Makaleler

Suriye’de Yaşanan Katliamlarda İran’ın Rolü

şii hilali ve iran nüfuzu

Diğer Arap ülkelerinin Şam’a yönelik tüm baskılarına ve Tahran ile Şam rejimleri arasındaki ideolojik uçuruma rağmen İran ile Suriye arasındaki müttefiklik ilişkisi hiçbir zaman sarsılmamıştır. Bu tuhaf ittifakı sırf pragmatik bir ilişki olarak görmektense arkasında daha köklü bazı sebeplerin aranması daha mantıklı olacaktır. İran’a hâkim olan Caferi Şiiliğe yakınlığıyla bilinen yüzde 7’lik bir Alevi/Nusayri azınlık tarafından yönetilen Suriye rejimini desteklemek, aslında İran’ın Şiici ideolojisinin bir gereği olarak öne çıkmaktadır. Bu iki ülke arasındaki mezhepsel ve stratejik çıkar ortaklığının derinliği, her iki ülkenin Lübnan siyasetine yön vermede giriştikleri dayanışmada da kendisini ele vermektedir. Her ne kadar Lübnan’da küçük çıkar çatışmaları, yaklaşım nüansları olsa da, İran’ın kontrolündeki Hizbullah’ın Suriye’nin sağladığı kolaylaştırıcı lojistik imkânlar olmadan bugünkü etkinliğine ulaşması hayal bile edilemezdi.

Suriye dediğimizde neden biraz da İran’ın akla gelmesi gerektiğini anlamak için ABD’nin bir adım sonrasını hesaba katmayan müdahale ve işgalleri sonucu Ortadoğu’da oluşan coğrafik olarak kesintisiz Şii Hilali’nde Suriye’nin kapladığı stratejik pozisyona göz atmak gerekir. Bugün Yemen’den başlayarak, başta Bahreyn ve Kuveyt olmak üzere Körfez ülkelerindeki Şii nüfus üzerinden İran’a ulaşan, oradan Şiilerin kontrolüne giren Irak üzerinden önce Suriye’ye ve Lübnan’a uzanan Şii Hilali, Tahran açısından bozulmasına asla müsaade edilmeyecek stratejik bir değer niteliğindedir. Çünkü İran, bu Şii nüfuz alanı sayesinde Hint Okyanusu’ndan Basra Körfezi’ne, Doğu Akdeniz’den Hazar Denizi’ne uzanan geniş ve stratejik bir coğrafyadaki gelişmelere yön verecek bir etkinliğe ulaşmıştır. Söz konusu coğrafyanın dünya petrolünün yüzde 70’ini, dünya doğalgaz rezervlerinin yüzde 40’ına yakınını barındırdığı dikkate alınırsa ne tür bir stratejik önemden bahsettiğimiz de daha iyi anlaşılır.

Tüm bunlara, 1979 Devrimi’ne “İran İslam Devrimi” dediği, devrimi “İslam” adına yaptığını savunduğu halde İran’ın izlediği ikiyüzlü politikaları da eklemek gerekmektedir. Resmen “İslam Cumhuriyeti” adını kullanan bu rejim, 1990’ların başında başlayan ve hâlâ devam eden Azerbaycan-Ermenistan sorununda çoğu mezhepdaşı olan Azerilerden yana tavır almak yerine örtülü ya da açık şekilde hep Azeri topraklarını işgal altında tutan Ermenistan’dan yana tavır almıştır. Yine Çeçenistan savaşı sırasında Müslüman Çeçen halkının başına gelenler ve aynı dili konuştuğu Tacikistan’daki iç savaş sırasında Tacik halkının başına gelenler konusunda Rusya’da rahatsızlık oluşturacak herhangi bir tavır almaktan kaçınmıştır. Hatta bu ülkelerin halklarının meşru taleplerine karşı Rus çıkarlarını esas alan politik düzenlere destek veren İran, bugün de aynı ikiyüzlü tavrı katliamcı Suriye rejimine kol kanat germek suretiyle göstermektedir. Politik ve stratejik çıkarlarını mezhepsel açıdan yakın hissettiği bir sosyolojik azınlığın sosyalist rejimi ile özdeşleştiren İran rejiminin, Suriye’nin kendi Müslüman halkına karşı giriştiği katliamlara karşı tek bir eleştirel söz etmemiş olması son derece anlamlıdır.

Bülent Keneş todays zaman genel yayın yönetmeni

Önceki sayfa 1 2

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu