Güncel Ekonomi Haberleri

Geleceğin bize hazırladığı sürprizler

NÜFUS PROJEKSİYONLARI

Yukarıda özetlenen nüfus projeksiyonlarının ürettiği 2050 nüfus tablosu şöyle özetleniyor:

■ Ömrümüz yedi yıl uzayacak: Gelecek 35 yıl içinde teknik adı “doğuşta hayat ümidi” olan ortalama ömür süresi 2013’teki 76.3 yıldan, 83.0 yıla çıkacak. Ortalama ömür, kadınlarda 79.7 yıldan 85.4 yıla, erkeklerde 73.7 yıldan 80.5 yıla yükselecek.

■ Yaşlılann sayısı artacak: 65 yaş ve üstü nüfusun 2015’te 5.9 milyon olan sayısı, 2030’da 10.8 milyona, 2050’de 20.0 milyon kişiye çıkacak. Bu artışın sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinde ortaya çıkaracağı sorunlara karşı önlem alınması gerekecek. Gelecek yıllarda yaşlıların kullandığı ürünlere ve hizmetlere yapılan yatırımların getirisi artacak.

■ Ortalama yaş yükselecek: Nüfusu tam ortadan bölen yaş olarak tanımlanan medyan (ortanca) yaş, 2015’teki 30.1 yıldan istikrarlı bir şekilde yükselerek 2050’de 42.4 yılı bulacak. Diğer bir ifade ile bizim 2050’deki medyan yaşımız, Avrupa ülkelerinin 2015’teki medyan yaşı ile neredeyse aynı düzeyde olacak. Ortalama yaş hesaplaması yapıldığında da benzer sonuçlar ortaya çıkacak. Türkiye’de 2015’te 32.3 yıl olarak hesaplanan ortalama yaş, 2050’de 42.5 yıla yükselecek. Avrupa ülkelerindeki nüfusun yaşlanması demografik nedenlerle çok hızlı olmayacak ve 35 yıl içinde ortalama yaş 43.7 yıldan 46.7 yıla çıkacak.

■ Çocukların sayısı azalacak: Doğurganlık hızındaki azalma nedeniyle 2015’te 19.1 milyon olan 0-14 yaş arası çocuk sayısı 2030’da 17.5 milyona, 2050’de 15.5 milyona inecek. Aynı dönemde çalışabilir çağda olan 15 ile 64 yaş arasındaki nüfusun sayısı, 51.7 milyondan 59.0 milyona yükseleceği için her bir çocuk, ortalama dört yetişkinin ilgisinden, bakımından ve parasal imkânlarından yararlanacak. Daha olumlu koşullarda yetiştirilen ve eğitim gören çocukların, büyüdüklerinde ekonomiye katkılara da daha fazla olacak.

“FIRSAT PENCERESİ” AÇIK KALACAK

İnsan, hem üretimin hem de tüketimin merkezinde bulunduğu için projeksiyonlar yapılırken önce gelecekteki nüfus düzeyine bakılıyor. Bazı ülkelerde yaşlanan nüfusun işgücünün dışına çıkması ve tüketim eğiliminin azalması sonunda ekonomide yatay seyrin başlayacağı tahminleri yapılıyor. Ortalama yaş süresi Avrupa’daki ve AB’deki düzeyinin üstünde bulunan Japonya son 20 yıldır ekonomik durgunlukla boğuşuyor.

Türkiye’de ise demografik eğilimlerin 2050’ye kadar ekonomik büyümeyi destekleyecek bir işlev göreceği belirtiliyor.

Demografi uzmanlarının “fırsat penceresi” dedikleri ve “geçiş süreci sırasında nüfus artış hızı düşerken, işgücü arzının yani çalışabilir çağdaki nüfusun henüz düşmediği bir durum” olarak tanımladıkları bu olgu büyüme hızı üzerinde doping etkisi yapmayı sürdürecek. Bu demografik fırsat 50’li ve 60’lı yıllarda Avrupa ülkelerinin, 70’li ve 80’li yıllarda ise Doğu Asya ülkelerinin kalkınmalarına katkıda bulunmuştu. Türkiye’de nüfus artış hızı düşerken, çalışabilir çağdaki nüfustaki artış 2060’a kadar süreceği için fırsat penceresi açık kalacak.

KENTLEŞME YAVAŞLAYACAK

Dünyada genel eğilim kentleşme oranının artışı yö-nünde gelişiyor. Dünya’da 2014’te yüzde 54 olan genel kentleşme oranının 2050’de yüzde 66’ya yükseleceği tahmin ediliyor.

Türkiye’de kentli nüfusun toplam nüfusa oranı 2014 yılında yüzde 73 ile Avrupa ortalaması ile aynı düzeydeydi. Birleşmiş Milletler Nüfus Bölümü’nün tahminlerine göre bu oran 2030 yılında yüzde 79.3’e 2050’de ise yüzde 83.7’ye yükselecek. Avrupa ülkelerinde ortalama kentli nüfus oram 2050’de yüzde 82 dolayında kalacak.

Geçen 35 yılda kentlerdeki toplam nüfusta yaklaşık 37 milyon kişilik bir artış olmuştu. Projeksiyonlara göre gelecek 35 yılda kent nüfusundaki artış 23 milyon kişiyi bulacak. Kent nüfusunun artışı inşaat sektörünü ve inşaata malzeme üreten tüm sektörlerini olumlu etkileyecek. Kent merkezine belirli bir uzaklıktaki arsalarm miktarmı artırmak mümkün olmadığı için kentlerdeki yüksek arsa rantları bir şekilde devam edecek.

TEKNOLOJİDE YENİ UFUKLAR

Gelecek için sanayileşme stratejisi ve büyüme modeli oluştururken teknolojideki gelişmeleri de muhakkak dikkate almak gerekiyor. Çünkü gelecek 35 yılda “İkinci Sanayi Devrimi” tüm ekonomilerdeki dengeleri kökten değiştirecek. 19. yüzyılda buhar gücünün ve elektrik enerjisi kullanımını yaygınlaşması ile ortaya çıkan ekonomik değişim bu kez daha büyük boyutta ve kapsamda ortaya çıkacak.

İleri elektronik, genetik, nanoteknoloji, robotik ve eneıji alanındaki yenilikler ekonominin oyun kurallarını tümden değiştirecek. İnternet tüm ekonomik alanlardaki ilerlemeyi hızlandıran ve kolaylaştıran bir katalizör görevini görecek.

ENERJİDE GÜNEŞ PARLAKLIĞI

Yüzyılın başında güneş enerjisi ile ilgili öneriler çoğunlukça çevrecilerden gelirdi. Ancak son yıllarda durum değişti. Dünyanın bir yıllık enerji ihtiyacını 88 dakikada bize yolladığı enerji ile sağlayan güneş, son dönemde gelecek planlamasının en önemli unsurlarından biri olmaya başladı. Geleceğe pragma-tik açıdan bakan ve uzmanlan hayalci olmayan Ci-tibank ve UBS (Union Bank of Switzerland) gibi fi-nans kuruluşları bile artık düzenli aralıklarla güneş enerjisi raporları yayınlanmaya başladı.

Enerji fiyatlarındaki umulan ucuzlama da nanoteknoloji, ileri elektronik ve diğer teknolojilerin ortak etkisinin bir sonucu olacak. Örneğin doğada rastlanmayan bir ışık yansıtma özelliğine sahip bir “me-tamateryel” geliştirildiğinde, güneş enerjisi kullanımının maliyeti birden önemli oranda azalacak. Na-no boyutlarındaki malzemenin ve giderek küçülen yongaların kullanımı da enerjiyi depo edecek yakıt pillerinin daha verimli ve düşük çalışmasını sağlayacak. Geçmişteki gerçekleşmelere göre hesap yapan enerji uzmanları yenilenebilir enerjide “4 /7 Kuralı”nın geçerli olabileceğini savunuyor. Bu kurala göre 2010 ile 2050 arasında güneş enerjisinin üretimi her dört yılda bir iki katma çıkacak. Rüzgâr enerjisinde ise bu süre yedi yıl olacak. Henüz bir yasa olarak formüle edilmiş olmasa da son 20 yıldaki gelişmeler bu kuralın gerçekçi olduğunu düşündürüyor. Bu kural gelecekte de hayata geçirildiği takdirde güneş enerjisinin kilovatsaat başına maliyeti bugünkü düzeyinin onda birine kadar düşebilecek.

Tüm bu iyimser öngörülere rağmen güneş enerjisi ve diğer yenilenebilir kaynakların yaygınlaşması ancak 2030’dan sonra mümkün olabilecek. Bu arada büyük petrol şirketlerinin, petrol ihracatçısı ülkelerin ve dünyadaki on binlerce akaryakıt istasyonları sahiplerinin yenilenebilir enerjilere karşı tüm güçleri ile direneceğini de hesaba katmak gerekiyor. Dünyadaki enerji üretim tablosunun 2030’dan sonraki değişimi ise dünya siyaseti ve ekonomisi ile birlikte, başta otomotiv olmak üzere tüm sanayi sektörlerinde çok yönlü ve derin etkiler ortaya çıkarabilecek.

DİĞER SEKTÖRLERDEKİ GELİŞMELER

2015-2050 döneminde her sektörde ve hayatın her alanında ortaya çıkacak yeniliklerin bazıları şunlar olacak:

■ Yeni kuşak kuantum bilgisayarlar ile teknolojik ilerleme için gerekli karmaşık ve büyük boyutlu

hesaplamalar yapılabilecek. Büyük verilerin (big data) işlenmesi, yönetimin analitik yeteneklerini geliştirecek.

■ Nanoteknolojinin tıptan inşaat malzemelerine kadar her alandaki kullanımı yaygınlaşacak. Nano parçacıklar tarımdaki verimliliği yükselterek yapay gübre kullanımı azaltacak.

■ Yapay zekâ ve öğrenme yeteneği olan makineler, büyük sorunların çözümünde daha etkin kullanılacak.

■ Üç boyutlu baskı (printer) makineleri kitlesel üretim yerine, tekil işlerde ve sanayi merkezlerinin uzağında yaygınlaşacak. Bunların hammaddelerinin üretimi ve dağıtımı girişimcilere yeni bir kazanç kapısı açacak.

■ Finans sektörü daha geniş kitlelere hizmet vermek için yeniden yapılanacak.

Önceki sayfa 1 2 3 4Sonraki sayfa

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu