Makaleler

Sizin çöpünüz onların serveti!

Her hafta bir üniversiteyi ağırlıyoruz

Bu hafta sayfamızı İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle hazırladık

Genç Türkiye’yi bu hafta İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileriyle tasarladık. Yazıişleri toplantı salonunda gazetecilik bölümü ikinci sınıf öğrencileri Eser Gedik, Hatice Tunç, Ensar Üstün, Volkan Günhan, Alper Çakır ve Ercan Çeker, hazırladıkları haberlerle sayfamıza renk kattılar. Arel Üniversitesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Abdullah Özkan da toplantımıza iştirak ederek hem öğrencilerini yalnız bırakmadı hem de çalışmamıza değerli fikirleriyle katkı sağladı. Arkadaşlarımız Eser Gedik ve Volkan Günhan, sokaklarda gördüğümüz kağıt toplayıcıların peşine düştü, farklı hayat hikâyelerini ortaya çıkardı. Hatice Tunç ve Ercan Çeker, tablet gazetelerin, geleceğin iletişimcilerinin hayatlarını nasıl değiştirebileceğini araştırdı. Ensar Üstün’ün nargileyle ilgili haberini de yer darlığı sebebiyle kullanamadık. Toplantımızı gazetemizin birimleri ve baskı tesisleri ile kardeş kuruluşumuz İHA’yı gezerek tamamladık.

Sizin çöpünüz onların serveti!

Ne sigortaları bulunuyor, ne sosyal hakları, ne iş garantileri. Ama yükselen çöp dağlarının altında dağ gibi umutları var. Onlar, taşı toprağı altın diyerek geldikleri İstanbul’da ekmeklerini “kağıt”tan çıkaran insanlar…

> Eser Gedik / Volkan Günhan

Onları, cadde ve sokaklarda çöp konteynerlerini karıştırırken görürsünüz… Bedenlerinin 5 misli büyüklüğündeki arabalarını arkalarına alarak, bir dağı yüklenmişcesine kağıtların peşinde koştururlar.
Onlar, ekmeklerini çöpten çıkaran kağıt toplayıcılar. Merak ettik; kimdir bu insanlar, çöplerden kağıtları nasıl toplarlar, bunları ne yaparlar, nerede nasıl yaşarlar, bu işten günde kaç lira kazanırlar?
Bu soruların cevaplarını bulmak için İstanbul’un tarihî Süleymaniye semtinin yolunu tutuyoruz. Bekârhaneleriyle ünlü bakımsız, izbe ve dar sokaklarda farklı hikâyeler aramaya gidiyoruz. Çok geçmeden kağıt toplayıcılarla karşılaşıyoruz. Yanlarına yaklaşıyor, selam veriyoruz. Önce biraz çekiniyorlar. Sonra bizi kendi dünyalarına davet ediyor, kaldıkları yere götürüyorlar.

DEPODA KALIYORLAR
Harabe depoya giriyoruz. İçerisi zifiri karanlık. İki ampülün kör ışığı, okyanus ötesindeki bir fener gibi cılız, karanlığa değmiyor bile…
Deponun içine ayrılmış küçük bir oda, odanın ortasında bir masa, masanın etrafında Aksaraylı üç kardeş yemek yiyor. Gazete sayfaları üzerine koydukları tabağa ekmeği banıyor, yemeği acı biberle tatlandırıyorlar. Yavuz, Rasık, Ramazan yemek yerken abileri Yaşar Yiğit ile sohbete koyuluyoruz.
“İstanbul’a niçin geldiniz, ne umdunuz, ne buldunuz?” diye soruyoruz ilk önce. “İstanbul’a büyük şehir, taşı toprağı altındır diye iş umuduyla 20 sene önce geldik. Bir sürü hayâlimiz vardı; ben zengin olmayı, bir dükkan açmayı planlıyordum. Ama olmadı. Ola ola kağıt işçisi olduk” diyor gülerek.

EZANLA YOLA ÇIKIYORLAR
Yaşar Yiğit, kardeşlerden tek evli olanı. Bu yüzden aklının bir kısmı memlekette. “Eşim ve üç çocuğum Aksaray’da, onların da geleceğini düşünüyorum” diye konuşuyor; “Kıt kanaat geçiniyoruz. Ama bu işin ne sigortası var, ne geleceği…”
Söze Yavuz Yiğit giriyor: “Yapılacak en pis işlerden biri ama ne çare… Ekmek parası işte…”
Kağıtçı kardeşler, sabah ezanıyla birlikte yola çıkıyorlar. Öğle saatlerine kadar sokak sokak gezip mesai yapıyorlar. Koli, karton, ambalaj artık ne bulurlarsa yükleniyor, ardından depoya dönüyorlar. Akşam da topladıklarını prese götürüyorlar. Bazı geceler, işe çıkıyorlar. Issız yerlerde tinercilerin ve kötü niyetli kişilerin kendilerine musallat olduğunu söylüyorlar ama onları asıl korkutan zabıta. “Yakaladılar mı arabalarımıza el koyuyorlar” diyorlar. Yaşar Yiğit bütün bunlara göğüs germek zorunda olduklarını anlatıyor: “Çöplerin içinde bizim ekmeğimiz. Gece-gündüz demeden, rızkımızı çöpün içinden çıkarmaya çalışıyoruz.”

ÖZLEM VE ÇİLE DOLU BAKIŞLAR
Son olarak aylık ne kadar kazandıklarını soruyorum. Söylemiyorlar. Sadece kaldıkları depoya 750 lira kira verdiklerini öğrenebiliyorum.
Artık ayrılma vakti geliyor. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Kapıya kadar gelip bizi yolcu ediyorlar. Sırtlarındaki hayat yüküne aldırmadan kocaman bir tebessümle uğurluyorlar bizi.. Zifiri karanlık depolarında özlem, çile dolu bakışları geride bırakarak veda ediyoruz onlara. Sokaklarda gördüğümüz kağıt toplayıcılarının her birinin bir hikayesi olduğunu, o el arabalarına çile dolu hayatların da eşlik ettiğini fark ediyoruz…
Her şeye rağmen hayatla mücadele etmek gerektiğini bir defa daha anlıyoruz…

HASRETİ YASTIK YAPTIM
Sohbet sırasında odaya göz gezdiriyoruz. Duvarlara yaslanmış ranzalar her an göçecekmiş gibi duruyor. Yatağın üstünde duran ayıcığa gözümüz takılıyor. “O benim kızımın…” diyor Yaşar Yiğit duygulanarak, “Geceleri ona sarılarak uyuyorum. Çocuğuma olan hasretimi biraz olsun böyle gidermeye çalışıyorum…”

CİLALI TABLET DEVRİ

Dünya ilk tablet gazeteyle tanıştı. Medya sektöründe yeni bir dönemin başlangıcı olan gazete en çok biz geleceğin gazetecilerini ilgilendirdi.

Hatice Tunç / Ercan Çeker

Medya dünyası ilk tablet gazete ile geçtiğimiz haftalarda tanıştı. iPad üzerinden sunulacak ilk tablet gazete “The Daily” kamuoyuna sunuldu. The Daily ilk 2 hafta ücretsiz olacak, ardından 99 cente Apple iTunes Store’dan indirilebilecek. Gazete şimdilik sadece ABD’de satın alınabilecek.
Basılı gazetedeki haber, köşe yazısı, analiz gibi standart muhtevanın dışında bu gazetede interaktif grafikler ve 360 derece dönebilen fotoğraflar yer alacak. Okur habere yorum yazıp, bunları paylaşabilecek. Gazetenin muhtevası kullanıcıya göre değişecek. Hepsinden önemlisi de bütün okurlar abone sistemine dahil olacak.

YENİ UFUKLAR AÇABİLİR
Tablet gazetenin medyada nasıl bir değişime yol açacağı konusunda uzmanların da görüşlerine başvurduk. İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şermin Tekinalp “Kağıdı, dağıtımı, baskı masraflarını, pazarlamayı ortadan kaldıran tablet gazete fikri, eğer doğru tasarlanabilir, sağlıklı uygulanabilir ve insanlar tarafından kabul edilebilirse, medyanın önüne yepyeni ufuklar açabilir” diyor. İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Abdullah Özkan ise tablet gazetenin, bu girişimi başlatan şirketlerin tahmin ettiği hızda olmasa da, zaman içerisinde tutunacağı, sevileceği ve okunacağını tahmin ediyor. Özkan, tablet gazetede en stratejik konunun muhteva olduğuna dikkat çekerek içinin nasıl doldurulacağı, kalite ve seviyesinin nasıl ayarlanacağının planlanması gerektiğini ifade ediyor.

Fatih Selek

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu