Giyim Sektörü ve Moda Haberleri

Anadolu kumaşları, modacıların özgün tasarımlarıyla günümüze taşınıyor

KÜLTÜREL mirasımızın en önemli değerlerinden olan geleneksel Anadolu kumaşları, modacıların özgün tasarımlarıyla günümüze taşınıyor. Türkiye coğrafyamızdaki dokuma zanaatının dışa vurumu olan bu essiz nadide dokumalar, böylece yeniden gün yüzüne çıkıyor. Arşiv belgelerinden öğrenildiğine göre topraklarımızda üretilen yüzlerce kumaş türü bulunuyor.

Geleneksel Kumaşlarımız

ÖZGE ÖZ / PARA ; Uzun zamandır üzerinde çalışılan ve geçen aylarda kamuoyu ile paylaşılan Türkiye Dokuma Atlası Projesi ile ülkemizin kumaş haritasını oluşturan 425 yöresel kumaş tespit edilerek veri tabanına işlendi. Çoğunun izi, ne yazık ki kaybolmak üzere. Bazı kumaşların dokuma ustası kalmadığı için bu kumaşların üretimi giderek azalıyor. Ancak Türkiye’nin tanınmış modacıları, kültürel mirasımız olan bu kıymetli kumaşları kendi koleksiyonlarına da taşıyor. Zaten Türkiye Dokuma Atlası Projesi bünyesinde yer alan modacılar; Aslı Filinta, Arzu Kaprol, Dilek Hanif, Ece Ege, Gül Ağış, Nedret Taciroğlu ve Simay Bülbül, yarattıkları tasarımlarında geleneksel dokumalara yaşsız, zamansız ve mekansız formlar ve işlevler kazandırarak dikkat çekmişlerdi.

Anadolu kumaşları
Anadolu kumaşları

Türkiye Dokuma Atlası Projesi nedir?

Olgunlaşma enstitülerinin yenilenme çalışmaları kapsamında hazırlanan “Türkiye Dokuma Atlası” projesi, Emine Erdoğan’ın himayesinde Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’ne bağlı İstanbul Sabancı Beylerbeyi Olgunlaşma Enstitüsü ile İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliğinin (İTHİB) destekleriyle yürütülüyor.

Türkiye İhracatcılar Meclisi ve Ticaret Bakanlığı’nın da katkı verdiği proje, Anadolu’nun geleneksel dokumalarının aslına uygun modern tasarımlarla “Türk Markası” olarak dünyaya tanıtma amacını taşıyor. “Dokuma Kültürü Rotaları” ve “Yaşayan Müzeler” oluşturularak kültür turizminin canlandırılması da projenin ileriye dönük hedefleri arasında yer alıyor.

Türkiye Dokuma Atlası Projesi, Türk dokumacılığının kıymetli bir zanaat olarak yaşatılmasını sağlamanın yanı sıra teknolojik değişim ve gelişmelerden faydalanarak dünya kumaş sektöründe fark yaratmayı ve prestijli bir ticari faaliyete dönüşmesini sağlamayı da hedefliyor. Ayrıca projeyle sürdürülebilir ve doğa dostu tekstil ürünlerinin geliştirilmesi ve çevreci yaklaşıma destek olunması da planlanıyor.

Yöresel dokumalar, endüstriye kazandırılırken ve kadın istihdamı, yerel kalkınma ve kültürel diplomasiye katkı sağlanması da amaçlanıyor. Projenin hayata geçirilmesiyle devam eden akademik araştırmalar sonucunda “Osmanlı Saray Kumaşları” ve “Anadolu Yöresel Kumaşları” başlıklarında Türkiye’nin kumaş haritasını oluşturan 425 yöresel kumaş tespit edilerek özellikleri veri tabanına işlendi. Proje kapsamında geleneksel dokumaların estetik ve işlevsel değerlerini artıracak tasarımlarla katma değerli ürünlere dönüştürülmesi ve dünyaya tanıtılması ise ana hedefler arasında yer alıyor.

Anadolu kumaşları

Tarihi Geleneğe Sahip Çıkmalı

Moda dünyasına sağladığı katkılarla bilinen moda tasarımcısı Dilek Hanif, koleksiyonlarında; Osmanlı başta olmak üzere pek çok kültürün motiflerine yer veriyor. 2013’ten bu yana hazır giyim alanında hizmet veren Hanif, tasarımlarında ağırlıklı olarak Osmanlı motiflerine yer verse de Japonya başta olmak üzere Uzak Doğu kültürlerinden de yer yer yansımalar görmek mümkün. Türkiye’nin geleneksel kumaşlarından ise Hatay’ın ipek kumaşını. Kutnu, Bolu Göynük kumaşı ve Erzurum Ehram veya keçe kumaşlarını kullanıyor. Hanif, bu tarihi geleneğe sahip çıkılması gerektiğini söylüyor.

Başta Emine Erdoğan Hanımefendinin yürüttüğü Dokuma Atlası Projesi olmak üzere bu konudaki tüm projelerin çok kıymetli olduğunu, kamuoyunun dikkatini çektiğini, arayıp soranlar olduğunu belirterek bu özel kumaşların kullanımında bu projelerle birlikte artış gözlediklerini ifade ediyor. Hanif e göre bu tarihi geleneğe sahip çıkılmalı ve kullanımın artması için de bazı değişiklikler olmalı. Bu konudaki en önemli nokta ise bu kumaşların günümüze uyarlanmış olması gerektiği. Hanif, “Böylece hem sanatlar yok olmayacak hem de bu şekilde geleneksel kumaşlar hak ettiği değere kavuşarak gelecek nesillere ulaşacaktır” diyor.

Hanif, pandemiden sonra sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm konularında bilincin arttığını kaydediyor. Hanif, şöyle konuşuyor: “Pandemiden sonra bazı insanlar bu konulann önemini anladı. Bazıları da zamanla fark edecek ve anlayacak. Haliyle bu kumaşların kullanımının daha da artacağım düşünüyorum.”

Geleneksel kumaşların kullanımının sürdürülebilirlik açısından da önemine değinen Hanif, bu durumu “Gelecek kültürler için bu kumaşlara ve kültürümüze sahip çıkıp tüketiciyle buluşturmalıyız. Çünkü sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm için bunlar önemli” şeklinde açıklıyor. Ayrıca yeni teknolojilerin bu tarz el emeği ürünleri etkilediğini de belirten Hanif, ‘‘Yeni teknolojilerin sonucu olarak bu ürünler ucuzladı ve ustası yetişmiyor artık” diyor.

Bence Milli Görev

Kardeş moda tasarımcısı Ayşe Ege ve Ece Ege, kurdukları Dice Kayek markasıyla İstanbul Moda Akademisi (İMA) arasında iş birliği yaptı. Bu iş birliği kapsamında da geleneksel Türk el sanatlarını yeniden canlandırmak amacıyla öğrencilere danışmanlık yaptı ve ortaya “İzler” sergisi çıktı. Bu sergide geleneksel kumaşlardan Ödemiş keteni ile çalışan Ayşe Ege, “Her ülke, kendi kumaşını ve el emeklerini yaşatmaya çalışıyor. Biz daha yeni başladık. Bence biraz geç kaldık, ama bundan sonrası önemli” diyor.

Bu konuyu milli görev olarak tanımlayan Ege, unutulmaya yüz tutmuş geleneksel kumaşları yaşatmak için günümüze uyarlaması gerektiğini ve modernize olması gerektiğini de söylüyor. Bu kültürel değerlerin yaşatılması gerektiğini de belirten Ege, projelerin devam etmesi gerektiğini vurguluyor. Geleneksel kumaşları destekliyoruz diyen Ege.

‘‘Geleceğe yönelik projelerimiz de var bu konuyla ilgili. Bursa ipeğini kullanarak bir çalışma yapmayı düşünüyorum. Bizim için çok önemli. Aslen de Bursalıyız. Bursa ipeği çok kıymetli. Ayrıca ipek, hala son derece aranan ve pahalı kumaşlardan biri” diyor.

Herkes bu kumaşları neden kullanalım, diye soruyor. Ben de neden kullanmayalım, diyorum. Çünkü günümüzdeki kıyafetlerin hepsi sentetik. Geleneksel kumaşlar, sağlıklı. Bu kumaşların tanınması için daha fazla modacının kullanması ve tanıtımının yapılması gerekiyor. Böylece sadece yerelde değil, ulusal ve uluslararası düzeyde de tanınır. Artık çok kullanılmıyor, çünkü yeni nesil böyle bir kültürün varlığından haberdar değil. İMA ile gerçekleştirdiğimiz projede de tel kırmadan sergi yaptık ve Ödemiş ipliği ile çalıştık. Dokuma Atlası Projesi’ni milli proje olarak görüyorum ve bu konuda bir farkındalık oluşturduğunu düşünüyorum.”

Özel Dokumalardan Vazgeçmiyor

Tasarımı kıyafet mimarlığı olarak tanımlayan, modern ve eşsiz tasarım diliyle yarattığı özgün koleksiyonları Türkiye ve yurt dışında ilgi gören tanınmış modacı Arzu Kaprol, “hem teknolojiyi hem de geleneksel kumaşı farklı alanlarda ve aynı düşünce matematiğinde kullanmayı” seviyor. Kaprol un özellikle K by Kaprol koleksiyonunun neredeyse tamamı geleneksel kumaşlardan oluşuyor. Arzu Kaprol koleksiyonlarında da yaz, kış ve tüm alt gruplar için yüzde 100 Anadolu’da üretilen kumaşları kullanmaya özen gösteriyor.

Kaprol, “Geleneksel kumaşların ağırlıklı olarak kullanıldığı K by Kaprol koleksiyonlarında; Kutnia iş birliğinde bize özel tasarlanan dokumalar ve Fethiye’nin özel coğrafi işaretini de taşıyan üzümlü dastar isminde çok özel kumaşlarımız kullanılıyor. Ek olarak Denizli bölgesi ve Trabzon’dan özel kumaşlara yine tasarımlarımızda yer veriyoruz. Moda dünyasında, yüzyılların biriktirdiği kültürel değerlerin geleceğe taşınmasına dair Anadolu bizim için çok büyük bir kaynak” diyor. Bu kumaşları kullanırken modern tasarım bakış açısına yer verilmesi gerektiğini de belirten Kaprol, şöyle konuşuyor:

“Biz koleksiyonlarımızda, geleneksel kumaşları kullanırken, yaşamın içinde daha aktif yer alabilecek özelliklerde kullanmaya önem ve özen gösteriyoruz. Örneğin; Trabzon bölgesinde veya Olgunlaşma Enstitüsü’nde kadınlar tarafından yapılan dar dokumaları, jean pantolonların, normalde deri veya suni deri olarak kullanılan jakron etiketlerinde kullanıyoruz.”

Kaprol, bundan sonraki çalışmalarında da bu kumaşları kullanmayı önemsediğini söylerek “Benim için çok önemli olan ve son beş yıldır bu sistemde ilerlediğimiz Anadolu’nun öz kaynaklarıyla üretilmiş kumaşlarını kullanmak vazgeçilmezim” diyor.

Geleneksel kumaşı tasarımlarında kullandığında yurt dışından da sürekli ve büyük bir ilgi gördüğünü söyleyen Kaprol, “Anadolu’nun değerleri, özellikleri, desenleri, bin yılların biriktirdiği kültürel gelenek ve desen özgünlüğü, dünyaya her aşamada ilham verecek özellikte” diye konuşuyor.

Geleneksel kumaşları yaşatmak için yapılabilecek noktalara da değinen Kaprol, ilk başta üretim süreçlerini güncellemek ve ustalara değer katarak bu geleneklerin aktif tututabileceğini söylüyor. Kaprol, “Bunun için de elbette bir nihai kullanıcı talebi olmalı. Bu noktada tasarımcılarla geleneksel kumaşları bugün üretilebilir sistemlerdeki bilgi birikimine taşımak ve yaşamlarda farklı alanlarda kullanılabilecek tasarımlara dönüştürmek gerekiyor” diyor.

Geleneksel kumaş kullanımı nasıl artırılır?

Hem girişimci hem de moda tasarımcısı Dicle İpek Öztaşkın, geleneksel kumaş kullanımının artırılması konusunda neler yapılabileceğine yönelik önerilerde bulunuyor.

Kültürel mirasımız olan bu dokumaları koruyup, nesilden nesile bilinirliği devam edecek şekilde canlı tutmalı, gerekirse her dönem popülerliğini artıracak çalışmalara imza atmalıyız.

Bu kumaşların bilinirliğinin artması için son dönemde aslında birçok kişiye görev düşüyor. Bunlardan bazıları da modacılar ve tasarımcılar. Geniş kitlelere hitap eden bu kişiler, defilelerinde geleneksel kumaşları kullanarak bu tanıtıma aracı olabilirler. Sadece modacıların değil, bu konuda büyük tekstil markalarının ve bu kumaşları tanıtabilecek firmaların tanıtımlara destek vermeli.

Öztaşkın, “Belki bunun için bir platform oluşturulabilir, büyük bir sinerji yaratılarak verimli proje ve atılımlara imza atılabilir. Tekstil markaları, tarihi mirasımıza ait görsel, desen, dokumalar için telif ödeyerek koleksiyonlarında yer verebilir, bu kültür mirasının farkındalığını artırmak adına büyük roller üstlenebilirler” diyor.

Bu şekilde o bölgelerde yaşayan kadınlara da istihdam sağlanmış olacağını belirten Öztaşkın, yeni neslin de daha farklı olduğunu belirtiyor.

Öztaşkın, “Artık yeni nesil çok farklı, daha sade giyiniyorlar. Onun için uyarlama, revize etme ve stilizasyon da büyük önem taşıyor ki nesilden nesile bu aktarım devam etsin” diyerek sözlerini tamamlıyor.

Kadın Arketipinin Dışavurumu

Yaklaşık 20 yıldır profesyonel olarak yüksek hacimli hazır giyim ve tekstil firmalarda görev yapan ve geçen yıl kendi markası ‘Rivus’u yaratan, hem girişimci hem de moda tasarımcısı Dicle İpek Öztaşkın, Anadolu’daki kumaş türü zenginliğini, “kadın arketipinin dışa vurumu” olarak yorumluyor:

‘Farklı coğrafi bölgelerde: kendine özgü, kültürel kimlik unsuru taşıyan, o bölgede yaşamış kadın arketipinin dışa vurumu olan sanat öğeleri nedeniyle çok çeşitli dokuma kumaş türleri bulunuyor.” Tarihsel dokuma mirası olan kumaşların tescillenip koruma altına alınması gerektiğinin altını çizen Öztaşkın, ‘‘Yedi bölgemizde de kendine ait çeşitlilik gösteren, zengin, özgün ve etnik dokuma kumaşları, bu toprakların bize sunduğu muhteşem miraslardan… Kültürel kimliğimizin canlı birer belgesi olan dokumalarımızı yaşatmak için yeni projeler yapılması gerektiğini düşünüyorum” diyor.

Bu kültürel hâzinenin gelecek nesillere kalması için motiilerin yeniden kurgulanması gerektiğini söyleyen Öztaşkın, geleneksel kumaşların DNA’sının çok değiştirilmeden günümüze uyarlanması ve adapte edilmesi gerektiğini ve bu mirasın doğru tanıtılıp aktarılarak nesiller boyu yaşatılması gerektiğini belirtiyor.

Peki, sahada işler nasıl ilerliyor? Anadolu’da geleneksel kumaşın ilk örneklerini yaratan kadın, binlerce yıl sonra hâlâ yöresel kumaşların üretimine emek veriyor. Bugün Şile bezinin yasaması amacıyla kurulan kooperatif, Şile kırsalındaki sosyoekonomik açıdan dezavantajlı kadınların bu projeyle ekonomik hayata katılmasına neden oluyor. Yanı sıra Rize bezi günümüzde lıâlâ varsa bunu, çay tarlalarında çalışıp evine dönen kadının evindeki tezgâhlarda dokuyarak bu geleneğe sahip çıkmasına borçluyuz.

Anadolu kumaşları
Anadolu kumaşları

Ekonomik Hayata Katılıyorlar

Geleneksel kumaşların en bilineni İstanbul Şile bezi. Üstelik coğrafi işaret alan Şile bezini yaşatmak için de proje yapılmış. 1970’li yıllarda en büyük ihracat kalemleri arasında yer alan Şile bezini, geleneksel yöntemlerine sadık kalarak yaratıcı bir endüstri haline getirmek için Şile Bezi Kırsal Kadın Kooperatifi Projesi hayata geçirilmiş.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen 2020 Yılı Sosyal Gelişmeyi Destekleme Programı (SOGEP) kapsamında İstanbul Kalkınma Ajansı koordinasyonunda Şile Belediyesi adına geliştirilen “Şile Bezi Kırsal Kadın Kooperatifi” projesi başarılı bulunularak 2.3 milyon TL tutarında hibe desteği almaya hak kazanmış. Şile bezini yaşatan bu proje, İstanbul Kalkınma Ajansı koordinasyonunda Şile Belediyesi tarafından yürütülüyor.

Proje kapsamında İstanbul’un ilk coğrafi işaretli ürünü olan Şile bezinin geleneksel yöntemlerle üretim kapasitesinin artırılması, ekonomik faaliyetlerin kısıtlı olduğu bölgelerdeki kadınların istihdam edilmesi ve bölgenin kırsal kalkınmasında önemli rol oynaması hedefleniyor. Şile Belediye Başkanı İlhan Ocaklı, Şile kırsalındaki sosyoekonomik açıdan dezavantajlı kadınların projeyle ekonomik hayata katılarak, kendi sorunlarıyla başa çıkabilme kapasitelerinin artırılması, katılımcı, üretken ve kendine yeterli hale getirilmesi, toplumla bütünleşmesinin amaçlandığını söylüyor.

Ocaklı, ‘ Bu proje aynı zamanda meslek kazandıracak. Şile’nin tanıtımına katkı sağlayacak, marka kazandıracak, tasarımcı yetiştirecek, girişimci kadın yetiştirecek, Şile’nin turizmine etki ve katkı sağlayacak, dokumacılık ve nakış kültürel değerimiz olan Şile Bezi ile yeniden yaşamaya başlayacak” diyor. Şile Bezi Kırsal Kadın Kooperatifi için bölgedeki eski okullar, üretim atölyelerine dönüştürülerek bölgedeki kadınlara dokuma eğitimleri verilmiş. Ocaklı, “50 kadın dört atölyede kumaş dokumaya, üretmeye başladılar. Bunun yanı sıra nakış işleme, kumaş kalite kontrol, dikim ve ürün geliştirme alanlarında toplam 475 kadınla iş birliğimiz var.

Şile bezinin kullanımı oldukça yaygın ve kullanılmaya da devam ediyor. Hediyelik eşya, giysi ve bazı ev eşyalarında Şile bezini görmek mümkün” diye konuşuyor.

Şehirlerin geleneksel kumaşları

Şehir Kumaş adı
Adana Adana bezi
Amasya Kemha
Ankara Sof dokuma. Beypazarı bürgü dokuması
Antalya Gılamık dokuma
Artvin Ehram
Aydın Nazilli kıl dokuma
Balıkesir Yünlü dokuma
Bayburt Bayburt ehramı
Bilecik Bilecik kadifesi
Bitlis Gej dokuma
Bolu Göynük tokalı örtmesi
Burdur Burdur alacası, İbecik bezi
Bursa İpek, kadife, Bursa çekmesi
Çanakkale İpekli çarşaf
Denizli Buldan bezi, Nikfer bezi, Babadağ dokuma
Diyarbakır Puşi
Elazığ Harput şib dokuması
Erzurum Erzurum ehramı
Gaziantep Kutnu
Giresun Tamzara dokuması, Tirebolu bezi
Hatay Hatay ipekli dokuması
İzmir Beledi dokuması, Ödemiş ipeği, Tire tellisi
K.Maraş Maraş abası
Karabük Eflani çember bezi
Kastamonu Cide bezi
Kocaeli Kandıra bezi
Kütahya Domaniç kuşak dokuması
Malatya Manusa dokuması, Çırmıhtı dokuma
Manisa Manisa alacası
Mersin Mezitli dokuma
Muğla Fethiye destar dokuma, bürümcük bezi
Rize Rize bezi (feretiko)
Siirt Siirt battaniyesi
Sinop Ayancık keten bezi, Boyabat çemberi
Sivas Gürün şalı
Şırnak Şal şapik dokuma
Tekirdağ Karacakılavuz dimi dokuması
Tokat Alaca dokuma, Tokat yazması
Trabzon Trabzon Çarşıbaşı keşanı
Yozgat Ayakişi
Zonguldak Elpek bezi
Kaynak: Türkiye Dokuma Atlası

12 Yaşından Bu Yana Dokuyor

Kadınların yanı sıra erkekler de Şile bezi dokuyor. Necmi Birgül, 59 yaşında ve İstanbul Şile’de üretim yapan birkaç ustadan biri. Annesinin de bu işi yaptığını söyleyen Birgül, “Annem beni bez dokuyarak büyüttü ve kendisi de tahta tezgâhta dokuma yapardı, ama bunlar kalmadı” diyor.

12 yaşında Şile bezi dokumak için kursa gittiğini söyleyen Birgül, o zamandan bu yana kumaş dokuduğunu söylüyor. Parça başı çalıştığını belirten Birgül. “20 metre kumaşla çalışmak isteyen de oluyor, 50 metre kumaşla da…” diyor. Ürettiği Şile bezlerim ise dükkanında ve sosyal medya üzerinden sattığım söylüyor. İş konusunda sıkıntı çekmediğini belirten Birgül, “Bu bölgede 46 yıldır bu işi yapıyorum. Dolayısıyla burada tanınıyorum” diyor. Şile bezinin metresinin 25-35 TL arasından değiştiğini söyleyen Birgül, “Butik dükkânı olanlar genelde 50 metre bez alıp kendileri değerlendiriyor.

Evlerde ise hanımlar boş vakit değerlendirmek için 10-20 metre arası alıp el işi olarak yapıyor” diyor. Son dönemde artan teknolojiyle Şile bezinin artık fabrikasyon olmaya başladığını söyleyen Birgül, bazı ürünlerin Şile bezi gibi görünse de gerçek olmadığını ve bu konuda dikkatli olmak gerektiğini de belirtiyor. Şile bezinin kendine has bir teknikle üretildiğini söyleyen Birgül, “Kaynatma, dokuma ve deniz suyunda yıkanmaktan oluşan üretim aşamasından sonra bezler kuruması için asılıyor.

Kuruyan bezler top haline getiriliyor ve kullanıma sunuluyor” diyor. Birgül, son olarak “1960’lı yıllarda binden fazla tahta dokuma tezgah varmış burada, yani aşırı bir üretim. Şimdilerde azaldı. Zaten dokuma yapan ustalar da bir-iki tane kaldı, ama azalsa bile hala talep var. Daha uzun yıllar Şile bezinin kullanılacağını düşünüyorum” diyor. Şile bezinde seri üretilemeyeceğini, bunların el emeği olduğunu da sözlerine ekliyor.

2015’te Coğrafi İşaret Aldı

Bir diğer bilinen geleneksel kumaş, Gaziantep yöresine ait Kutnu kumaşı. Gaziantep’in kadim kültürel mirası, modem üretimin yanında geleneksel ürün ve üretim metotlarının da var olmasına aracılık ediyor. Modern üretim kalıplarının dışında tamamen el emeğiyle üretilen, kendine has renk ve motifleri olan kutnu kumaşı da Gaziantep kültürünün bir parçası olarak geleneksel tezgahlarda üretilmeye devam ediyor.

Kutnunun ham maddesi floş denilen suni ipek ve pamuk ipliğidir. Kutnu bezi dokumacılığı Türkiye’de sadece Gaziantep’te yapılıyor ve kent ekonomisine ciddi katkılar sağlıyor. Kutnu dokuması için Gaziantep Sanayi Odası, 2015’te coğrafi işaret almış.

Gaziantep’in üretim hacmi ve sahip olduğu tecrübeyle tekstil üretiminde ülkenin lokomotif illerinden biri olduğunu belirten Güneydoğu Anadolu Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (GAİB) Başkanı Ahmet Fikret Kileci, bölgenin daha çok ham madde ve yarı mamul üretimine yoğunlaştığını belirtiyor. Kileci, ayrıca Gaziantep’te son dönemde mamul ürün üretiminde de önemli adımlar atıldığını söylüyor.

Özellikle dokuma, örme ve dokunmamış kumaşların üretim kapasitesinin de her geçen gün arttığı bölgede, 2021 ’de ülkemizden yapılan 1 milyar 495 milyon dolarlık dokunmamış kumaş ihracatının yüzde 36’sını Gaziantep gerçekleştirmiş ve kent, tüm dünyaya en çok dokunmamış kumaş ihraç eden ikinci şehir olmuş. Ancak Kileci, bu konuda son yıllarda bir değişim olduğuna dikkat çekiyor: “Kutnu kumaşı üretiminde ustasının zor bulunmasından bahsedilse de son yıllarda kutnu üzerinde yüksek katma değerli ürünlerin ortaya çıkarılması, bu kumaşın üretimine olan ilgiyi tekrar artırdı. Haliyle talep, arzı da beraberinde getirmekte ve bu durum, üretimde ihtiyaç duyulan nitelikli emeğin de daha kolay erişilmesine imkân sağlamaktadır.”

Bir Desen İçin En Az 45 Gün Uğraşıyor

62 yaşındaki Gaziantepli Kutnu üreticisi Abdülkadir Mekki, beş yaşından bu yana bu işi yapıyor. “Bizim dede mesleğimiz bu. Artık usta yok, zor bulunuyor, çünkü el emeğiyle bu işi yapan pek kalmadı.’’ Üretimi uzun sürdüğü için çok talep olsa da zor karşılayacağını söyleyen Mekki. şunları anlatıyor:

“Dünyanın birçok yerinde kutnu var. Farklı isimlerle adlandırılıyor, ama Osmanlı zamanında burada meşhur olmuş. Kavak ağacından elde edilen ipek çözgü ve pamuktan yapılır. Bin 580 tane kutnu figürü ve çizgisi vardır. Her yerde kendine özgü şekil almış. Ben yıllardır bu sektörün içinde olduğum için müşteri potansiyelim var, bu sebeple zorluk çekmiyorum.”

Özel siparişle yurt dışına kutnu bezi de gönderen Mekki, ‘‘kutnunun metresi 20-250 TL arasında değişiyor. Bir deseni en az 45 günde dokunuyor. El işi bunlar, kara tezgâhta dokunuyor. Başörtüsü, hamam örtüsü veya gelinlik kızların çeyizlerinde kullanılıyor’’ diyor.

Son zamanlarda Gaziantep Olgunlaşma Enstitüsü çalışmalar yapıyor. Buralarda ustalar yetişiyor ya da eğitim almak isteyenler olduğunu belirtiyor ancak “Kutnu için modernizasyon yapalım diyorlar, ama biz kültürel boyutundan vazgeçmedik. Gelenekselliğini koruyoruz” diye konuşuyor.

Evde Dokuyorlar

Rize Kültür Sanat ve Turizm Derneği Kurucu Başkanı Hüsnü Kemal Zaimoğlu’nun Rize’nin merkezinde Zaimoğlu Dokuma ismi ile bir dükkânı var. Ayrıca fabrikası ve satış noktaları bulunuyor ve toplam 100 kişi çalışıyor. Köylerde yaşayan kadınların genelde evlerinin altında dokuma atölyeleri olduğunu belirten Zaimoğlu, ‘‘Bölgemizde çay büyük bir sektör ve çaydan artan zamanda evlerinin altında atölyeleri olur.

Orada üreten kadınlar var. Biz de onların ürünlerini alıyoruz” diyor. Rize’ye genelde kültür turu yapıldığını da belirten Zaimoğlu, gelen grupların oldukça ilgili olduklarını söylüyor. Zaimoğlu, “Burada bir Orta Doğu pazarı var. Araplar ilgi gösteriyor ve onlar alıyor. İç pazar da var, Türkiye’nin çeşitli yerlerine gönderiyoruz. Instagram dan da satışımız var ve Çağrı Market’e sofra bezi olarak Rize bezi verdik. Taleplere ancak yetişiyoruz.

Bu yüzden de hızlı olmuyor. Gurbetçilere de veriyoruz, ama ihracat anlamında yurt dışı satışımız yok” şeklinde konuşuyor. Rize bezinin geleneksel ev tekstilinde; pike, çarşaf, peştamal ve masa örtüsü olarak kullanıldığını söyleyen Zaimoğlu. “Sedirde de kullanılır. Giysi olarak da gömlek ve atlette kullanılıyor” diyor. Zaimoğlu, “Türkiye’nin en büyük hem satış mağazası hem de fabrikasıyız. Rize bezini üretmesi zor, el işçiliği gerekiyor. Bir metresi bir saatte dokunur. Rize bezinden gömleğin fiyatı 200-500 TL arasında değişir.

Başörtü 75-150 TL. küçük masa örtü 50-100 TL arasında değişiyor” diyor. Rize bezi geleneğinin yaşamasını istediklerini söyleyen Zaimoğlu, yaşlı kadınların üretim yapmaya devam ettiğini ve bu sebeple usta bulmakta zorlanmadıklarını da belirtiyor. Son olarak Rize bezi ile ilgili düşüncelerini paylaşan Zaimoğlu, “Rize bezi anonim bir şey ve tarihi de oldukça eski. M.Ö.1200’lü yıllara dayanıyor. Geleneksel olsa da bu yüzden kolay unutulacağını sanmıyorum” diyor.

Günde 10 Bin İlmek İplik Geçişi Yapıyorum

Kahramanmaraş’ta geleneksel yöntemlerle Maraş abası üretiliyor. Tezgâhta dokunan, gömlek üzeri giyilen nakış işlemeli, yakasız, kısa kollu bir yerel kıyafet olan aba, Kahramanmaraş’ta eski dönemlerde çokça kullanılmış geleneksel bir giysi. Kırmızı aba, boz aba, ibrişimli kırmızı aba, güreş abası, Bertiz abası gibi farklı çeşitleri bulunuyor. Geçmiş dönemlerde ibrişimli kırmızı aba, zenginliğin simgelerinden biri olarak kabul edilirdi. Aba üzerindeki her motife ‘sandık’ ismi veriliyor. Sandık sayısı arttıkça abanın değeri de artıyor. Dokuma malzemesi olarak kuzu yünü kullanılırken, dokumada gömme tezgâh denilen el tezgahı kullanılıyor.

Ancak Kahramanmaraş’ta aba yapan tek bir usta bulunuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Geleneksel Türk El Sanatları Sanatkârları listesinde kayıtlı olan 1971 doğumlu Hüseyin Gülegül, bu mesleğin ailesi tarafından altı kuşaktır yapıldığını belirtiyor. Ustasının azalmasını nedeniyle aba ile ilgili iki yıldır çalışmalarını sürdüren Olgunlaşma Enstitüsü, bu kapsamda abayı günümüz kıyafetlerine uyarladı. , Enstitü görevlileri ve usta öğreticiler tarafından projesi yapılan giysi, modernleştirilerek “Aba Ede’ olarak yeniden gün yüzüne çıkarıldı.

Kahramanmaraş Olgunlaşma Enstitüsü Aba dokuma ustası Gülsüm Nergiz ise aba işçiliğinin zor olduğunu ve uzun uğraşlar sonucu hazırlandığını söylüyor. Günde 10 bin ilmek ince ipi dokuma tezgahındaki çözgülerden geçirdiğini kaydeden Nergiz, Aba Ede projesi kapsamında bir yelek dokuyorum. Abadaki motifleri kullanarak yeniden tasarladığımız bir yelek bu. Abayı dokumak biraz meşakkatli ve uzun zaman alabiliyor. Ben burada günde bir buçuk santim kadar bir dokuma işlemi gerçekleştirebiliyorum. Çünkü yeleğin tamamen bir parçasının ön yüzünü, hiç kumaş girmeden tasarlanacak olan bir üründür, îpler arasında günde 10 bin ilmek geçiş yapıyorum ve ellerin yanı sıra ayaklar da çalışıyor” diyor.

1996’dan bu yana sektörde çeşitli dokuma alanlarında faaliyet gösteren Şirikçioğlu Mensucat Yönetim Kurulu Başkanı Atıf Şirikci, geleneksel kumaşların sürdürülebilirlik açısından önemli olduğuna değiniyor. Şirikçi, “Eskiden insanlar evlendiğinde veya başka bir konuda, bir top kumaş alıp her şeyi o kumaştan karşılıyordu. Şimdi her şey hazır. O yüzden bu tarz geleneksel kumaşlar şimdilerde az kullanılıyor, ama sürdürülebilir, geri dönüşüm ve organik olması konularına birçok firma dikkat ediyor artık. Çevreciler de bu konuya önem veriyor” diyor. Söz konusu bu kumaşları günümüze uyarlayarak daha fazla kullanım alanı yaratabileceğini de belirten Şirikçi, ‘‘Son dönemlerde hazır giyim ön planda haliyle ama günümüze uyarlarsak kullanımının artacağını düşünüyorum” diyor.

500 Yıldır Tezgahlarda Üretiliyor

Çarşıbaşı Keşan bezi, Trabzon’un Çarşıbaşı ilçesinde yaklaşık 500 yıldır el yapımı tezgahlarda üretiliyor. Coğrafi işarete de sahip olan Keşan bezi, 1990’lı yılların sonuna doğru unutulmaya yüz tuttu. Bu durumun ilçe için kayıp olacağını fark eden Çarşıbaşı Kaymakamlığı, 1997 yılından itibaren düzenlediği kampanyalar ve açtırdığı kurslarla Keşan bezi dokuyan kişi sayısını artırdı.

Çarşıbaşında, bu çabaların da etkisiyle son dönemlerde yılda bir buçuk milyon metrekare bez dokunarak 10 milyon liranın üzerinde gelir elde ediliyor. Kaymakamlığın başvurusuyla 2008 yılında tescillenen Keşan bezi, yöreye gelen yerli ve yabancı turistlerin de ilgisini çekiyor. Folklorik olarak gömlek, etek, çanta, örtü, şal, şapka, başörtüsü, kaşkol ve çocuk kıyafetleri yapılan Çarşıbaşı Keşanı, ilçede 350 civarında tezgahta üretiliyor.

Evini Atölyeye Dönüştürdü

Çarşıbaşı ilçesinde evini adeta atölyeye dönüştüren Feyzullah Saka, yörede kadınların asırlardır örtünmek amacıyla kullandığı Keşan bezini dokuyan son zanaatkarlardan. Feyzullah Saka, Keşan örücülüğünün dede mesleği olduğunu, yörenin bazı kesimlerinde kadınların asırlardır örtünme amacıyla kullanıldığını ve Keşan bezi dokumacılığını babasından sonra kendisinin devam ettirdiğini söylüyor.

Yaklaşık 25 yıldır geçimini Keşan dokuyarak sağladığını ifade eden Saka, “Geçmiş yıllarda hemen hemen her evde tezgah vardı. Keşan yıllar içinde gelir kapısı olmaktan çıkınca, herkes bu işi bıraktı. Yürütülen projelerle birkaç yıl önce yine adından söz ettirdi, ama gelinen noktada yine düşüşe geçti” diyor. Eşi ve kızlarıyla hazırladıkları Keşan bezini anlaştıkları toptancılara sattığını dile getiren Saka, “Günde ortalama 22 metre Keşan bezi dokuyoruz. Kazancımız ne çok iyi ne de çok kötü, hamdolsun idare ediyoruz. Kötü de olsa ne yapabiliriz ki bizim bu işi bırakma şansımız yok” diye konuşuyor.

Turistler Alıyor

Keşan bezi imalatçılığı yapan Fatih Saka’nın Trabzon’da dükkanı var. Saka. Karadeniz’e son zamanlarda tur kapsamında yerli ve yabancı birçok turist geldiğini ve onlara satış yaptığını belirtiyor. “Karadeniz’e son zamanda tur kapsamında çok turist geliyor ve genelde onlar satın alıyor. Çünkü ilgilerini çekiyor. Hediye olarak da götürüyorlar” diyor.

Bölgeye gelcen turistler, otelde konakladıkları için otellerin de Trabzon Keşan bezinden aldığını söyleyen Saka, özellikle son zamanlarda oteller ilgi gösteriyor. Orada konaklayan turistler için alıyor ve onlara da satıyorlar” diyor.

Bu kumaşların ustasının az kaldığını belirten Saka, talep olduğunu ama el emeğiyle talebe yetişmek zor olduğu için de bu kumaşların artık yavaş yavaş fabrika ürünü olmaya başladığını söylüyor. Son olarak Saka, “Eskiden neredeyse her evde dokuma tezgahı olurdu, ama artık el ile dokuyan çok azaldı” diyor.

Bitkisel Motiflere Yer Veriliyor

Tokat, Orta Anadolu’da 1300’lerden bu yana sürdürülen yazmacılığın önemli merkezlerinden biri konumunda. En güzel örneklerini 16 ve 17’nci yüzyıllarda veren yazmacılık, ününü devam ettiriyor. Geleneksel Tokat yazmasında doğadan alınan bitkisel motiflere yer verilir.

Hatta meyve çeşidi bol olan Tokat’ın bu özelliği, yazma desenlerine konu olmuş. Elması, üzümü, kirazı ve çiçekleri, motifler halinde yer alarak desenlere kaynaklık ettiği görülüyor. Tokat’a ait olan yazma, genelde tülbent türünde. Tokat yazmalarında çoğunlukla kırmızının koyu tonları, bordo, patlıcan moru gibi koyu renkler hakim. Tokat’taki yazmacılığın en önemli özelliği, elvan baskı denilen çok renkli oluşudur. Şehir merkezinde bulunan ve Yazmacılar Hanı olarak da bilinen tarihi Gazioğlu Hanı, çok eski tarihlerden bu yana yazmacılığın bölgedeki merkezi olmuştur.

Tatil Bölgelerine Gönderiyoruz

Osman Suer’in Tokat yazması sattığı bir dükkanı var. Bu mağazanın İstanbul ve Tokat’ta şubesi bulunuyor. Satışlarının iyi olduğunu belirten Suer. ‘Talep çok olduğu için fabrikasyon olan da var, ama hala elle dokuyan ustalar da var” diyor. Son zamanlarda artık elle üretimin azaldığını belirten Suer, Tokat’taki Yazmacılar Hanı’nda çok az usta kaldığını söylüyor. Suer, bu yazmalar, eski bir şey olsa da hala kullanılıyor. Burada satamasak bile özellikle yazın tatil bölgelerine gönderiyoruz çünkü orada özellikle turistlerin çok ilgisini çekiyor ve onlar alıyor” diyor.

Şehrin Simgesi Sarı Yazma

Sarı yazma, Cide yöresine ait geleneksel bir bez Cide’nin simgesi haline gelen sarı yazma, kadınların yöresel köy kıyafetinin bir parçası. Bu renk ve desen, son zamanlarda başörtüsü olmakla kalmayıp elbise, masa ve sehpa örtüsü, bandana gibi çeşitli şekillerde aksesuar olarak kullanılıyor. Elif Yöresel Ürünler’in sahibi Zafer Böcekoğlu’nun Kastamonu merkezde bir dükkanı var. Burada çeşitli yöresel ürünler satan Böcekoğlu, meşhur Cide sarı yazmasının da satışını yapıyor.

Mevsim itibarıyla satışlar için sezonun yeni açıldığını söyleyen Böcekoğlu, “Satışların artacağını düşünüyorum. Yoğun sezonlarımız genelde bayramlar oluyor. Bayram da yaklaştığı için buraya yerli yabancı birçok turist geliyor. Onlar sarı yazmaya oldukça ilgi gösteriyor” diyor.

Gün içinde bölgeye gelen turların da hediyelik eşya olarak sarı yazma aldığını belirten Böcekoğlu, o dönemlerde satışların arttığını belirtiyor. Fiyatı 40 TL olan sarı yazmayı, bölgedeki kadınlar uçlarını işleyerek ölüyormuş.

ÖZGE ÖZ / PARA

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu