Teknoloji ve İnovasyon Haberleri

Nükleer Enerjinin Geleceği

Fransa’nın Nükleer Atıklara Çözümü

Nükleer reaktörler farklı farklı yakıtlar, soğutucular ve nötron yavaşlatıcılar ile çalışabilir. Nasıl hava ulaşımı için pervaneli uçaklar, jetler, helikopterler gibi farklı araçlar varsa, nükleer santral tasarımları da farklı farklı olabilir. ABDde kullanılan nükleer reaktörlerin neredeyse tamamı su ile soğutuluyor. Su ile soğutulan nükleer reaktörler, yakıtı yalnızca sınırlı bir seviyeye kadar kullanabiliyor. Fransa ise su ile soğutulan reaktörlerin yanı sıra başka teknolojiler de kullanıyor. Farklı malzemeler kullanan bu reaktörler ile hem nükleer atık tekrar yakılarak yakıttaki potansiyelin daha verimli kullanılması sağlanıyor hem de nükleer atığın radyoaktivitesi ve kütlesi de ciddi miktarda azaltılıyor.

Fransız nükleer enerji şirketleri nükleer atıkta kalan enerjinin %96’sım geri dönüştürdükten (%95 uranyum ve %1 plütonyum) sonra kalan %4 u de güvenli bir şekilde depoluyor. Nükleer atıktan üretilen bu yeni yakıta MOX adı veriliyor. ABDde MOX ile çalışan reaktörler çok az olduğu ve devletin nükleer silah üretimine karşı önlem olarak nükleer atığın geri dönüştürülmesine karşı olması nedeniyle nükleer atıklar ülkede sorun yaratıyor. Almanyada 1972den beri, Fransada ise 1987den beri MOX yakıtlar kullanılıyor. Fransa’nın 21 nükleer reaktörü MOX ile çalışıyor (MOX ile çalışan bir reaktör, standart yakıt olan “U02” tipi yakıtla da çalıştırılabilir). 1980’lerden bu yana Belçika ve İsviçre’de de MOX yakıt kullanılıyor.

Fransız şirketleri yabancı ülkelere de nükleer atık çözümleri sunuyor. Hollanda’nın elektriğinin %4u, ülkenin 1973’te inşa edilen tek nükleer reaktöründen geliyor. Hollanda nükleer enerjiden vazgeçme kararı almış olsa da yakın zamanda bu kararı iptal etti. Ülkenin nükleer endüstrisi büyürken nükleer atık sorununun çözümü de Fransadan geliyor. Fransa Hollanda’nın nükleer atığını alıp MOX’a çevirdikten sonra kullanıyor. Geriye kalan atık da Fransız şirketlerce işletilen COVRA Nükleer Atık Deposunda saklanıyor. COVRA halka açık bir depo, nükleer atıklardan rahatsız olan herkes gidip görebiliyor.

İngiltere’nin Karbon Hedefi

Avrupa Birliği önümüzdeki senelerde karbondioksit salımı için bazı hedefler belirlemiş durumda. Karbondioksit salimim 2020 senesinde 1990 seviyesinin %20 altına, 2050 senesinde de 1990’ın %80-95 altına indirmeyi hedefliyor. İngiltere de bu hedefleri kendi topraklarında tutturmaya kararlı. İngiltere’nin enerji politikasında ciddi değişiklikler yapmak istemesinde 2009’da Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan, ancak bütün Avrupa’yı etkileyen doğal gaz krizinin etkisinden de bahsedilmelidir. Fiyat anlaşmazlığı sonucu başlayan sorun, 7 Ocak’ta Rusya’nın Ukrayna üzerinden geçen doğal gaz kaynaklarını kapatması ile ciddi bir hal almış, 13 gün boyunca doğal gazı kesilen Avrupa ülkelerinin doğal gaza bağımlılıklarını azaltma konusunda daha da ciddileşmesine yol açmıştır.

Karbon salimim azaltma ve doğal gaz bağımlılığını düşürme hedeflerine ulaşmak için İngiltere elektrik üretiminde kullanılabilecek hemen hemen her teknolojiyi inceledi. Maliyetleri, yakıtlarının kaynakları, gelecekteki önemleri, sürdürülebilirlikleri ve karbon salımları açısından ele alman bu teknolojiler arasında nükleer enerji, doğal gaz, kömür, petrol, güneş enerjisi, termik santraller, rüzgâr ve gelgit teknolojisi vardı.

Bu analiz sonucu İngiltere hükümeti nükleer enerjiye ayrılan payın artırılmasına karar verdi. Nükleer enerji doğaya neredeyse hiç karbon ve radyasyon salmadığı, ulusal enerji bağımsızlığı sağladığı ve gelişmiş bir teknoloji olduğu için sektöre yatırımın artırılması kararı alındı. İngiltere başbakanı Fukushimadan sonra nükleere devam edileceğini, karbon salımı hedeflerini ve ulusal enerji bağımsızlığını çözmeyen alternatif teknolojilerin dikkate alınmayacağını söyledi.

Japonya, Çin ve Hindistan gibi İngiltere de nükleer enerjiye yatırım yapmaya devam ediyor. Bu ülkeler günümüzde kullanılan nükleer enerji teknolojisinin yanı sıra nükleer atıkları tekrar kullanabilmek için farklı nükleer santrallere de yatırım yapıyor.

Nükleer Enerjinin Önündeki Engeller

Tahmin edilebileceği gibi nükleer enerjinin önündeki en büyük engellerden biri yatırım maliyeti. Nükleer reaktörlerin en büyük maliyet kalemini santralin inşaatı oluşturuyor. Santral inşa edildikten sonra nükleer yakıt maliyeti ilk yatırım maliyetine göre çok düşük. Yatırım maliyetinin düşmesi için de reaktör üretiminde tecrübeye ihtiyaç var. Ancak nükleer enerji teknolojisi hızla geliştikçe ve yeni reaktör çeşitleri tasarlandıkça eski tasarımların üretiminden elde edilen tecrübelerin yeni tasarımların üretim maliyetine katkısı da azalıyor. Dolayısıyla nükleer santrallerin üretim maliyetinin düşmesi uzun zaman alabilir. Yani ne kadar çok nükleer reaktör üretilirse nükleer enerjinin fiyatının da o kadar düşmesi bekleniyor.

Nükleer enerjinin karşısındaki ikinci büyük engel toplumun bu konudaki görüşleri. Her ne kadar Avrupada, ABDde ve Japonyada toplumun yarısından fazlası nükleer enerjiyi desteklese de nükleer enerji politikalarını hazırlayan politikacılar toplumun bu konudaki endişelerinden hayli etkileniyor. Nükleer enerji radyasyon ile ilişkili olduğu için özünde tehlikeli görülüyor. Ancak modern hayatta kullanılan birçok teknolojide olduğu gibi, nükleer enerji de risklerinin yanı sıra avantajları ile birlikte ele alınmalı. Nükleer enerji de alternatiflerine kıyasla doğaya ve topluma olan faydaları ile ele alınırsa daha hızlı gelişir. Ancak tabii ki toplumun doğru bilgilendirilmesi, hükümetlerin denetim yapması, standartların her zaman yüksek tutulması ve doğru kararlar alınması nükleer enerjinin güvenli olması açısından çok önemli.

ABD başta olmak üzere bazı ülkeler nükleer atıklar ile başa çıkmakta zorlanıyor. Bu her ne kadar teknik bir sorun olsa da son zamanlarda teknolojinin ilerlemesiyle giderek politik bir sorun olmaya başladı. Devletlerin doğru adımlar atarak nükleer atıkları geri dönüştürebileceğini Fransa başarılıyla gösteriyor. Nükleer silah üretimi ve güvenlik kaygıları da nükleer enerji sektörünün dikkate alması gereken konular arasında. Dünya politikasında nükleer silahlara verilen önem giderek azalıyor. Enerji elde etmek için kurulmuş bir nükleer reaktörden henüz nükleer silah üretilmiş olmaması ve teknoloji ilerledikçe nükleer silah üretiminin daha da zorlaşması bu sorunun ciddiyetini de bir ölçüde azaltıyor. Nükleer enerjinin güvenli olması ise her geçen gün artan uluslararası işbirliği ve teknolojinin gelişmesiyle sağlanabilir.

Önceki sayfa 1 2 3Sonraki sayfa

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu