İş Fikirleri ve İş Kurmak

Süt Sektöründe Küçük Girişimcilere de Yer Var

Süt sektöründe büyük oyuncular kadar küçük girişimcilere de yer var. Geleceğin verimli yatırımlarından biri süt hayvancılığı olacak…

Süt değerleniyor, şansımız artıyor

TÜRK basını pek bahsetmedi. Son günlerde uluslararası iş dünyasının önemli toplantılarından biri ‘A world in one country’ temasıyla Güney Afrika’nın Cape Town kentinde yapıldı.

Kasım ayının ilk haftası içinde gerçekleşen ‘IDF Dünya Süt Zirvesi’ne Türkiye’den çok sayıda bürokrat ve işadamı katıldı.

International Dairy Federation (IDF) süt konusunda küresel eğilimleri belirleyen çok katmanlı yetkin bir kurum.

Daha önce bahsetmiştim; bu kurumun Türkiye ayağını teşkil eden Ulusal Süt Konseyi’nden Haşan Girenes Türkiye’nin bu toplantıdaki önemli temsilcilerden biri oldu.

Kendi izlenimleriyle birlikte bana önemli detayları ve zirvenin süt konusuna küresel yaklaşımlarını anlattı. Tüm ülkelerden katılan temsilcilerin buluştuğu zirvede bilhassa süt politikaları ve ekonomisi üzerinde konuşulduğunu öğrendim.

SÜT ÜRÜNLERİ DEĞERLENİYOR

Zirvenin gelecekteki toplantıları ilk iki yıl Japonya ve İsrail’de yapılacak. 2017 yılında sıra Türkiye’ye geliyor. Alınan bu karar ülkemizin tüm zorluklara rağmen nereden nereye geldiğinin bir işareti.

Haşan Girenes’i en çok etkileyen oturum ‘World Dair)’ Leaders Forum’ olmuş. Bu bölümde süt sektörünün dünya çapındaki liderleri sektörün geleceğini tartışmışlar, önemli görüşler ortaya çıkmış. Gelecek için ümit verici gelişmeler olduğunu da öğrendim.

Gerek sektör gerekse yeni yatırımcılar açısından dikkate değer ayrıntılar var. Türkiye objektifinden bakınca Haşan Girenes’in bana aktardığı kimi satırbaşları şöyle:

Son 10 yılın yükselen trendlerinden biri süt sektöründeki genişleme. Talebin artması sütü küresel ticaret metaı haline getirmiş. Süt ürünlerindeki küresel ticaret hacmi giderek büyüyor.

Gıda alanında küresel ölçekte artan nüfusun en önemli güvencesi bu sıralar sadece süt endüstrisi. Gelişmiş ülkelerde kısa zamanda talebin arzı geçeceği tahmin ediliyor. Bu tablonun yarattığı sıkıntılar şimdilik temiz su ihtiyacı, Ar-Ge yatırımlarının dizaynı ve verimliliğin artırılmasıyla sınırlı.

Üretimi tetikleyen mega trendler ise nüfus artışı başta olmak üzere demografik değişimler ve sütün besin değerinin yeniden keşfedilmesi.

KİŞİ BAŞI TÜKETİM ARTIYOR

2011 yılında ümit verici gelişmeler olmuş. Hava koşulları tüm olumsuzluklara rağmen en çok süt üretimine yaramış. Toplam süt üretimi bir önceki yıla göre yüzde 3’e yakın bir artışla 750 milyon tona ulaşmış. Bunun yüzde 83’ü 620 milyon tonla inek sütü. 100 milyon tona yaklaşan volümüyle manda sütü de dikkat çekiyor.

(Tam bu noktada benim girişimcilere stratejik bir önerim olacak: Türkiye’de sıtma eradikasyonu ve su ihtiyacı bahaneleriyle sulak alanların acımasızca katledildiği malum. Kuşların yaşam kaynağı ‘ramsar bölgeleri’ yok olurken kısmen aynı alanları paylaşan manda nüfusu da dramatik şekilde gerilemiş bulunuyor. Bugün manda sayısı 10 kat azalmış olsa da besleyici niteliğiyle manda sütü yine gözde. Mandalar angus ırkı sığırlarda olduğu gibi yarı entansif koşullarda yetiştirilebiliyor. Yakında manda çiftlikleri ve onlar için yapılmış suni sığ göletler görürsek şaşırmayalım. Bence yarınların en ilginç tarımsal hayvancılık konularından biri bu olacak.)

Haşan Girenes’in gözlemlerini aktarmaya devam ediyorum: Dünyada süte olan talep hızla artıyor. Kişi başı tüketim 2011’de 1 kiloyu aşan bir sıçramayla 110 kilo sınırına yaklaşmış. Asya yüzde 39’la en önde.

Avrupa dünya süt tüketiminden yüzde 28, ABD yüzde 13 pay alıyor.

SÜT GERÇEK DEĞERİNİ BULACAK

Tüm ülkelerde yalnız içme sütü değil süt ürünlerinde de artış var. Süt üretiminin stratejik nitelikler taşıdığını fark eden ülkelerin başında Brezilya, Çin ve Rusya bulunuyor.

2011 yılında Asya hariç tüm dünyada süt fiyatları rekor sayılabilecek düzeyde artmış.

Örneğin Avrupa’da süt fiyatındaki yüzde ll’lik artış dikkat çekiyor.

Şimdi 100 litre süt Avrupa’da 35 Euro civarında. (Son zamanlarda Türkiye’de görülen fiyat hareketleri bu kez küresel ihtiyaca bağlı olarak dengelenmeye devam edebilir, çiğ süt üretiminde Türkiye’nin şansı artabilir.)

2011 yılında özellikle tereyağı ve yağsız süttozu üretimi tavan yapmış. Buna rağmen peynir grubu henüz küresel anlamda bekleneni vermiyor. 2011 dünya toplam peynir üretimi 20 milyon ton civarında.

Yılda ortalama yüzde 3 büyüme gerçekleşiyor. En fazla peynir tüketen ülkeler kişi başına 15 kiloyu aşan üretimleriyle ABD ve Avrupa Birliği. (Bu noktada istatistiklere girmeyen Asyalı tüketicilerin yerel üretimlerini dc göz ardı etmemek lazım!)

Tereyağı ise küresel pazarda ayrıcalıklı bir yere sahip. Yüzde 4,6 artışla 9,4 milyon ton üretim gerçekleşmiş.

KÜRESEL PAZAR BÜYÜYOR

Zirvede tespit edilen bir başka ayrıntı ise süt hayvancılığının geleceğiyle ilgili. GSYtH yanında hızlı nüfus artışı gösteren Bangladeş, Mısır, Endonezya, İran, Meksika, Nijerya, Pakistan, Filipinler, Güney Kore, Vietnam ve Türkiye’de süt ürünleri talebine ilişkin büyük artış var. 2013’te dünya süt ürünleri talebindeki artışın aynı hızla devam edeceği düşünülüyor.

Yeni Zelanda, ABD, Avustralya ve AB ülkeleri şimdilik bu konuda başlıca oyuncu olma ayrıcalığını sürdürüyorlar. Sosyal gelişmeler, süt ve süt ürünlerini üreten endüstrinin çatı markalarını da pozitif yönde etkilemiş. 2011 yılında ulaşılan cirolar bunun tipik işareti. Küresel sıralamada yer alan ilk 5 firma şöyle:

■    Nestlé (İsviçre) -18.6 milyar dolar
■    Lactalis (Fransa) -17.5 milyar dolar
■    Danone (Fransa) – 15.6 milyar dolar
■    Fonterra (Yeni Zelanda) -15.3 milyar dolar
■    DeanToods (ABD) -13.1 milyar dolar

Haşan Girenes’in not defterinden…

Afrika ve Asya, 2050 yılında dünya nüfusuna eklenecek 2,4 milyar insanın yüzde 90’ını barındıracak. Önümüzdeki on yıl içinde süt ürünlerine olan talebin yüzde 30 artması ve süt tüketiminin 100 milyar litreye ulaşması bekleniyor. Gelişmekte olan pazarlar büyümenin yüzde 95’inden sorumlu olacak. Süt üreticisinin geleceği parlak. Özellikle Asya, Ortadoğu ve Afrika’da yeni pazarlar açılacak. FAO (Küresel Gıda ve Tarım Örgütü) 2014 yılında dünya süt üretim dengesinin gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kayacağını tahmin ediyor. Gelişmekte olan ülkeler dünyada tüketilen sütün çoğunu üretecek. Dolayısıyla, ürün çeşitliliği ve sütün direkt içecek ya da süt ürünü olarak tüketimi ünümüzdeki yıllarda önemli ölçülerde değişecek. 2030 yılına kadar dünyada gıda ve enerji talebinin yüzde 50, su talebinin yüzde 30 artması bekleniyor.

Bu noktada sürdürülebilirlik karşımıza çıkıyor. Sürdürülebilirlik kavramı iş modellerimizi yeni gerçeklere ve kısıtlara adapte etmemize yardımcı olacak.

Nur Demirok / Para Dergisi

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu