Sağlık Haberleri

5 Soruda Covid-19 Aşı Geliştirme Yarışı

Koronavirüs Aşısı

BİR ay önce aşının geliştirilmesi ve üretimi kadar nasıl korunacağı ve nasıl nakledileceği konusunun da ne kadar önemli olduğuna değinmiştik. Bu kez aşının ticari yönünü araştırıyoruz. Halen sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın gündemi, aşı.

Pandeminin başlangıcında hepimiz, bu tedavisi zor (bazı yaşlarda çok daha zor) görünen Covid-19 hastalığı konusunda uyarılmıştık. Tıp çevreleri, “Bu hastalığın aşısının, kısa zamanda ortaya çıkmasını beklemeyin” demişti. Aradan sadece on ay geçtikten sonra bir dizi şirketin aşı geliştirmesi, tıbbın ve teknolojinin bir mucizesiydi. Dünyada 8 milyar insanın beklediği aşıyı ilk üreten şirketin, 2021’de milyarlarca dolarlık servetlere sahip olacağı öngörüldü. Her ne kadar ilgili şirketler, insanı paranın önüne koyuyormuş gibi görünse de yatırım analizcileri, Amerikan biyoteknoloji şirketi Moderna ile Alman BioNTech ve Amerikan Pfizer ortaklığının milyarlarca dolarlık kazançlarla, kısa zamanda zengin olan teknoloji/internet şirketlerini geride bırakacağına muhakkak gözüyle bakıyor. Hükümetlerin, kâr amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşlarının ve özel yatırımcıların desteklediği biyoteknoloji şirketlerinin elde edeceği büyük gelirlerin kısa ömürlü olacağını iddia eden çevreler de yok değil. Şimdi birkaç sorunun cevabını arayalım…

Covid-19 Aşı Geliştirme

1 – Parayı kim koyuyor?

Aşının acilen bulunması için hükümetlerin yanı sıra özel sektör, bağışçılar ve diğer kurumlar, geliştirme ve test projelerine milyarlar akıttı. Dünyanın en zengin kişilerinden Bili Gates’in vakfı “Gates Foundation” başta olmak üzere işadamları ve yardım kuruluşlarının milyonlarca pound’luk bağışları, milyarları buldu. Alibaba’mn kurucusu Jack Ma’dan, Amerikan “country” müzik yıldızı Dolly Parton’a kadar on binlerce gönüllü, ellerini ceplerine götürdü. Hükümetler, toplam 6.5 milyar pound yatırdı. Bunun yaklaşık 1.5 milyar pound’u, kâr amacı gütmeyen kuruluşlardan geldi. 2.6 milyar pound’u ise biyotek şirketlerinin kendi yatırımcılarının parasıydı.

2 – Hangi şirketler, ne kadar teşvik aldı?

Büyük şirketler, aşı projelerine fon temin edilmesi için aceleci davranmadı. Bunun için de kendilerine göre haklı sebepleri vardı. Daha önceki pandemilerde geliştirdikleri aşılardan pek bir kazanç elde edememişlerdi. Aşıyı geliştirme prosesi zaman alıyordu ve kesin sonuç da vermiyordu. Ayrıca yoksul ülkeler hem aşırı nüfuslara sahipti hem de pahalı aşılara ayıracak bütçeleri fazla olmuyordu. Aşıya sahip olmak da yetmiyordu. Aşı yönetimi, pek çok ülkenin altından zor kalkacağı bir planlama gerektiriyordu. Kişiye iki doz aşı yapılması durumlarında bu yönetim daha da zorlaşacaktı. Genellikle Afrika’da görülen, sivrisineklerden ve cinsel yoldan geçen Zika virüsü ile şiddetli akut solunum yolu sendromu Sars virüsü gibi önceki bulaşıcı hastalıklarda aşı geliştiren şirketlerin ağzı yanmıştı bir kere. Çünkü umduklarını bulamamışlardı.

3 – Aşı fiyatları ne olacak?

Pek çok firma, yüksek miktarlarda mali yardım aldıktan sonra küresel bir krizden yarar sağlamış gibi görünmek istemiyor. ABD’nin ilaç şirketi Johnson&Johnson ve Oxford Üniversitesi’yle işbirliği içinde olan Ingiltere’nin AstraZeneca gibi firmaları, aşıları maliyetin biraz üstünde bir fiyata satmaya söz verdiler. Aşı denemelerinde doz hatası yaptığını belirtmiş olmakla birlikte AstraZeneca’nın aşısı en ucuz aşı gibi görünüyor: Dozu 3 pound. Yıllardır aşı çalışmalarıyla tanınan ve küçük bir biyoteknoloji şirketi olan ABD’li Moderna’nm Covidl9 aşısı, en pahalı olanlardan. Dozunun 37 dolarlık fiyatı var. Ancak şirket bu fiyata aşının çok düşük sıcaklıkta korunmasının ve nakliye masraflarının da dahil olduğunu belirtiyor. Bu fiyatların sabit olmadığını, fiyat aralıklarının değişebileceğini unutmamak gerek, ilaç şirketlerinin, değişik ülkelerde değişik fiyat politikaları olduğu biliniyor. AstraZeneca da, düşük fiyatlarının sadece pandemi süresinde geçerli olduğunu vurguluyor. Hastalığın seyrine göre fiyatların değişebileceği hatırlatılıyor. Barclays Avrupa İlaç Araştırmaları kurumunun başındaki isim olan Emily Field’e göre zengin ülkelerin hükümetleri, aşı için yüksek bedeller ödemeye hazır. Pandeminin sona erdirilmesi için her türlü fedakarlığı yapmaya istekliler. Field, önümüzdeki yıl rekabetin daha da kızışması halinde fiyatların aşağıya çekilme ihtimali bulunduğunu da sözlerine ekliyor.

4 – Şirketler, teknolojilerini paylaşmalı mı?

Aşı piyasasındaki eğilim, şirketlerin bütün bilgilerini bir havuzda toplama yönünde. Böylece başta Hindistan ve Güney Afrika olmak üzere kendi ihtiyaçlarını karşılama çabasında olan ülkeler, teknoloji paylaşımıyla doğru, etkili ve yeterli aşı üretimi yapabilecekler. Tıp Hukuku ve Politikası adlı kurumun araştırma grubu direktörü Ellen Hoen, pandeminin başlangıcında büyük şirketlerin aşıyı bulma yarışı içinde olmadığına dikkat çekiyor ve “Ne zaman ki hükümetler ve ticari kuruluşlar bu aşıya yatırım yapmaya başladı o zaman şirketler aşı geliştirmek için ellerinden gelen çabayı da göstermeye başladı” şeklinde konuşuyor. Bu demektir ki, dış yardım alan şirketler, ellerindeki entelektüel sermayeyi paylaşmaya eğilimli olabilecekler.

5 – Önceden kaç doz aşı sipariş edildi?

Bir milyar 158 milyondan fazla doz sipariş edilmiş durumda. Bütün dünyada her sekiz kişiye bir aşı düşüyor demek. Şirketler, bu talepleri karşılamak için yeni yılda bütün imkanlarını seferber ederek üretim yapacaklar. Henüz entelektüel sermayenin paylaşılmadığı şu dönemde, küresel olarak 50’den fazla aşı, klinik testlerle inceleniyor ve onay bekliyor. Fakat Emily Field’e göre iki yıllık bir süre içinde sadece 20 aşı piyasalarda olacak. Hangisi en iyi aşı olarak kabul görürse, üretici şirketinin ödülü muazzam olacak.

Geliştirilen Aşılar

Aşılara dair

Aşılar, çocukları hastalığa ve ölüme karşı koruyan kimyasallardır (Büyükler de aşı olur). UNICEF (United Nations Children’s Fund-BM Çocuk Fonu) rakamlarına göre aşı, her yıl üç milyondan fazla hayat kurtarır. Bu, her gün her dakika 5’ten fazla hayat kurtarılması anlamına gelir. Buna rağmen 2019’da 14 milyon çocuk aşıdan yoksun kaldı.

Aşı, sürü bağışıklığı sağlar. Bir toplumda çoğunluk, bir hastalığa karşı aşılanmışsa, aşılanmamış insanların hastalanma ihtimali çok düşük olur. Çünkü aşılananlar, hasta olmazlar ve hastalık yaymazlar.

Aşı, son 60 yılda çiçek hastalığının kökünün kazınmasına yardım etti. Çocuk felcinin ortadan kaldırılması da çok yakın. Kızamık hastalığı yüzde 78 oranında azaldı. Hele Sahra altı Afrika ülkelerinde aşı yüzde 92 oranında etkili oldu. Bakteriyel menenjit vakalarında ise yüzde 99 oranında azalma görüldü.

Dünyada milyonlarca kişi, çocuklarının otistik olmasından korktukları için aşı olmayı reddediyor. Oysa aşılarla otizm arasında hiç bir ilişki bulunmuyor.

İlk aşı çalışmalarının Çin’de olduğu bilinmekle birlikte çok sayıda çocuğun aşılanmasını sağlayan kişinin İngiliz Edward Jenner olduğu kesindir. Jenner, 1796’da kızamık aşısını geliştirmişti. Aşıya “vaccine” adını veren de kendisiydi (Kelime Latince “Vacca”dan geliyor. “İnek” demek. İlk bilimsel aşı araştırmaları, inekler üzerinde yapılmıştı).

İkinci aşı çalışması, koleraya karşı Fransa’da yapıldı. 1880’de biyolog Louis Pasteur, bu aşıyla milyonlarca insanı ölümden kurtardı. Pasteur beş yıl sonra kuduz aşısını da buldu. Bütün aşıların 1900’lü yıllarda geliştirildiğini düşünebilirsiniz. Doğru. Ancak sıtma gibi yaygın bir hastalığın aşısının 2015’te bulunduğuna inanamayabilirsiniz. Evet, bu da doğru…

ALEV RIGEL

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu