamıyor.

DOĞAL YAŞAMA?ALANLARINI KORUMAK ZORUNDAYIZ!
Çeşitli türlerin oluşturdukları topluluklar yaşamlarını sürdürdükleri ortamlardan soyutlanamazlar. Canlıların yaşamı, içinde bulundukları ortamın yapısına ve bozulmadan devamına bağlıdır. Esas olan türleri çevreleriyle birlikte yaşatmaktır. Doğal alanların korunması sadece türler için değil, insanlık için de büyük önem taşır. Tükettiğimiz besinleri, soluduğumuz oksijeni ve diğer sayısız gereksinimimizi sağlayan doğa, aynı zamanda kirlettiğimiz havayı, suyu ve günlük atıklarımızı da zararsız duruma getirmek için büyük uğraş verir. Bir bölgedeki türler ekonomik değerlerinin yanında, ekolojik çevre sağlığı, estetik, bilimsel araştırma, eğitim ve turistik yönden de yaşadıkları ortama önemli katkı sağlarlar.
Bu nedenle en iyi yöntem türleri, topluluklarını ve yaşadıkları mekânı titizlikle korumak olmalıdır.
Sizlere sağlıklı ve neşe içinde geçecek hayırlı bir hafta diliyorum.

20. YÜZYILDA 150 MEMELİ TÜR TÜKENDİ
Yeryüzünde bugüne kadar 25 milyon böcek, 45 bin omurgalı hayvan ve 400 bin bitki türü tespit edilmiştir. 20’nci yüzyılda yaklaşık 150 memeli türünün nesli tükenmiştir

Alageyik GPS ile izlenecek
Antalya Düzlerçamı Üretme İstasyonu’na 2003 yılında alınan 66 alageyiğimizin sayısı 112’ye çıktı. Türkiye’de yaklaşık 200 tabii alageyik bulunduğunu bildiren Çevre ve Orman Bakanlığı, istasyondaki alageyiklerin Dilek Yarımadası Milli Parkı’na mart ayında salınacağını belirtti. Nakledilen alageyikler GPS vericili tasmalar aracılığı ile takip edilecek. Bu arada, 100 birey olarak belirlenen Akdeniz Foku’nun yaşam alanlarını korumaya yönelik tedbirlerin de alınmaya devam edildiği açıklandı.

Karadeniz’de 35 yılın en kurak kışı

Türkiye’nin en çok yağış alan bölgesi de küresel ısınmanın etkisine girdi

Meteoroloji verilerine göre, Karadeniz Bölgesi son 35 yılın en kurak kış mevsimini yaşıyor. Genellikle yağışın yüksek oranda olduğu kasım ayında Trabzon’un hiç yağmur görmediği, Türkiye’nin en yağışlı ili olan Rize’de ise aynı dönemde metrekareye sadece 8.2 kilogram yağış düştüğü belirtildi. Trabzon Meteoroloji Bölge Müdürlüğü Teknik Şube Müdürü Dursun Bozkurt, yağışlarla orantılı olarak bölgedeki hava sıcaklık değerlerinin de yükseldiğine dikkati çekerek, “Trabzon, Giresun ve Rize’de kasım ayında yaşanan sıcaklıklar da 35 yıllık tarihlerinin en yüksek değerine ulaştı” dedi.

ZİGANA KARA HASRET
Öte yandan, Gümüşhane’nin Zigana Dağı’nda bulunan tesis sahipleri umutla kar yağışını bekliyor. Geçen yıl Zigana’ya yaklaşık 4 bin kişinin geldiğini ifade eden işletmeciler, “Hiç böyle kış görmedik. Ocak ayı çıkacak ama 2 bin 100 rakımlı zirvede 5 santimetre kar ya var, ya yok” dediler

2011 yılı da kurak geçecek
Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı ve Ulusal Fındık Konseyi Araştırma ve Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, 2011 yılının kurak geçeceğini tahmin ettiklerini, bu durumda fındık ve diğer meyvelerde yeterli ürün alınamayacağını ileri sürdü. Öte yandan, Dünya Meteoroloji Ajansı’na göre gezegenimiz yavaş yavaş ısınıyor. 2010 yılı da en sıcak yıllar arasına girmiş bulunuyor.

Çocuklar kimyasal katkılı gıdalarla besleniyor

Fransız ve Belçikalı araştırmacılara göre, Avrupa’da yaşayan bir çocuk, yiyecekler yoluyla her gün ortalama 128 kimyasal kalıntıya maruz kalıyor. Bunların bir kısmı ise kanserojen… Araştırmacılar, Fransa’nın çeşitli bölgelerinden, 10 yaşındaki bir çocuğun bir gün boyunca yediği yiyeceklerden satın aldılar. Bağımsız laboratuarlara yollanan sebze, meyve ve yiyeceklerde tarım ilacı kalıntısı, dioksin, ağır metaller olup olmadığını incelemelerini istediler. Sonuçlar şaşırtıcıydı… Somon balığı ve peynirde 6 kanserojen madde, tereyağında ise tam 15 tarım ilacı kalıntısı bulundu.

ÇEVRE düşmanına kameralı tespit
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, çevre denetimleri sırasında denetim ekiplerinin nasıl bir yol izlemeleri gerektiği konusunda genelge yayınladı. Buna göre, denetim ekipleri kılık kıyafetlerine dikkat edecek. Denetlenen tesisin yetkilileri ile tartışmaya girilmeyecek. Denetimlerin etkili olması için ‘Ani baskınlar’ yapılacak. Denetimlerde tespit edilen uygunsuzluklar, mümkün olduğunca fotoğraf, video ve analiz sonuçları gibi somut delillerle desteklenecek.
Yücel Kayaoğlu ANKARA

Ediz Hun
ediz.hun@tg.com.tr

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu