İş Fikirleri ve İş Kurmak

Sakız Ağacı ve Sakız Yetiştiriciliği En Pahalı Tarım Ürünü

Sakız Ağacı’nın anavatanı yine bu topraklar

‘Damla sakızı’ olarak bilinen ürün tüm dünyada büyük ilgi görüyor. Sakız ağacının anayurdu Çeşme Yarımadası ve Aydın ilimizin kıyı bölgeleri. Bu ürünü yeniden keşfedip, gelir getirici yatırımlar geliştirebiliriz…

BİRKAÇ haftadır kırsal kökenli girişimcilere önerilerde bulunuyorum. Amacım ihracat odaklı sıra dışı tarımsal faaliyetleri hayata geçirip sürekli döviz kazancı elde etmek. Bu kez gündemde pek de aşina olmadığımızı tahmin ettiğim sakız yetiştiriciliği var. Önerim bununla sınırlı değil; sakız ağacının o olağanüstü niteliklere sahip sakızını gastronomi ve kozmetik alanına da taşımak.

Yukarıda ‘aşina’ sözcüğünü özellikle kullandım. Herkes ‘sakız’ın ne olduğunu biliyor ama bunun ‘sakız ağacı’ndan elde edilen nadir bir sakız cinsi olduğunun pek farkında değil. Oysa opak kristal gibi bir görünüme sahip ürün hemen burnumuzun dibindeki Sakız Adası’nda yetiştirilen ‘Pistacia Lentiscus’ denilen bodur ağaçlardan elde ediliyor. Ağaçların gövde ve dallarında oluşturulan çiziklerden kısa zamanda sızıyor ve doğal sakız haline geliyor.

EN PAHALI TARIM ÜRÜNÜ

Sakız Adası (Chios) Yunanistan’a bağlı büyük bir ada. Çeşme ilçemizin birkaç mil ötesinde sonradan kültüre alınmış sakız ağaçlarıyla ünlenmiş bir yer. Yıllarca Osmanlı egemenliğinde kalmış bu turistik ada Çeşme Yarımadası’nın coğrafi bir uzantısı gibi duruyor. Geçimi neredeyse bu sakız ağaçlarına ve onları görmeye gelen meraklı turistlere bağlı. Bu nedenle bugün dünyanın en pahalı tarım ürünlerinden birinin yegâne ihracatçısı Yunanistan.

Oysa yaprak dökmeyen sakız ağacının anayurdu Çeşme Yarımadası ve Aydın ilimizin kıyı bölgeleri. Kısmen Muğla ve Antalya’da da yetişiyor. Zamanla yakılmış yıkılmış yok edilmiş bu hâzinenin gerçek coğrafyası buralar. On yaşından itibaren sakız üreten sihirli ağaçlar 100 yıl yaşıyor. Doğal ortamında sadece 300 gram sakız üreten ağaçlar özel bakımla yılda 2 kg. Mastika sakızı (mastiha) üretebilecek hale geliyor.

Ağaç kurak, kayalık, fakir topraklarda dahi yetişiyor. Mutlak kuraklık yıllarında bile hayatta kalan bu ağaç kültüre alındığında verimi daha da artıyor. Aralıklarla dikilmiş ağaçların hasat işlemi aynı zamanda ilginç bir gösteriye de ev sahipliği yapıyor.

Ağaçlara belirli şekil vermek, çentik atmak, çiziklerden süzülüp sakız haline dönüşen reçinesinin kurutulması için pasajlar oluşturmak ve nihayet sakızların toplanması başlı başına meraklı birer gösteri. Bu ilginç ‘merasimi’ görmek üzere gelen yüzlerce turistin ağırlanması da bu işin ekstra kazancı.

Gövde belirli yerlerden kesiliyor ve reçine akmaya başlıyor, iki hafta içinde toplanmaya hazır hale geliyor. Hasat ağustos ayı ortasında başlıyor, yaklaşık bir ay sürüyor. Doğal sakız daha sonra yıkanıyor, temizleniyor, boylarına göre ayrılıyor. Oluşan tane büyüklüğüne göre satışa sunuluyor.

TÜKETİM ALANI ÇOK GENİŞ

Halk arasında ‘damla sakızı’ da denen bu salgı reçinesinin hem tıpta hem de gastronomide büyük yeri var. Bizde halk ağzında ‘mezdeki’ ya da ‘mezeki’ olarak biliniyor. Aslında ismi var cismi yok bir ürün.

Genellikle halkımız malum çiklet türü sakızlar dışında ‘kenger sakızı’nı ve ‘çam sakızı’nı tanıyor. Biraz aşina olanlar ise diş sağlığı ve mutfak lezzeti için dünya para ödeyerek aktarlardan, baharatçılardan gramla satın alıyor.

Daha 1600’lü yıllarda Fransızlar usta işi en çekici parfümleri üretmek ve kokuyu sabitlemek için Ege Bölgesi’nde yetişen sakız ağacı reçinelerini ithal etmişler. Gizemli gücü olduğu iddia edilen kremler günümüzde de yine bu sakızın eklenmesiyle üretiliyor.

Rivayet o ki, Fransızlar İzmir’e gelir bir torba altın karşılığında bir kavanoz sakız reçinesi alırmış.

Bugün ne yazık ki Ege Bölgesi’nde sakız ağacı yok gibi. Ama meraklı olanlar Çeşme’de ‘Sakız Restoran’ gibi bazı özel yerlerde neredeyse müzelik hale gelen bu ağaçları görebilirler, işin ilginç tarafı gerek satıcılar gerekse bu sihirli ürünü anavatanında bulamadıkları için Sakız Adası’na gidip alıyorlar. Üzerinde Yunanca yazan albenili ambalajlar içindeki sakızlar müthiş pahalı.

Yine de ‘damla sakızı’ geçmişten gelen alışkanlıklarla mutfak lezzetlerimizin arasına girmeye devam ediyor. Sayıları azalsa da yemeklerine çeşni katan bazı restoran şefleri bu ‘gizemli reçine’yi ısrarla kullanıyor, özellikle de dondurmalarda vc tatlılarda bir numara!

Israrla sakız ağacı yetiştirilmesi teşvik edilmeli ve desteklenmeli. Konu yalnız yerel yönetimlerin değil, daha geniş şekliyle ilgili Bakanlıklarımızın görüş alanı içine de girmeli. Bugün Sakız Adasında bir dönüm alandan ürün elde eden bir üretici çok zengin sayılıyor.

UZMANLAŞMIŞ İŞYERLERİ AÇIN

Gelelim diğer önerimize: Türk tüketicisi ‘Damla Sakızı’nı unutmuş görünse de bilinçaltında tüm çekiciliğiyle yaşamaya devam ediyor. Bazı pastaneler ile yüksek marka değerine sahip kafelerin özel ürünlerinin içinde yer alması bunun tipik işaretlerinden biri. Bu aşamada kırsalda ya da kentte yaşayan girişimcilere önerimiz şu: Sakızı bulunduğunuz coğrafyayla özdeşleştirin ve perakende dünyasında ‘uzmanlaşmış iş yerleri’ açın; simit, pasta, reçel, şekerleme, dondurma, pilav, dolma vb.. Burada tek ürün grubu üzerinde çeşitlenmek esas olmalı. Aynı anlayışı kozmetik sahasında da gerçekleştirebilirsiniz: Özel sakız ekstresiyle hazırlanmış pomatlar, kremler, rujlar, cilt temizleyicileri, medikal sabunlar, şampuanlar, parfümler… örnek mağazalarla başlayıp, gereğinde franehising sistemiyle yurt içine ve dışına yayılmanız da mümkün. Her iki öneride de oluşturacağınız markayı güçlendirecek temel detay şu: Sakız Adası’na yakınlığıyla bilinin bir coğrafyayı öne çıkarmak ve tüm ürünlerinizde kullanacağınız sakızı o yörenin adıyla anmak. ‘Alaçatı Sakızı’, ‘Çeşme Sakızı’, ‘Teos Sakızı’, ‘Erythrai Sakızı’, ‘Şifne Sakızı’, ‘Sakızlıkoy Sakızı’ gibi…

Amaç tüketicinin bilinçaltını harekete geçirip, sakızın anavatanını bir kez daha ‘dolaylı yoldan’ günümüz insanına ilan etmek. Tabii bunun bir adım ötesi ise gerçekten bu bölgede sakız yetiştiriciliğini ihya edip dünyaya açılmak. Unutmayın ki, her işin başı markalaşmak ve bunu rasyonel bir zemine oturtmak…

Son bir not daha ekleyeyim: Baştan buyana anlattığımız ‘Pistacia Lentiscus’un uzaktan akrabası olan bir başka çeşidi de son zamanlarda sağlıklı beslenmede örnek gösterilen ‘Chia Tohumu’nun elde edildiği bitki. Halen ithal etmekte olduğumuz Güney Amerika orijinli bu ürün yine aynı coğrafyada rahatça yetiştirilebilir. Bu meraklı konuyu başka bir yazımda etraflıca ele alacağım.

NUR DEMİROK

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu