Makaleler

Komutanların Emekliliğini İstemesi

Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanının emekliliğini istemesi, bazı çevrelerin iddia ettiği gibi, cumhuriyet tarihinin en büyük krizi değildir. Konu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanunu’nda düzenlenmiştir.

İstifa yasal olarak yılın ocak ve şubat aylarında mümkün olduğundan, olay bir istifa olayı değil, emeklilik isteği olayıdır. Bu yasadaki ilgili madde, mecburi hizmet yükümlülüğünü tamamlamış olup, emeklilik bekleme süresini de dolduran TSK personelinin yılın ocak, şubat veya temmuz, ağustos aylarında emekliliğini isteyebileceğini öngörmektedir. Komutanlar ise bu maddeye uygun olarak temmuz ayı içerisinde emekliliğini istemişlerdir. Bu isteklerinin kabulü için yasanın aradığı diğer tüm şartları da bulunmaktadır.

Ancak, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlarının 30 Ağustos 2011 tarihi itibarıyla hizmet süreleri sona erdiğinden zaten bu yüksek askerî şûrada (YAŞ) emeklilikleri söz konusu idi. Genelkurmay Başkanı’nın normal hizmet süresi ise 30 Ağustos 2013 tarihinde sona eriyordu. Genelkurmay Başkanı’nın normal hizmet süresini beklemeden emekliliğini istemesi, kuvvet komutanlarının da böyle bir talebe lüzum olmadan zaten emekliye sevk edileceklerini bilerek emeklilik istemeleri ve bu talebin topluca gerçekleştirilmesi elbette anlamsız değildir. Ortada böyle bir hareketi doğuracak bir anlaşmazlık bulunduğu açıktır.

Benzer anlaşmazlık Ağustos 2010 Şûrası’nda da yaşanmıştı. Bu Şûra’daki anlaşmazlık, haklarında dava açılan üç generalin asker üyelerin oyları ile ve oyçokluğu ile terfi ettirilmesi üzerine, bu işlemin kurucu mekanizması olan üçlü kararnamenin çıkarılmamasından kaynaklanmıştı. Askerler bu anlaşmazlığın yargı yolu ile aşılacağını görünce, o zaman da gündeme gelen topluca istifa düşüncesinden vazgeçildi. Oyçokluğu ile terfi ve atama kararı alındı. Üçlü kararnamenin çıkarılmaması üzerine, açılan dava Askerî Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından kabul edildi ve üç general yargı kararı ile bir üst rütbeye terfi etti.

Aslında, bu üç general şûra öncesi açığa alınmış olsaydı, terfilerinin görüşülmesi şûra gündemine alınmayacaktı. Şûra öncesi açığa alma yetkisini kullanmayan Milli Savunma Bakanlığı (MSB), bu üç generalin durumunun şûrada görüşülmesine imkân vermiş, oyçokluğu ile terfilerine karar verilmiş, kararname çıkarılmaması işleminin iptali için konu yargıya intikal ettikten sonra açığa alma yetkisini kullanmıştı. Böylece 2010 Ağustos Şûrası atlatıldı.

Hükümet her ağustos şûrasında bu tür sorunla karşı karşıya bulunmaktadır. TSK Personel Kanunu’nun 65. maddesine göre, haklarında iddianame düzenlenen personel, yasada öngörülen şartlar çerçevesinde MSB tarafından açığa alınabilir. Prosedür, iddianameyi tanzim eden savcılığın iddianameyi bakanlığa göndermesi ile başlar. Askeri suçlarda, iddianame şüphelinin bağlı bulunduğu komutanlığa gönderilir. Bu komutanlık, görüşünü de belirterek, iddianameyi bakanlığa gönderir. Komutanlık görüşü bağlayıcı olmadığından, cumhuriyet savcılıklarınca düzenlenen iddianamenin bu makamlarca doğrudan Savunma ve İçişleri bakanlıklarına gönderilmesi gerekir. İddianame yazan savcılıklar, bu prosedürü işletiyorlar mı bilemiyoruz.

1 2Sonraki sayfa

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu