Başarılı Girişimcilik

Binlerce kilometrelik bir yol tek bir adımla başlar

SALİH AKGÜL 16 metrekarelik küçücük bir dükkanda başlayan serüven bugün yüda 175 bin bisikletin üretildiği bir fabrikayla devam ediyor. Hollanda’dan Balkanlara hatta Ermenistan’a kadar geniş bir coğrafyaya ihracat yapıyor. Salcano Bisiklet’in kurucusu Salih Akgül’ün başarı hikayesi üniversitelerde ders olarak okutulacak türden…

İŞÎNİ yoktan var eden bir isim Salih Akgül. O’nun hayatında değer verdiği iki şey var, çok çalışmak ve hedef koymak. Bisiklet firması Sal-cano’nun temellerini atarken, hedefini baştan belirleyerek başlamış işe. Şirketi bugün çocukları, Bayram, Yusuf ve Mürüvvet Akgül yönetiyor.

Ailesinin Türkiye deki hikayesi 1963 yılında o zamanki adıyla Yugoslavya, bugünkü adı ile Sırbistan’dan göç etmesiyle başlıyor. Halen Rumeli Iş Adamlan Demeği’nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Sancak Dostları Plat-formu’nda Başkanlık görevini yürüten Salcano Bisiklet Yönetim Kurulu Başkam Akgül ile firmanın kuruluş öyküsünü, başarılarını ve projelerini konuştuk…

ATÖLYEDEN FABRİKAYA

1946 yılında Sırbistan ve Bosna Hersek arasındaki Sancak bölgesinde dünyaya gelen Salih AkgüPün doğduğu köyün adı Senica. Ailesi 1963 yılında Akgül 16 yaşındayken Türkiye’ye göç ediyor. Akgül, akrabalarının yardımıyla bir motor fabrikasına giriyor. Bu fabrikada, üç sene çalıştıktan soma Yugoslavya’da yarım bıraktığı teknik lise eğitimini tamamlıyor. Daha sonrasında yine bir motor fabrikasında tornacı olarak çalışmaya başlıyor. Kısa sürede patronların ilgisini çekerek, kalite kontrol şefi oluyor. O dönemde taş motor üretmek üzere fabrikadan ayrılıyor ama kendisine verilen sözler tutulmadığı için başarılı olamıyor. işsiz kaldığı dönemde, fabrikadan bir arkadaşından iş teklifi alıyor. Su tulumbaları üreten küçük bir fabrikanın üretim sorumlusu oluyor.

Kendi markası olan Salcano’nun temellerini ise, doğduğu memleketine giderken vize alması için patronunun verdiği bin mark ile atıyor. Vize alamayınca elindeki bin mark ile yıllardır düşündüğü işi yapmaya koyuluyor. Akgül, işin gelişimini şöyle anlatıyor:

“Bin mark ile kendime sütunlu bir tezgah ve takım anahtarları aldım. Oturduğum mahallede 16 metrekarelik küçük bir dükkan kiraladım. O zamanlar dört tekerlekli, ortası bez ve önünde çıngırakları olan çocuk yürüteçleri vardı. Şimdi plastikten üretiliyor. İşte, bu tür çocuk gereçleri üretmeye başladım. Eşim bezlerini dikti, ben borularını kestim. Gündüzleri fabrikada, geceleri atölyede çalıştım. İki sene sonra bu işi yapabileceğime inandım ve fabrikadaki işimden istifa ettim. Atölyeyi büyüttüm ve yanıma işçi aldım. 1990’larda, halen içinde bulunduğumuz fabrikayı önce 8.500 metrekare, ardından 16.500 metrekare yaparak üretime devam ettim.”

YENİ ÜRÜNLER EKLİYOR

Salcano’nun temelleri 1975 yılında atılıyor. Çocuk yürüteçleriyle başlayan serüven, 1978 ve 1979 yıllarında çocuk pusetleri ile devam ediyor. Daha sonra çocuk arabalarma dönüşüyor. Akgül, kendi ürünlerim geliştiriyor ve adını ‘Çanta’ koyuyor.

O dönemde Saraybosna’ya gezmeye giden Akgül’ün gözüne bir bisiklet markası çarpıyor. O bisikletlere bakıp, “Bunları ben de yapabilirim” diyor ve Türkiye dönüşü 1984 yılında katlanabilir bisiklet üretimine başlıyor. Ürettiği ilk çocuk bisikletlerine “Panter” adını veriyor. Beş ayda 250 bisiklet üretiyor ve ilk sezonda bunların 125 tanesini satıyor. Daha sonraki yıl üretim adedi 3 bine çıkıyor. Yine bir başka gezide, Tayvan’da gördüğü dağ bisikletlerini 1988 yılından itibaren Türkiye’de üretmeye başlıyor.

250 TL’ÜK DE VAR, 18 BİN TL’LİK DE

Salcano, okulların kapanmasına yakın aylarda günde 1.400 bisiklet üretiyor. Halen 150 kişinin çalıştığı firmanın 2017 hedefi yurtiçin-de 150 bin, yurtdışmda ise 25 bin adet satış gerçekleştirmek. Bu arada firma, önümüzdeki yıllarda Edirne Organize Sanayi Bölge-si’nde yeni bir tesis kurmak için araştırma çalışmaları yapıyor.

Üretilen bisikletlerin yüzde 20’si yurtdışı-na ihraç ediliyor. Akgül, yurtdışı pazarlarına ilişkin olarak, “Avrupa’ya eskiden daha çok bisiklet ihracatı yapıyorduk. Son yıllarda bu oran düşmeye başladı. Ingiltere eskiden yılda 3 milyon bisiklet tüketimi gerçekleştirirken, şimdi bu rakam çok düştü. Bisiklet çabuk eskiyen bir ürün olmadığı için uzun yıllar kullanılabiliyor” diyor.

Salcano, yurtdışında Ingiltere başta olmak üzere, Hollanda, Ermenistan ve Balkan ülkelerine ihracat gerçekleştiriyor. Ingiltere’de 32 noktada satılıyor. Firmanın Türkiye genelinde toplamda 500 bayisi mevcut. Bunların 100 tanesi sadece Salcano satarken, diğer 400’ü her türlü ev eşyasını satan bayilerden oluşuyor. Satış sonrası hizmetler içinse 400’e yakın servis noktası var. Akgül internet satışlarının da giderek arttığını söylüyor.

Salcano bugün dağ, yarış, şehir, gezi, elektrikli, katlanır, özel ve çocuk olmak üzere sekiz alt kategoride toplam 234 model bisiklet üretiyor. Bunların perakende satış fiyatları 250 TL ile 18 bin TL arasında değişiyor.

2017’NİN TRENDİ ŞEHİR BİSİKLETİ

Son birkaç yıldır katlanabilir bisiklet modası yıllar sonra yemden patlamış durumda. 1970’li yıllarda bisiklet üreticisi Beldesan’ın Pinokyo markası ile oluşan pazar, bugün çoğunlukla ithal ürünler tarafından belirleniyor. Salcano’nun ilk ürettiği bisikletler de katlanabilir tarzda olmuş. Akgül’e 2017 yılının trend bisikletlerini sorduğumuzda sorumuzu şöyle yanıtlıyor:

“Şehir bisikletleri en çok sattığımız ve tercih edilen bisikletler arasında. Avrupa’da Amsterdam gibi şehirlerde bisiklet kültürü çok zengin. Belediyelerin geliştirdikleri uygulamalar ve düzenlemelerle bisiklet kullanımı çok yaygınlaşmış durumda. Ülkemizde ise özellikle İzmir ve Antalya’da belediyeler çeşitli uygulamalarla halkı bisiklete alıştırıyor. 2016 yılında bu belediyelere toplam 400 bin adet bisiklet dağıtıldı. Eski Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu’nun bir slogam vardı: ‘ilaca para vereceğinize, bisiklete para verin. Obezite ve şişmanlıktan kurtulun’ cümlesi çok doğru bir yaklaşımdı. Halkı teşvik etmek için yapılan bu kampanyalar, yavaş yavaş bizde de bisiklet kültürünün yaygınlaştığım gösteriyor.”

YARIŞAN TEK TÜRK MARKA

Akgül, firmasının aksesuar pazarına girmeyi düşünmediğini ama bayilerden gelen taleple bu yıl kask ve eldiven satışı gerçekleştirmeye başladıklarını söylüyor. Aksesuar pazarına ilişkin başka bir girişimleri söz konusu değil. Türkiye pazarında başarıdan başarıya koşan Salcano’nun ortaklık konusundaki düşüncelerini sorduğumuzda ise, Akgül, yerli ya da yabancı herhangi bir ortaklık düşüncelerinin olmadığını söylüyor.

Salcano, 2012’den bu yana Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nun sponsorlarından biri; ayrıca yarışan tek Türk bisiklet markası. 2010-2014 yılları arasında Dünya Kupası’nda yarışan ve şampiyon olan bisikletçi Fabrice Mels’in kullandığı bisiklet de Salcano marka. Bunların yanı sıra firma, Bosna Hersek, Karadağ ve Sırbistan Bisiklet Federasyonlarının etkinliklerinde sponsorluklar üstleniyor. Talep üzerine Avrupa yarışlarına katılan sporculara destek de veriyorlar. Gönüllülük projelerini de destekleyen Salcano, 2016 yılında Gazze’deki Filistinli çocuklara hediye olarak bin adet bisiklet yollamış. Ayrıca her yıl 500 çocuğu Sancak Dostları Platformu çerçevesinde sünnet ettiriyorlar. Soma’da yaşanan maden kazasında hayatını kaybadenlerin çocuklarına da Kaymakamlık aracılığı ile 250 adet bisiklet gönderilmiş.

Akgül’ün başarı öykülerinde gençlere en çok tavsiye ettiği nokta, hedeflerin baştan konulması, azmin ve verilen sözlerin yerine getirilmesi oluyor. Gençleri boş zaman geçirmemeleri konusunda uyaran Akgül, “Havada uçan bir arımız bir de sineğimiz var. Birisinin hedefi bal yapmak. Sineğin ise bir hedefi yok. Ömrü boyunca sadece uçar” diyerek, gençlere mutlaka hedefli çalışmaları gerektiği tavsiyesinde bulunuyor.

Salko’dan Salcano’ya

Salih Akgül’ün doğum yeri olan Balkanlarda bazı isimlerin kısaltmaları çok yaygın. Örneğin, Hasan’a Haso, Hüseyin’e Huso, Salih’e de Salko denirmiş. Balkanlarda kendisine sevgi ifadesi olarak “Salkano” diye hitap edilirmiş. Türkiye’ye geldiği zaman kimi evraklarında Salih, kiminde ise Salko yazıyormuş. Salih Akgül ilk atölyesine Salko ismini vermiş. Salcano ismi de oradan geliyor. Akgül, ürünlerine “Salcano” adını verse de firma adı resmi kayıtlarda “Salco” olarak geçiyor.

Köyünü fabrikanın bahçesine kuran patron

Babası ve dedesi gibi Türkiye’yi ana vatan belleyen Salih Akgül, yine de doğduğu toprakları unutmamış. Fabrikanın bahçesini gezdirirken, ilgi duyduğu ve kendi elleriyle inşa ettiği minyatür köyü büyük bir gururla gösteriyor. Yaşadığı bölgeyi tanıtmak ve dahası kendi hafızasında yaşatmak için Balkanlardaki köyü Senica’yı ve Mostar Köprüsü’nü, minyatür olarak inşa etmiş. Minyatür köy yeni eklemelerle büyümeye devam ediyor.

AYŞEGÜL Küçükkurt

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu