Güncel Ekonomi Haberleri

Türkiye ekonomisi yüzde 11.1 büyüdü

Türkiye ekonomisi yılın 3. çeyreğinde yüzde 11.1 büyüme performansıyla OECD ve G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke oldu. Büyümeye en büyük katkıyı, hane halklarının tüketim harcamaları ve yatırımlar yaptı…

TÜRKİYE 2017 üçüncü çeyreğinde yüzde 11.1 büyüme performansıyla en hızlı büyüyen ekonomi oldu. Kredi Garanti Fonu (KGF) desteği, vergi indirimleri ve yatırım teşvikleri büyümeyi destekledi. Son altı yılın en yüksek oranlı çeyreklik büyümesine, baz etkisinin yanı sıra yatırımlar ve hane halklarının nihai tüketim harcamaları en büyük katkıyı sağladı. Net dış talebin katkısı ise pozitif yönde sınırlı kaldı. Yatırımların yüzde 12.4 arttığı üçüncü çeyrekte, verilen desteklerle şahlanan inşaat sektörü yatırımları yüzde 12 büyürken, dört çeyrektir daralan makine ve teçhizat yatırımlarının yüzde 15.3 artması en olumlu gelişme olarak değerlendirildi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), ilk iki çeyreğe ilişkin büyüme oranlarım yüzde 5.3 ve yüzde 5.4 olarak revize etmesiyle, Türkiye ekonomisi yılın dokuz aymda yüzde 7.4 büyüdü. Türkiye ekonomisinin 2017 genelinde yüzde 7 büyüme beklentisi güçlenirken, 2018 yılında yüzde 4.5-5 bandında büyüme oranı öngörülüyor.

DOKUZ AYLIK BÜYÜME YÜZDE 7.4

TÜİK verilerine göre, gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) üçüncü çeyrek ilk tahmini, zincirlenmiş hacim endeksi olarak geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 11.1 arttı. Türkiye ekonomisi, verileri açıklanan OECD, Avrupa Birliği ve G20 ülkeleri arasında en güçlü büyüme performansı gösteren ülke olarak dikkat çekti. Bu büyümede geçen yıl darbe girişimi nedeniyle yaşanan yüzde 0.8’lik daralmanın yarattığı baz etkisinin da payı oldu. Beklentiler B yüzde 10 düzeyindeydi.

TÜİK, 2017 yılı birinci ve ikinci çeyrek dönemsel GSYH verilerini revize etti. Daha önce yüzde 5.2 olarak açıklanan birinci çeyrek büyümesi yüzde 5.3, yüzde 5.1 olarak açıklanan ikinci çeyrek büyümesi yüzde 5.4 olarak güncellendi. Böylece 2017’nin ilk dokuz aymda Türkiye ekonomisi yaklaşık yüzde 7.4 büyüdü.

Üretim yöntemiyle GSYH tahmini, 2017’nin üçüncü çeyreğinde cari fiyatlarla yüzde 24.2 artarak 827 milyar 230 milyon TL oldu. Takvim etkisinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, üçüncü çeyrekte yıllık yüzde 9.6, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilerle aylık yüzde 1.2 arttı.

SANAYİDE ARTIŞ YÜZDE 14.8

GSYH’yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde 2017’nin üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak; ta-katma değeri yüzde 2.8 arttı. Üçüncü çeyrekte sanayi sektöründe artış yüzde 14.8’e ulaştı, imalat sanayi yatırımları ise yüzde 15.2 artışla dikkat çekti, inşaat sektörü yüzde 18.7 artış gösterdi. Ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin toplamından oluşan hizmetler sektörü katma değeri ise yüzde 20.7 arttı. Yavaşlayan tek sektör ise yüzde 5.8 daralmayla finans ve sigorta faaliyetleri oldu.

Yerleşik hane halklarının ve hane halkına hizmet eden kar amacı olmayan kuruluşların (HHKOK) toplam nihai tüketim harcamaları, üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre zincirleme hacim endeksi olarak yüzde 11.7 arttı. Bu artışta vergi indirimlerinin katkısı hissedildi. Hane halklarının dayanıklı tüketim malları harcamaları yüzde 31.1, yarı dayanıklı mallar harcamaları yüzde 9.7, dayanık-sız mallar harcamaları yüzde 10.7, hizmetler H harcamaları yüzde 9.8, yerleşik hane halklarının tüketim harcamaları yüzde 11.9 artış gösterdi. §2017 ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2.1 gerileyen devletin nihai tüketim harcamaları ise bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 2.8 arttı.

Özel tüketim harcamalarının büyümeye katkısı 7.1 puan, devletin nihai harcamalarının 0.35 puan oldu.

YATIRIMLAR ARTTI

Kredi Garanti Fonu’nun kullandırdığı kredilerin ekonomik aktiviteye olumlu yansıması, yatırım ve istihdama yönelik desteklerin de etkisiyle üçüncü çeyrekte yatırımları ifade eden gayrisafi sabit sermaye oluşumu yüzde 12.4 arttı, inşaat sektörü yatırımları yüzde 12 artarken, son dört çeyrektir gerileyen makine ve teçhizat yatırımları ise yüzde 15.3 artış gösterdi. Büyümeye katkısı 3.57 puan oldu.

Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Öztürkler, özellikle 2011 sonrası yatırımlardaki durağanlık göz önüne alınırsa, ikinci çeyrekteki yüzde 8 ve bu çeyrekteki yüzde 12.4’lük artışın üretim kapasitesindeki artış ve diğer alt sektörlerdeki üretimi teşvik etme bağlamında çok olumlu bir gelişme olduğunu vurguladı.

Mal ve hizmet ihracatı, 2017’nin üçüncü çeyreğinde zincirleme hacim endeksi olarak yüzde 17.2, ithalatı ise yüzde 14.5 arttı. Net ihracatıp büyümeye katkısı 0.3 puan ile sınırlı kaldı.

İşgücü ödemeleri yüzde 14.4, net işletme artığı/karma gelir yüzde 33.3 arttı. İşgücü ödemelerinin gayrisafi katma değer içerisindeki payı ise geriledi. İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla gayrisafi katma değer içerisindeki payı geçen yılın aym çeyreğinde yüzde 35.6 iken bu oran 2017’nin üçüncü çeyreğinde yüzde 32.7 oldu. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise yüzde 52.2’ye yükseldi.

MERKEZ BANKASI’NDAN FAİZ ARTIŞI

Piyasalar geçen hafta merkez bankalarına odaklandı. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) aralık ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz koridorunda ve politika faizinde değişikliğe gitmezken, geç likidite penceresinde (GLP) 50 baz puanlık artış yaptı. GLP faiz oranı 12.25’ten, yüzde 12.75’e yükseltildi. Bu, PPK’nm sekiz aylık aranın ardından yaptığı ilk faiz artışı oldu. Beklenti 100 baz puan artış yönündeydi. Uzmanlar, TCMB’nin faizlerdeki küçük adımım aralık ayında enflasyonun baz etkisiyle düşecek olmasına ve kurlarda son günlerde yaşanan düşüşe bağladı. PPK’da, marjinal fonlama oranı yüzde 9.25’te, Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 7.25’te sabit tutuldu. Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 8 düzeyinde sabit bırakıldı. TCMB, sıkı duruşun süreceğinin altım çizdi. Merkez Bankası’nm kararının ardından 3.83 düzeyinde bulunan dolar/TL, ilk tepki olarak 3.90 sınırına dayandı. Ardından 3.85’te dengelendi.

FED FAİZ ARTIRDI

Geçen hafta ABD Merkez Bankası’ndan (Fed) da beklenen faiz artışı geldi. Politika faizim 25 baz puan artırarak yüzde 1.25-1.50 aralığına yükselten Fed, 2018 ve 2019 yıllarına yönelik 25 baz puanlık üçer faiz artışı beklentisini korudu. Fed Başkan Janet Yellen liderliğindeki son toplantıda yapılan faiz artışı, Fed’in bu yıl-ki üçüncü faiz artırımı olarak kayıtlara geçti.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise piyasa beklentisi doğrultusunda faiz oranlarını değiştirmedi. Politika faizim sıfırda, mevduat faizi yüzde eksi 0.40’ta ve marjinal fonlama faizi de yüzde 0.25’te bıraktı. ECB Başkanı Mario Draghi varlık alım programının yılsonu-na kadar aylık 60 milyar euro seviyesinde devam edeceğini belirterek, programın Ocak 2018 itibarıyla aylık 30 milyar euro seviyesinde Eylül 2018’e kadar süreceğini ve gerekmesi halinde programın daha da uzatılabileceğini vurguladı. Parasal teşvike hala ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Draghi, parasal analizden gelen sinyallerle ekonomik analiz sonuçlarının sağlamasının, enflasyon oranlarının yüzde 2’ye yakın seviyelere doğru sürekli bir yakınsamasını sağlanmak için çok miktarda parasal teşvike ihtiyaç duyulduğunu doğruladığını kaydetti. Uzmanlar durumu Fed ve ECB arasında derin bir politika ayrışımı olarak yorumladı.

İŞSİZLİK GERİLEMEYİ SÜRDÜRDÜ

Geçen hafta açıklanan önemli verilerden biri de eylül dönemi işgücü istatistikleri ve kasım ayı bütçe gerçekleşmeleri oldu. TÜİK verilerine göre, 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı eylülde geçen yılın aynı dönemine göre 104 bin kişi azalarak 3 milyon 419 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 0.7 puanlık azalış ile yüzde 10.6 seviyesinde gerçekleşti. Bu dönemde tarım dışı işsizlik oram 0.9 puanlık azalış ile yüzde 12.8, genç nüfusta işsizlik oram 0.1 puanlık artış ile yüzde 20 olarak tahmin edildi, işsizlik oranı eylülde bir önceki aya göre ise değişmedi, istihdam edilenlerin sayısı eylül itibarıyla son bir yılda 1 milyon 233 bin kişi artarak 28 milyon 797 bin kişi, istihdam oranı ise 1.1 puanlık artış ile yüzde 47.9 oldu. İşgücü son bir yıllık dönemde 1 milyon 128 bin kişi artarak 32 milyon 215 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0.8 puan artarak yüzde 53.6 olarak gerçekleşti.

Maliye Bakanlığı verilerine göre merkezi yönetim bütçesi kasımda 8.5 milyar TL fazla verirken, 13.6 milyar TL faiz dışı fazla gerçekleşti. Kasımda bütçe gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7.3 artışla 65.2 milyar TL, bütçe giderleri yüzde 11.8 artışla 56.7 milyar TL oldu. Ocak-Kasım döneminde ise bütçe 26.5 milyar TL açık, 28.8 milyar TL faiz dışı fazla verdi. 11 aylık dönemde bütçe gelirleri yüzde 13 artarak 574.6 milyar TL, bütçe giderleri yüzde 17.7 artarak 601.1 milyar TL olarak gerçekleşti.

3.8 MİLYAR DOLARLIK CARİ AÇIK

Merkez Bankası verilerine göre, cari işlemler açığı, ekimde yıllık bazda 2.2 milyar dolar artarak 3.83 milyar dolarla beklentilerin altında gerçekleşti. 12 aylık cari işlemler açığı ise 41.9 milyar dolar oldu. Söz konusu gelişmede ekimdeki dış ticaret açığının 2 milyar 796 milyon dolar artarak 5.6 milyar dolara ve birincil gelir dengesi açığının 293 milyon dolar artarak 1.1 milyar dolara yükselmesi etkili oldu. Küresel petrol fiyatlarındaki yükseliş ithalatı büyütmeye devam etti. Altın dengesi ekimde 505 milyon dolar, 10 aylık dönemde 7.86 milyar dolarlık açığa işaret etti. 10 ayda cari işlemler 35.3 milyar dolar açık verdi.

Ekimde seyahat kaleminden kaynaklanan net gelirler, 503 milyon dolar artarak 2.2 milyar dolara yükseldi. Birincil gelir dengesi kalemi altında yatırım geliri kaleminden kaynaklanan net çıkışlar 271 milyon dolar artarak 987 milyon dolar oldu. Doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net girişler geçen yılın aynı ayma göre 54 milyon dolar azalarak 614 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Portföy yatırımları 1.6 milyar dolar tutarında net giriş kaydetti. Resmi rezervlerde ekimde 4.98 milyar dolar net giriş gözlendi. Net hata noksan kaleminde ise ekimde 3 milyar 796 milyon dolar düzeyinde kaynağı belirsiz para girişi yaşandı.

“BAĞIMLI ÜRETİMİN SONUCU”

Türkiye ekonomisi için ithalat talebinin gelir esneklik katsayısının oldukça yüksek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Harun Öztürkler, “Üretimin yüksek oranlı ithalat bağımlılığım ifade eden bu olgu, üçüncü çeyrekteki yüksek büyüme oranının ithalata da yansımasını ve dış ticaret açığının 5.6 milyar dolara yükselmesini açıklıyor” dedi. Türkiye’de yüksek büyümenin diğer yüzünde yüksek dış ticaret açığı olduğunu vurgulayan Öztürkler, ekonominin üretim yapısındaki bu bağımlılık ilişkisinin orta ve uzun dönemde hızla dönüştürülmediği sürece, yüksek ekonomik büyüme-yüksek dış ticaret açığı ilişkisinin sürmeye devam edeceğini kaydetti. Ortadoğu’daki gelişmelerin petrol fiyatlarındaki yukarı doğru eğilimi besleyeceğini, Türkiye’nin dış ticaret açığını büyütebileceğim belirten Öztürkler, “Son çeyrekteki yüksek büyüme beklentisini de göz önüne alırsak, 2017 yılını yaklaşık 45 milyar dolar cari açık ile kapatacağımızı ileri sürebiliriz” ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Harun ÖZTÜRKLER / Kırıkkale Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi

”2017’de yüzde 7 ekonomik büyüme gerçekleşebilir”

Üçüncü çeyrekte, arz yönünden, turizm sektörünün toparlanma etkisi ve inşaat sektöründeki kentsel dönüşüm ve büyük projeler temelli hızlı büyüme öne çıkıyor. Talep yönünde ise ihracatta ve yatırımlardaki hızlı artış dikkat çekiyor. 2017’de ekonomik büyümenin yüzde 5.5 olan OVP hedefinin yaklaşık olarak 1.5 puan üzerinde, yüzde 7 olarak gerçekleşmesini bekliyorum.

Ekonomik büyümenin bir geri besleme etkisi söz konusu. Bunun anlamı, 2017’deki yüzde 7’lik büyüme oranının 2018’de üretim ve talebi özendirici olacağıdır. 2018-2020 OVP’de içerilen yatırımları özendirici önlemlerin yatırımlardaki artışı sürdüreceği, kamu harcamaları ve hane halkı tüketiminin de 2017’deki eğilimlerini koruyacağını bekliyorum. AB ile ilişkilerin olumlu bir patikaya girmesi, özellikle vize konusundaki olumlu bir gelişme Avrupa Birliği’ne (AB) ihracatı artıracak. 2018’de Asya ülkeleri ile ABD ve AB ekonomilerindeki büyüme bir yandan Türkiye’nin ihracatını olumlu etkilerken, diğer yandan petrol fiyatlarının 2017 eğilimini sürdürmesini sağlayacak ve böylece Türkiye’nin Irak ve BAE gibi petrol ihracatçısı olan ticaret ortaklarına yönelik ihracatına olumlu yansıyacak. Jeopolitik olarak olağandışı gelişmelerin yaşanmaması durumunda, 2018 yılı OVP büyüme hedefi gerçekleşebilir.

Haşan Erkin IŞIK / TEB Finansal Piyasalar Strateji Müdürü

“Refah etkisi açısından enflasyon kontrol edilmeli”

Bu senenin tamamında da yüzde 6.5-7 arasında bir büyüme gerçekleşecek gibi duruyor. Ancak bu hızda büyümenin refah etkisinin aynı ölçüde olmadığı M yönünde yorumlar var. Bence bu durum, iç tüketimin ağırlıklı olarak dövize endeksli olması ve dolar bazında milli hasılanın son yıllarda daralıyor olmasından kaynaklanıyor. 2002-2008 H aralığında GSYH büyümesi ortalama yüzde 6 civarında olmasına karşın, dolar bazlı büyüme ^ ortalama yüzde 24 idi, yani refah etkisi çok daha yüksekti. 2013’ten beri yine ortalama yüzde 6’lık bir büyüme var, ama dolar bazlı milli hasıla ortalamada sabit kaldı. Bu yüzden, refah etkisi açısından bence ıflasyonun kontrol altına alınması ve kur üzerinde bu kanaldan gelen baskının hafifletilmesi daha önemli. İkinci önemli konu da dış açık konusunda yapısal önlemlerin alınması. Yıllıklandırılmış altın hariç cari açığın milli hasılaya oranı, ağustosta yüzde 3.4’e kadar geriledikten sonra, ekimde yüzde 4’e, bizim tahminimize göre de kasımda yüzde 4.3’e çıkmış gözüküyor. Son dönemde cari açık finansmanının da daha kısa vadeye kaydığını dikkate alırsak, bu görünümün kurlar üzerinde ek bir risk yarattığını dikkate almak gerekiyor.

Hülya Genç Sertkaya

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu