Makaleler

Krizin “Dur” Diyemediği Pazar Lüks Saat Pazarı

Krizin “dur” diyemediği pazar

“Dünyanın doğusunda lüks saat pazarının daha hızlı bir şekilde büyüdüğünü söyleyebilirim.” —Jerome Lambert, Jaeger LeCoultre CEO’su Jaeger LeCoultre’ün el yapımı saatleri, üst segmentte yer alıyor.

LÜKS SAAT PAZARININ ÖNEMLİ MARKALARINDAN JAEGER LECOULTRE CEO’SU JEROME LAMBERT, LÜKS SAAT PAZARINI ANLATTI.

Antoine LECOULTRE (1803-1881) tarafından 1833 yılında İsviçre, Le Sentier’de küçük bir atölyede üretilmeye başlanan el yapımı saatler şu an “lüks” denince akla gelen en önemli markalardan biri Jae-ger LeCoultre’ü doğurdu. Markanın CEO’su Jerome Lambert, krize karşı ayakta kalmayı başaran, hatta büyümeye devam eden lüks saat pazarının güneyden gelen dinamizm sayesinde ayakta kaldığım söylüyor. İşte, Lambert ile Jaeger LeCoultre ve pazar hakkında…

Krizle nasıl başa çıktınız?

Yaptığımız şey, 2006 yılından itibaren Asya’ya olan yatırımlarımızı artırıp açılımlarımızı o yöne doğru yapmak oldu. Asya ve Çin’in bir bölümünde kriz etkilerini bir süre göstermeye devam etti. Lüks pazar için Çin oldukça hızlı ve belirsiz bir şekilde büyüyen bir ülke. Buna rağmen kriz başladıktan hemen sonra bile büyüme hızımız sayesinde markamız yara almamayı başardı. Bu sayede krizden kendimizi kurtarabildik. Diğer bir yanda ABD korunmasız bir şekilde kalmıştı. Fakat ABD’ye yatırımlarımız fazla olmadığı için etkilenmedik diyebilirim. Tarihsel açıdan bakıldığında Avrupa ve Asya’da daha güçlü olan bir markajız. Pakistan, İran ve civarına, hatta Suudi Arabistan’a kadar genişledik. O bölgelerde de stratejimiz ayın oldu. Bu bölgelerde markamızı yayabilmek gerçekten güzel bir fırsat. Sonuç olarak kriz döneminde oldukça soğukkanlı davrandık. Stratejik düşünerek tamamen adapte olduk.

Son altı ayda kapasitenizde ne kadar düşüş oldu?

Düşmedi, tam tersine artış oldu.

Peki, son 12 ay olarak bakarsak…

Saat endüstrisi son 12 ayda neredeyse yüzde 25 büyüme gösterdi. Lüks saat pazarı sürekli büyümeye devam ediyor.

Herkes kriz ve krizin getirdiği kötü etkilerden bahsederken sizin kapasiteniz artıyor.

Lüks pazarda ne kadar çok para dönerse o kadar çok para kazanabilirsiniz. Bu da lüks pazarın büyümesi anlamına geliyor. Şu an Asya ile Ortadoğu arasında bile fiyat bakımından oldukça fark var. Mesela, Latin Amerika’da hâlâ petrole 90 dolar fiyat biçilebiliyor. Bu da demek oluyor ki her şey için mutlaka yüksek fiyat biçen bir yer mutlaka vardır.

Çin’deki büyiime oranınız nasıl?

Son altı ayda neredeyse yüzde 100 diyebilirim. Daha sonrasında biraz yavaşlamaya başladık.

Çin’de üretim yapıyor musunuz?

Hayır. Saat yaptığınızda en az 100 senelik ömrü olsun istersiniz. Üretim şartlan çok önemlidir. Bu yoizden de Çin’de üretim yapabilmemiz mümkün değil. Biz saatleri makineler yardımıyla yapmıyoruz. Hepsi el yapımı. Bu da demek oluyor ki her çalışanımızın belli bir eğitim alması ve işi en ince ayrıntısına kadar öğrenmesi gerekiyor. Bu aslında babadan oğula geçen bir aile mesleği. Yani saatçi olarak bizim de kendimize özgü fabrikasyon sırlarımız ve geleneklerimiz var. Bu yüzden de kalitesi ve standartlan için “İsviçre yapımı” terimi kullanılıyor. Fakat bir saatin her şeyini de İsviçre’de yapmıyoruz.

Son beş yıla oranla fiyatlar ne gibi değişikler gösterdi? Oldukça hızlı bir şekilde artıyor. Eğer altın bir saatten söz ediyorsak, deyim yerindeyse muazzam bir artış söz konusu. Elmaslar ve diğer mücevheratta da artış var. Genel olarak bakıldığında yüzde 40-50 civarında. Bu artış da aslında müşteriler için iyi düşünülmesi gereken bir durum, çünkü aldığınız bir saat kullanılmış olduğu için fiyatından yüzde 20- 30 gibi bir değer kaybetse bile yine de oldukça değerli ve koleksiyon parçası olarak görülmeye devam edebiliyor.

Lüks saat pazarı bundan sonra ne yönde büyüyecek? Dünyanın doğusunda pazarın daha hızlı bir şekilde büyüdüğünü söyleyebilirim. Aynı zamanda güneyde de, mesela Latin Amerika, İsrail, Hindistan, Körfez ülkeleri, Ortadoğu ve Güneydoğu Asya’da da bir büyüme var diyebilirim. Güneyde pazar kendini daha çabuk bir şekilde geliştirebiliyor. Bu da güneyden gelen bir dinamizme işaret ediyor.

Pazardaki tercihler stratejinizi etkiliyor mu?

Tabii ki etkiliyor. Tüm portföyümüzün üzerinde bir etki söz konusu oluyor hatta. Her segmentin belli bir hacmi var. Koleksiyon satışları istikrarlı. Krizden sonra insanlar değerli ve gösterişli parçalara ilgi duymaya başladılar. Aslında krizden ötürü mutlu değiliz, çünkü çok fazla kişi zarar gördü. Fakat her krizden sonra daha da iyi oluyoruz çünkü marka olrak üretim bizim için çok önemli. Limitli üretim yaptığımız için de ayrı bir etki söz konusu.

Diğer markalarla karşılaştırıldığında kendi markanızda gördüğünüz farklar neler?

Özellikle coğrafi açıdan ve imalat açısından aramızda farklar olduğunu düşünüyorum. Şirketimizde sadece lüks saat üretiminde bin 200 kişi çalışıyor. Saat tasarımında ve üretiminde de farklı stratejilerimiz var. Sonuç olarak üretimimiz en temel farkımız.

Peki, rekabet ne durumda?

Tatlı bir rekabet ortamı var aslında çünkü lüks saat pazarının yüzde 98’i İsviçre yapımı. Kalan yüzde 2’si ise Almanya’dan geliyor ki bu da dünyada bir kutuplaşma olduğu anlamına geliyor. Çoğu marka aslında birbirine benziyor. Biz yaratıcılık açısından diğerlerinden ayrılıyoruz. Bin 230 kalibreyi yazabilmişiz geçmişimize ki, şu ana kadar bu büyüklükte bir saat markası ancak 600 kalibreye ulaşabilmiştir. Sonuç olarak herhalde bu rakam size bizim hakkımızda bilgi verebilir.

Son dönemde akıllı telefonlar da saat üreticilerinin rakibi gibi gözüküyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Eğer çocuğunuza değerli bir eşya bırakmak isterseniz bu bence bir saat olmalıdır, iPhone değil. Şu an giydiğimiz kıyafetler aslında tamamen modanın dışında. Aslında çok ileri düzeyde geliştirilmiş kumaşlardan yapılmış, goteks kıyafetler giyiyor olmamız gerekmez mi? Saatlerde de bu var. Benim de bir iPad’im, iPhone’um ve Blacberry’im var. Teknolojiye karşı olduğum kesinlikle düşünülmesin. Sekiz ve 10 yaşlarında iki kızım var. Onlar için de zamanın simgesi bir saat.

Türkiye’de lüks saat pazarı ne durumda?

Türkiye oldukça ilginç bir pazar. İstanbul’da oldukça üst düzeyde lüks ürün koleksiyoncuları mevcut. Her yıl yeni koleksiyoncular ediniyoruz. 20 yıl öncesinde bir saat alan müşteri onu çocuğuna bırakırdı, fakat şimdi saat markalarının sadık müşterileri olmaya başladılar. Bu müşterilerden de hiçbirini kaybetmiyoruz çünkü bu bir hobi. Tam olarak sayıyı söylemek çok zor fakat her yıl artış söz konusu. Saat bir tutku. Bizim sadece üç dört markaja takip eden müşterilerimiz de var. Bu şekilde 40-50 civarı işadamından söz edebiliriz. Sayıyı şu şekilde karşılaştırabilirsiniz; mesela Hong Kong’da 400 koleksiyoncuya sahibiz.

Ayşe Gükün Özatalay

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu