İş Fikirleri ve İş Kurmak

Mikro Besin Üretimi Çok Para Kazandıran İşler Arasında

Dünyada çok hızlı büyüyen bir pazar. Endüstriyel tarım, bu alanda muazzam bir açık yarattı. Mikro besin ve türevlerini üreten işletmelerin çoğalması sağlıklı yaşam açısından da önemli. Yani, bu işletmeler hem yararlı hem de kârlı…

Mikro Besin Üretimi İş Fikri

GELİŞMİŞ ülkelerde ‘micronutrient’ tanımıyla beslenme literatürüne giren işler bizde henüz tam olarak endüstrileşemedi. Genellikle ithal ürünlerin tekelindeki bu olgu bugün ilaç sanayisinin dışında gelişen bir uğraşı, işin kendine özel uzmanlığının yanı sıra kullanılan hammaddeleri de özel.

Makro ve Mikro Besin Nedir?

Makro besin denince insanın aklıa genellikle proteinler, yağlar ve karbonhidratlar geliyor. Bu temel grubun onlarca alt katmanı var. Mikro besinler ise canlıların fizyolojik fonksiyonları için küçük miktarlarda gerek duydukları maddeler. Bilinen bazı vitaminler, demir, kobalt, krom, bakır, iyot, manganez, selenyum, çinko ve molibden bunlardan bazıları.

Besinlerdeki İçerik Yetersiz

Bugün mikro besinlerin çoğu, özel yetiştirilmiş sebze ve meyvelerde, kaynağı belli olan etlerde, balıkta, yumurta ve açık merada beslenen hayvanlardan elde edilen ürünlerde bulunuyor. Ne yazık ki işlenmiş çoğu gıdada, sınırsızca ilaçlanmış sebze ve meyvelerde, stres altında büyütülen hayvanların etlerinde mikro besin içeriği hızla azalıyor.

Konunun spesifik bir endüstri haline gelmesindeki temel etken biraz da bununla ilgili. Artan nüfus, kirlenen hava ve toprak bu lüzumlu maddelerin dışarıdan alınmasını gerektiriyor. Günümüzde birçok hastalığın temelinde yaşamsal faktörlerin eksikliği var. Vitamin ve mineraller dışında kimi mikro besinlerin bazıları ilkel koşullarda üretiliyor. Örneğin mikro besin içeren asetik asit başta olmak üzere; laktik asit, sitrik asit, malik asit gibi daha basit maddelerin bile bazı ülkelerde standardı yok.

Konu beslenme şekliyle ilgili. Aşırı miktarda protein tüketen topluluklarda mikro besin takviyeleri dikkate alınmamışsa erken yaşlanma görülüyor. Sağlıksız işlenmiş etlerin yüksek miktarda ‘karsinojenik’ (kanser yapıcı) nitrit içermesi de cabası. Batı’da aşırı protein tüketen insanlar hızla kansere yakalanıyor ya da erken yaşlanıyor. Bünyede stres hormonları kortizol ve adrenalin hızla artıyor. Günlük protein ihtiyacının bir miktar aşılması bile yüzde 400 oranında kansere yatkınlık anlamına geliyor. Çare dengeyi sağlamak için mikro besin takviyelerini beslenme rejimine dahil etmek.

Peki, mikro besin endüstrisi nasıl ortaya çıktı, neden büyüyor? Yakın geçmişte en ölümcül risk mikrobik salgın hastalıklardı. Ancak zaman ilerledikçe stres odaklı yaşam tarzı nedeniyle bazı kronik hastalıklar arttı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre kanser, diyabet, obezite, kalp ve solunum hastalıkları tüm hastalıkların dörtte üçünü oluşturmaya başladı. Kalp hastalıklarının yüzde 75’i yüksek tansiyon, hızla azalan organik sebze meyve tüketimi, egzersiz gerilemesi, sigara kullanımı ve mikro besin alımındaki azalmayla ilişkilendirildi.

Mikro Besinler İhtiyaçtır

İstatistikler, dengeli mikro besin oranına sahip diyet alışkanlığının fark yaratacağını gösteriyor. Dolaysıyla mikro besin açısından zenginleştirilmiş ürünleri olan girişimciler bu farklı özellikleri ilan ederek, öne geçip ilgi odağı olabilirler. Örneğin unlu mamuller üreten bir işletmeyi düşünün; bugün neredeyse tüm dünyada maalesef genetiği değiştirilmiş tahıl ürünleri kullanılıyor.

Çoğu ‘nörotoksik’ (sinir sistemine zararlı) nesnelerin yanı sıra, insan bağışıklık sistemini etkileyen maddeler içerebiliyor. Oysa bunların yerine bazı mikro besin maddelerinin eklenmesiyle ürünler daha sağlıklı hale getirebilir. Bu işi bir farklılık öğesi olarak ilan eden, ilave mikro besinlerin nihai ürüne neden eklendiğini açıklayan her işletme günümüzde hemen ilgi odağı olacaktır.

Makro ve mikro besinlerin kalitesi farklı olabiliyor. Bu amaçla çeşitli gıda üreticilerine hammadde olarak sertifikalı mikro besin katkısı sağlayacak daha fazla girişimciye ihtiyaç var. Amaç bireylerin yanı sıra gıda endüstrisine özel üretilmiş mikro besin maddelerini standartlar içinde sunmak.

Çünkü günümüzde gıdaların biyolojik yararlılığı mikro besin dengesiyle ölçülüyor.

Mikro besinler sayesinde vücutta üretilen doğal enzimler, aynı zamanda hormon üretimine de yardımcı oluyor, diğer süreçlerin yanı sıra, metabolizma, kalp atışı ve kemik yoğunluğunun normalleşmesine de katkı sunuyorlar.

Mikro besinler makro besinler gibi gözle görülür ölçülerde değil.

Çoğu mikro besin makro besinlerin bileşiminde zaten bulunuyor. Temel sorun mikro besinlerin makro besinler içindeki payının günümüz dünyasında dramatik şekilde düşmesi ya da neredeyse yok olması.

Bizim kamuoyumuz bugün mikro besin olarak sadece vitaminlerin bir bölümünü tanıyor, insan organizmasının kendi başına üretmediği ya da yeterli üretemediği 30’a yakın vitamin ve mineral var. Bunları üreten işletme sayısı hala çok az.

Bunları tüketim maddesi halinde sunan, dünya standartlarına uygun üretim yapan daha fazla işletmeye ihtiyaç var. Bu faaliyet aynı zamanda yalnız gıda pazarının değil sağlık pazarının da itici gücü olacak.

Doğru Yatırım Yapan Kazanır

Şu bir gerçek ki, ülkemizde ciddi bir mikro besin açığı bulunuyor. Nedeni tarım ve hayvancılığın görece gerilemesi, markasız işlenmiş besinlerin ise inanılmaz ölçüde artması. Neyse ki, kurumsal bazı markalar ürünlerinde mikro besinlerin açığını görüyor ve bunu kapatacak üretim metotlarını uyguluyorlar. Bir başka sorun ise gerçek mikro besinlere odaklanmış imalatçıların azlığı, basit bitkisel özütlerin güya mikro besin olarak kullanılması.

Sonuç olarak önerimiz esansiyel elementler ile vitamin ve mikro besin maddelerinin tümünün ülkemizde daha çok üretilmesi. Bugün dikkat çeken girişimler var ama yetersiz. Bu alana yatırım yapacak yeni nesil girişimciler sağlık profesyonelleri ve gıda mühendislerini de işin içine katarak modern tesislerin sayısını çoğaltabilirler. Bu girişimler yalnız klinik yararlara değil; toplumun doğru beslenmesine de katkı sunacaktır.

Unutmayalım ki günümüzde üretilen gıdaların çoğu mikro besin fakiri. Bugün Batida ‘omega3 yağ asitleri’, ‘koenzim Q10’, ‘glukosamin’, alpha lipoik asit’, ‘melatonin uyarıcıları’, ‘flavonoidler’ gibi yüzlerce madde aynı zamanda en değerli ihraç ürünleri arasında. İnorganik ve organik mikro besinler sadece insan sağlığını takviye amacıyla kullanılmıyor, kozmetik endüstrisine de büyük katkı sağlıyor. Üstelik nerede kullanılırsa kullanılsın mikro besinlerin hemen hepsi çok dinamik bir pazara sahip.

Ve son bir not: Yalnız yaşlılarda değil, kadınlar başta olmak üzere günümüzde hemen herkes oksijen stresinin (oksidatif stres) tehdidi altında. Yüzde ve vücutta daha orta yaşlarda beliren kahverengimsi lekeler bunun tipik işareti. Serbest radikallerin vücuda verdiği zararın belirtisi olan bu gelişme aynı zamanda kozmetik bir sorun. Çare yine özel geliştirilmiş mikro besin ürünlerinde.

Besin Desteği Pazarı Hızla Büyüyor

NUR DEMİROK

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu