Teknoloji ve İnovasyon Haberleri

Tarımda Ar-Ge ve İnovasyon Çalışmaları

SİYAH PİRİNÇ

TAGEM, protein ve lif içeriği yüksek siyah pirinç çeşidini tescil ettirip özel sektörün kullanımına sundu. Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, TAGEM tarafından ilk kez geliştirilen siyah pirinç ile orta vadede dışa bağımlılığın ortadan kaldırılacağını vurguladı. Yüksek oranda lif ve mineral içeren, şeker oranı düşük olan siyah pirincin E vitamini açısından oldukça zengin olduğunu dile getiren Reis, “Siyah pirinci beyaz pirinçten ayıran en belirgin özelliği antioksidan değerinin yüksek olmasıdır. Siyah pirinç rengini içindeki antosianinlerden, aromasını ise asetil pi-rolinden almaktadır. Siyah pirincin rengi ve aroması doğallığından gelen tat ve rengin özelliğidir. Ülkemizde son yıllarda tohumun önemi ve çeşitliliği daha çok konuşuluyor. Buğday, pirinç ve nohudun tohumlarında çeşit sayısı artıyor. Trakya Araştırma Enstitüsü’nün 2000 yılında geliştirdiği Osmancık pirinci halkımız tarafından kabul gördü. Yıllardır bilinen iki çeşit pirinç vardı. Baldo ve Osmancık olmak üzere bugün bu sayı 30’u geçti. Siyah pirinç tohumunun geliştirmesi daha yaygın bir şekilde ekimine ve halkın tüketimine vesile olacak. Ama bunun yanı sıra son yıllarda dışarıdan gelen ithal çeltik tohumlarının yerine TAGEM önümüzdeki dönem içerisinde aynı Osmancık pirinci gibi pilavda iyi netice veren yerli tohumların geliştirilmesini desteklemeli. Tarla veriminin yüksek olması tek kriter olmamalı, tohum olarak kullanılacak çeşitlerde mutlaka besin değerleri, geleneksel pişirme ve lezzet özelliği aranmalı. Aynı alanda daha çok verim almak için yerel tohum, fide, fidanda yapılan ıslah çalışmalarıyla sertifikalı tohum üretimi ve kullanımı yaygınlaştırılmalı. Gen bankasında muhafaza edilen milli tohumlarımızın sağlıklı bir yaşam için gelecek nesillere aktarılabilmesi adına çiftçimize eğitim verilerek üretime kazandırılmalı” dedi.

SEBZE GEN HAVUZU 10 KAT ARTTI

TAGEM’in meyve türlerinin hemen hepsinde çeşit geliştirme çalışmaları devam ediyor. Son 10 yılda TAGEM enstitülerince 109 meyve çeşidi ıslah edilerek tescil ettirildi. Dünyada ilk defa üç adet çekirdeksiz limon çeşidi, iki muz çeşidi geliştirilerek, üretimi özel sektöre devredildi. Muz üretiminde yerli çeşit üretim oranı yüzde 50’nin üzerine çıkmış bulunuyor. Geçen yıl ıslah çalışmaları sonucunda sekiz farklı meyve türünde 13 adet yeni meyve çeşidi geliştirildi ve tescil ettirildi. Geliştirilen çeşitler Kozdere, Zengibar, Yivlik77 ceviz, Arsel zeytin, Alata Azman muz, Sarıtat, Ağustos Yıldızı şeftali, Miray nektarin, Akçagül 77 elma, Divrek Kara, Sarı Zeybek, Abbas incir ve Macit 55 kestane.

Bu yıl ise üç farklı meyve türünde yedi adet yeni çeşit geliştirildi. Geliştirilen çeşitler Ertuğrul Bey mandarin, Sultani, Beylik zeytin, Alibaba, Katina, 11 Nisan, Yeğin kırmızı nar. Bağcılıkta da son 10 yılda 35 yeni üzüm çeşidi geliştirildi. Bunlar içerisinden ihracatta çok önemli olan “Sultani Çekirdeksiz” çeşidinden geliştirilen “Sultan 7” çeşidi üreticilerden yoğun talep görüyor. Yine geliştirilen sofralık “Trakya llkeren“ üzüm çeşidi de önemli oranda yetiştirilmeye başlandı.

“Türkiye Fİ Hibrit Sebze Çeşitlerinin Geliştirilmesi ve Tohumluk Üretiminde Kamu-Özel Sektör İşbirliği Projesi” ile yerli hibrit sebze çeşitlerinin kullanım oranı son 16 yılda yüzde 10’dan yüzde 60’a çıkarıldı. Ayrıca TAGEM enstitülerindeki sebze gen havuzu büyüklüğü 10 kat arttı, sekiz sebze türüne (domates, biber, patlıcan, hıyar, kavun, karpuz, kabak, lahana) ait 15 binden fazla örnek, beş araştırma enstitüsünde muhafaza altına alındı. 21 özel sektör tohum firması ile işbirliği kapsamında 200’den fazla genetik materyal özel sektöre aktarıldı. Yazlık sebze (domates, biber, patlıcan, hıyar, kavun, kabak ve karpuz) türlerinde 320 nitelikli hat ve 42 çeşit geliştirildi, bunlardan 212 hat ve 31 çeşit özel sektöre devredildi.

İLK TESCİLLİ TIBBİ ADAÇAYI

TAGEM enstitülerinde 46 çeşit nohut, 42 çeşit kuru fasulye, 28 çeşit mercimek, üç çeşit bakla, üç çeşit bezelye geliştirildi. Yemeklik tane baklagilde ise beş türde toplam 122 çeşit geliştirilerek tescili yapıldı. “Elif’ adı verilen ilk ve tek tescilli tıbbi adaçayı çeşidiyle ülke ekonomisine katkı sağlanıyor. Türkiye’de sürdürülebilir gelirli işletme büyüklüğünün tespiti için Konya’da uygulanan pilot çalışma ile 30 tarımsal ekolojik bölgede, hesaplanan 950 anket çalışması yapıldı.

Bu yıl yonca bitkisinde “Defne” ve “Zümrüt” adlarıyla iki adet çeşit tescil ettirilerek Türkiye tarımının hizmetine sunuldu. Ayrıca fiğ, yulaf ve üçgül olmak üzere toplamda sekiz yeni çeşit daha geliştirildi. Bahçe bitkilerinde son iki yılda 66 çeşit geliştirildi, tescil edildi ve çiftçilerin kullanımına sunuldu.

30 BİN KİŞİYE İSTİHDAM

Hayvansal protein ihtiyacının karşılanması açısından önemli bir alan olan kanatlı hayvanlar üzerine yapılan çalışmalar belli bir noktaya geldi. Yerli imkanlarla geliştirilen ve Anadolu-T adı verilen etçi tavuktan bir adet hat geliştirildi ve tescil edildi. 2018 ve 2019 yıllarında 32 bin 220 adet ebeveyn civcivi, 100 bin adet damızlık dışı etlik piliç civcivi özel sektöre verildi. Bakan Pakdemirli, etçi tavuğun sektöre yaklaşık olarak 50 milyon TL ciro ve 20 bin kişiye doğrudan veya dolaylı istihdam sağlayacağını kaydetti.

Yumurta tavukçuluğunda ise dört adet damızlık hat geliştirildi ve üçü tescil edildi. Kendi yumurtacı tavuk ebeveynlerinden 2019’da 96 bin 430 adet ebeveyn civciv, 71 bin adet hibrit civciv ve 3 milyon 616 bin 750 adet yemeklik yumurtanın satışı yapıldı. Yumurtacı tavuğun da sektöre yaklaşık olarak 35 milyon TL ciro ve 30 bin kişiye doğrudan veya dolaylı istihdam sağlayacağını belirten Pakdemirli, besin arzı güvenliği açısından önemli bir alan olan tavukçuluk konusunda daha ileri çalışmalar yapılacağını kaydetti.

Her türlü Ar-Ge çalışmasını desteklediğini söyleyen Beyaz Et Sanayicileri ve Da-mızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BÎR) Başkanı Dr. Sait Koca, bu çalışmaların kısa vadede olmasa dahi uzun vadede yarar sağlayacağına inandığını söyledi. Geliştirilen ırkta iki yılda sadece 32 bin ebeveyn dağıtıldığına dikkat çeken Koca, sektörün ebeveyn civciv kullanımının 13 milyon adetin üzerinde olduğunu hatırlatarak, çalışmaların sektörün taleplerini karşılamaktan uzak olduğunun altını çizdi.

70 ÇEŞİT TESCİL EDİLECEK

Bu yıl içinde Ar-Ge çalışmaları kapsamında tarla ve bahçe bitkileriyle ilgili 70 çeşidi tescil ettirmeyi planladıklarını dile getiren Bakan Pakdemirli şunları kaydetti:

“Akdeniz meyve sineği (Ceratitis capita-ta) mücadelesine yönelik enstitülerimizde 16 adet proje devam ediyor. Trabzon’da Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü bünyesinde Türkiye Su Ürünleri Gen Bankası ve Biyoteknoloji Merkezi’ni faaliyete geçirmeyi planlıyoruz. Bakanlığımız araştırma gemileri ile mevsimsel olarak Karadeniz ve Akdeniz’de deniz seferleri düzenliyor ve balık stoklarını teknolojik cihazlar yardımıyla izlemeye devam ediyoruz. Halk Elinde Küçükbaş Hayvan Islahı Ülkesel Projemiz devam ediyor. 2018’de 58 ilde 29 ırkta 176 alt projede 1 milyon 13 bin 756 baş hayvan materyali için 5 bin 801 yetiştiriciye 92 milyon 124 bin 570 TL ödeme gerçekleştirdik. Proje kapsamında geçen yıl ise 56 ilde 28 ırkta 171 alt projede 997 bin 275 baş hayvan materyali için 5 bin 317 yetiştiriciye 87 milyon 842 bin 336 TL ödeme yaptık. Ülkemiz genelinde Anadolu Mandalarında Cumhuriyet tarihinde ilk defa başlatılan Halk Elinde Anadolu Mandası Islahı Ülkesel Projesi de devam ediyor. Trakya, Ege, îç Anadolu, Güneydoğu ve Akdeniz bölgelerinde iklim değişikliğinin buğday, arpa, ayçiçeği, zeytin, üzüm, incir ve domates bitkilerinde verim, kalite, tarımsal faaliyetlere etkilerinin araştırılması çalışmaları yürütülüyor.”

YERLİ MİKROBİYAL GÜBRELER

TAGEM tarafından Türkiye topraklarından izole edilerek üretilmiş olan üç adet (AZOTEKİ, 2 ve 3) baklagillere özgü yerli mikrobiyal gübreler tescil edildi. TAGEM-FAO işbirliği ile yürütülen proje kapsamında Türkiye Topraklarının Verimlilik Parametrelerinin Güncellenmesi ve Toksik Element Kapsamlarının Belirlenmesi projesi ile “Türkiye Toprak Karbon Haritası” hazırlandı ve dünya karbon haritasına dahil edildi.

Türkiye için stratejik önemde olan borun tarımda kullanılması ve Türkiye bor haritasının güncellenmesi için 16 proje tamamlandı. GAP Tarımsal Araştırma Enstitü tarafından mobil güneş pili sulama makinesi, damla sulama sistemi, güneş pili çenter pivot sulama sistemi geliştirildi. Ar-Ge özel sektör desteği ile tıkanmayan drenaj borusu geliştirildi.

Türkiye’de kullanılan damla sulama sistemlerinin teknik performanslarının belirlenmesi ve damla sulama desteklerinin etki analizi tamamlandı. “Trakya Bölgesi Su Kaynakları Kalitesinin ve Tarımsal Açıdan Kullanılabilirliğinin Belirlenmesi Bölgesel projesi” ile sulama suyu kalitesi parametreleri belirlendi, özel Ar-Ge işbirliği ile Ege Bölgesi’nde “Görüntü işleme ve Ma-kina öğrenmesi Teknikleri ile Üzümde ve Zeytinde Verim ve Hasat Tespit Projesi” tamamlandı. Sit alanı ilan edilen ovaların tahribat ve yanlış arazi kullanımlarından kaynaklanan çevresel etkilerini belirlemek üzere erozyon ve arazi bozulumu ile değişen bitki üretim deseni ortaya konuldu ve hari-talandı. Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü bünyesinde Arıcılık Araştırma, Geliştirme ve Inovasyon Merkezi kuruldu. Balıkçılık faaliyetlerinde stok değerlendirme uygulamaları (IFÎSH) projesi ile Türkiye denizlerinde izleme sistemleri kurulacak. Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de ağ kafeslerde balık üretimine uygun alanları bilimsel kriterlere göre yeniden belirleniyor.

UYGUN ALANLAR BELİRLENECEK

“İklim Değişikliğinin Bazı önemli Tarım Ürünleri Uygunluk Alanları Üzerine Etkilerinin Belirlenmesi” ülkesel projesi ile stratejik ürünler için en uygun üretim alanları belirlenecek ve böylece bu ürünlerin doğru yerlerde üretimlerinin yapılması sağlanarak doğru tarımsal üretim planlamaları yapılabilecek. Pakdemirli’nin verdiği bilgiye göre, iklim değişikliğinden kaynaklı tarımsal üretim alanlarında yaşanılan riskleri ortaya koymak ve öneriler geliştirmek için bölgesel çalışmalar yürütülüyor. Türkiye’nin sera gazı envanterini sağlamak ve aynı zamanda sulama ve gübreleme, toprak işleme ve işle-mesiz tarımsal faaliyetlerinden kaynaklanan ve atmosfere salman karbon dioksit, metan ve nitroz oksit gibi sera gazlarını ölçme izleme çalışmaları yapılıyor. Pakdemirli, tarımsal kuraklığın belirlenmesi ve izlenmesine yönelik araştırmalarla Iç Anadolu ve Trakya bölgelerinde kuraklığa hassas alanların haritalarının üretildiğini dile getirdi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tarım ve mera topraklarında hatalı toprak işleme ve rüzgar ve su gibi doğal etmenlerden kaynaklanan arazi bozulum, su ve rüzgar kaynaklı erozyon belirleme ve önlem geliştirme çalışmaları yürütülüyor. Çeltikte Damla Sulama Sistemlerinin Kullanım Olanaklarının Araştırılması ülkesel proje ile Türkiye’de çeltik üretimi yapılan farklı bölgelerde Trakya Bölgesi-Kırklareli, Ege Menemen Ovası, Akdeniz Bölgesi Tarsus ve Karadeniz Bölgesi Bafra Ovası’nda Ar-Ge projeleri yürütülüyor. Havzalarda Optimum Bitki Deseni ve Sulama Suyu ihtiyaçlarının Belirlenerek Stratejik Politik Karar Destek Araçlarının Oluşturulması projesi ile havzalardaki bir tarım işletmesi için maksimum işletme gelirini sağlayacak ürün ve sulama suyu miktarını belirlenecek. Piyasaya arz edilecek nitelikte yerel kaynaklardan etkili organik ve organo-mineral gübrelerin geliştirilmesi için Organik Atık ve Artık Yönetimi Araştırmaları yürütülüyor. Bu kapsamda yürütülen toplam proje sayısı 25. Buğday Hasadında Dane Kayıplarının izlenmesi ve Takibine Yönelik Sistemin Geliştirilmesi Projesi devam ediyor.”

“GENETİK KAYNAK GEREKSİNİMİ ARTACAK”

iklim değişikliğinin yerel çeşitleri, bitkilerin yabani akrabalarını ve yabani türlerini yok ederek tarımsal biyoçeşitliliği baskı altına aldığını vurgulayan Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Savaş Akcan, üreticilerin iklim değişikliği nedeniyle, yerel çeşitlere ya da değişen koşullara daha iyi uyum sağlayan yeni geliştirilmiş kültür çeşitlerine yönelmesiyle, kullanılmakta olan çeşitlerin kaybolabileceğini kaydetti. Günümüzde tüm ülkelerin, üretim sistemlerinin dayanıklılığını sağlamak ve artan nüfusun gereksinimini karşılamak için, küresel çevre ve iklim değişikliğine karşı bitki genetik çeşitliliğinin potansiyel uyum yeteneğine güvendiğini dile getiren Akcan, “Bu nedenle, genetik kaynaklara olan gereksinim daha da artacak. İleride oluşabilecek olumsuz koşullara karşı, ulusal ve uluslararası ıslah programları ile bitkilere uyum yeteneği kazandırılması kaçınılmaz. Gelecekte yapılacak çalışmaların ve stratejik analizlerin, iklim değişikliklerinin yerel çeşitlilik üzerindeki yerel-bölgesel-küresel etkilerinin daha iyi anlaşılması ve buna uygun ıslah programları geliştirilmesi üzerinde yoğunlaşmalı” dedi.

İHKİB Başkanı Mustafa Gültepe ise, iklim değişikliği ve salgın tehdidi dikkate alındığında yeni ve sürdürülebilir malzemeler ve hammaddelerin, farklı ve çok fonksiyonlu ürünlerin çok önemli olduğunu belirterek, bunun için de hammaddelerden başlayarak Ar-Ge’ye önem verilmesi gerektiğini kaydetti. Bugün sadece pamuk değil lif özelliği taşıyabilecek birçok bitki ve tarım ürününün sektörde kullanımı ile ilgili araştırmaların yürütüldüğünü dile getiren Gültepe, “Bir tarım ülkesi olarak açılım sağlayacak çalışmalar yapılmalı; önemli olan bu çalışmaların endüstriyel boyuta taşınabilmesi” dedi.

ÖNCELİKLİ YATIRIM ALANLARI

İç ve dış pazarlarda ekonomik değeri ve rekabet şansı yüksek, işleme sanayine ve alternatif değerlendirme şekillerine uygun türler Türkiye’nin öncelikli yatırım alanları arasında yer alıyor. Bakan Pakdemirli, tarla ve bahçe bitkilerinde sürdürülebilir bir tarımsal yapı içinde hastalık ve zararlılara dayanıklı, yüksek verimli ve kullanım amacına uygun kalitede çeşit geliştirmenin ve bunu sektörün hizmetine sunmanın hedefleri arasında olduğunu kaydetti. Bu kapsamda e-tarım (dijital tarım, akıllı tarım) konusunda gerekli teknolojik dönüşümlere hız kazandırmak amacıyla Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım örgütü’nün de (FAO) desteğiyle FAO Ulusal E-Tarım Stratejisi Geliştirilmesinin Desteklenmesi projesini hayata geçirdiklerini belirten Pakdemirli şunları kaydetti:

“Ar-Ge ve yeni teknolojiler konusunda özel sektör işbirliğiyle 65 BG Elektrikli Bahçe Tipi Traktör Prototipi projesini başlattık. Bitkisel üretimde ve hayvansal üretimde dijitalleşme çalışmalarını geliştirmek amacıyla başlatılan tarım teknolojileri ve robotik uygulamaları kapsamında; bağcılığa uygun tarımsal otonom robot tasarımı ve tarla tarımında kullanılmak üzere otonom ilaçlama robotu projesi yürütülüyor. Küçükbaş hayvancılıkta kullanılmak üzere ise Akıllı ölçüm Platformu Prototipinin geliştirilmesi çalışmaları devam ediyor” dedi.

İLAÇLAMA MAKİNESİ GELİŞTİRİLECEK

Pakdemirli geliştirilmesi planlanan tarım teknolojileri ve robotik uygulamalardan bazılarını ise şöyle paylaştı: “Tarımda anlık toprak analizi verilerini haritalandırarak homojen uygulama yerine toprağın ihtiyacına göre gerekli düzeyde gübre kullanımı ile maksimum verim elde etmek, girdi maliyetleri azaltmak ve gereksiz gübre kullanımının önüne geçerek toprak ve çevre korumak amacıyla değişken oranlı diskli gübreleme makinası geliştirilecek. Tüm canlıların sağlığı ve çevrenin korunması için görüntü işleme yöntemiyle belirlenen optimum ilaçlama ile yabancı ot yönetimi için otonom sıra arası yabancı ot ilaçlama uygulaması çalışmasına en kısa sürede başlanacak. Homojen gübreleme yerine hassas ve akıllı tarım ile girdi maliyetlerini düşürmek ve yüksek verim elde edebilmek amacıyla kısa zamanda, yüksek doğruluk ile ölçüm yapabilen el tipi dijital toprak analiz cihazı geliştirilecek.

Gelişen teknoloji ile uydu ile sürekli bağlantılı olan makinelerle aynı yerin birden fazla ilaçlanmasını önleyerek ilaçlama maliyetlerini düşürmek için kendi yürür yüksek şasi geniş ilaçlama makinası geliştirilecek. Bu makine yükselebilen şasi ile özellikle mısır gibi ürünlerde kolaylık sağlayacak. İlaç girdisinin optimizasyonu ve pestisit kalıntısını en aza indirmek için görüntü işleme teknikleri kullanılarak he-torojen yapıdaki tarlanın hastalık şiddetine uygun olarak sıfır yakıt maliyeti ile havadan ilaçlanması amacıyla VoloDron ile değişken oranlı ilaçlama makinesi geliştirilecek.”

YEM DAĞITMA VE SÜPÜRME MAKİNESİ

Ahır içi mekanizasyonunda insan iş gücünü ve buna bağlı olarak hatayı en aza indirgemek, yem rasyosunun hazırlanması ve dağıtılmasının tamamen robotik olarak yapılması amacıyla elektrikli otonom yem dağıtma ve yem süpürme makinesinin de geliştirileceğini söyleyen Pakdemirli, sütün otomatik ölçülmesi ve değerlerin kayıt edilmesi için konumsal bir veri tabanı oluşturulacağını, yerli süt ölçer ile süt bilgisinin izleneceğini ve bu sayede sütle ilgili politikaların daha doğru geliştirileceği bilgisini paylaştı.

Dünyada bir ilk olan “Hayvan Takip Sistemi” ile hayvanların canlı olup olmadığı, hangi koordinatlarda bulunduğu gibi bilgilerle hayvanların tam sayımı ve sanal karantina uygulamaları yapılabilecek. Akıllı küpe uygulamasıyla hayvan sağlığı hizmetlerinde uygulayıcılara kolaylık sağlanarak işletme yönetimi basitleştirilecek. Ayrıca hayvanların kızgınlık, ruminasyon karakteristiği, kulak iç yüzey sıcaklığı gibi bilgileri bilinecek. Proje kapsamında pilot olarak yaklaşık 20 bin büyükbaş hayvan sisteme dahil edilerek izlenecek. Toplanan veriler makina öğrenmesi ile algoritmalar oluşturulacak.

Dr. Bekir PAKDEMİRLİ / Tarım ve Orman Bakanı
“Hedefimiz daha güçlü tarım ve gıda sistemi”

Tarım ve gıdada gelecek perspektifimizi belirlemek, tarımda çevreci ve yenilikçi politikalara hız kazandırmak için hayvan sayısını arttırma çalışmalarımız ve ıslah programlarımız devam ediyor. Modern sulama teknikleri, örtü altı tarım ve bahçe tarımın yaygınlaşması için çalışıyoruz. Ar-Ge ve inovasyonda kamu-özel sektör işbirliğini teşvik ediyoruz. Altyapı ve gerekli Ar-Ge çalışmalarına hız veriyoruz. Stratejik tarım ürünlerinde yerli tohum çeşitlerimizi çiftçimizin kullanımına sunuyoruz. Organik tarım, iyi tarım uygulamaları, organomineral ve organik gübre kullanımı, yeni sulama sistemleriyle su kullanımını düzenleyerek kaynaklarımızı etkin kullanmayı hedefliyoruz. Elektrikli traktörle hem üretim maliyetlerini düşürme hem de fosil yakıt kullanımını azaltarak karbon salınımın azaltılmasını amaçlarken, iklim değişikliğinin olası etkilerini azaltmak için çalışmalarımıza hız katmış bulunmaktayız. Bitki hastalık ve zararlılarıyla biyolojik, kültürel ve biyoteknik mücadele tekniklerini kullanarak pestisit kullanımını azaltmayı amaçlıyoruz. Yerel bakteri kültürleri ile hazırlanan daha çevreci, yerel ve ekonomik üretimle mikrobiyal gübre çalışmalarımız devam ediyor. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu süt ürünlerine yönelik starter kültürlerin yerli olarak üretilmesi için çalışıyoruz. Ülkemizin farklı bölgelerindeki Ar-Ge inovasyon merkezlerimizin sayısını arttırarak, teknolojiyi ve bilimi kullanarak daha güçlü, daha verimli, daha etkin bir tarım ve gıda sistemini hedefliyoruz.

Dayanıklı çeşitler geliştiriliyor

Gen kaynaklarını korumak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla Tohum Gen Bankaları kuruluyor. FAO Gen Bankası standartları doğrultusunda yerel çeşitlerin, kültür bitkilerinin, bunların yabani akrabalarının ve endemik bitkilerin dokümantasyonu, muhafazası, üretim yenilemesi ve karakterizasyonu konularında çalışmalar yürütülüyor. 2020’nin ilk altı ayı itibarıyla İzmir’deki Ulusal Gen Bankası ve Ankara’daki Türkiye Tohum Gen Bankası’nda yaklaşık 3 bin 400 türe ait 108 bin 156 tohum örneği muhafaza altında tutuluyor. Vejatatif üreyen ve tohum gen bankalarında saklanamayan bitki genetik kaynakları ise 107 türe ait yaklaşık

9 bin 500 canlı örnek 18 Arazi Gen Bankası’nda muhafaza ediliyor. Altı araştırma enstitüsünde de bin türde 100 bin soğanlı ve yumrulu doğal süs bitkisinin (geofit) muhafazası yapılıyor. Gen bankalarında muhafaza edilen tohumlar mümkün olduğu kadar toplandığı/elde edildiği andaki genetik yapısını koruyarak uzun yıllar saklanabiliyor.

Bugün ya da gelecekteki ihtiyaç duyulan genlerin, doğal ya da yapay etkenlerle erozyona uğramadan korunmasını hedeflediklerini belirten Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, “Gen bankalarımızda saklanan tohumların ileri biyoteknolojik yöntemlerle ıslah çalışmalarında etkin olarak kullanılması için araştırma projelerine destek veriyoruz. Ayrıca yapılan ıslah çalışmaları ile küresel iklim değişikliğinden etkilenmemek için biyotik ve abiyotik stres koşullarına dayanıklı çeşitler geliştiriyoruz. TAGEM’in, Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği ile imzaladığı işbirliği protokolü kapsamında Yerli ve Milli Çeşitlerimizin Ulaşmadığı Çiftçi Kalmasın Projesi’ni başlattık” dedi.

Bin 604 üretim hakkı satış sözleşmesi imzalandı

TAGEM enstitüleri tarafından tamamen kamu kaynakları ile geliştirilen tarla bitkilerinde 288 çeşit satışa sunuldu. Satışa sunulan 288 çeşitle toplam bin 604 üretim hakkı satış sözleşmesi imzalandı. Sözleşmeler 25 Eylül 2014 tarihli “Bitki Çeşit, Çeşit Adayı ve Islah Materyalinin Tohumculuk Kuruluşlarına Devri, Tohumluk Üretimi Ve Pazarlama Hakkı Satışı Hakkında Yönetmeliği” kapsamında yapılıyor. Yapılan sözleşmelerde firmaların yerli olmasına önem verdiklerini söyleyen Pakdemirli, “Bununla birlikte firmanın ürettiği tohumluktan yüzde royalite hakkı alınarak kamuya yarar da sağlanıyor” dedi.

Tarık TEZEL / Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı
“Tarımsal Ar-Ge temel bir zorunluluk”

Geleceğe yönelik sorumluluğumuz gereği tarım ve hayvancılık sektöründe Ar-Ge faaliyetleri, günümüz koşulları da göz önüne alındığında temel bir zorunluluk. Yemden yararlanma yeteneği yüksek, daha fazla et ve süt üreten, sıcaklıktan etkilenmeyen ırkların geliştirilmesine yönelik ıslah çalışmaları yürütülmeli. Güvenli ve yüksek bağışıklık veren aşıların üretilmesine, süt ve et kalitesi yüksek ırkların geliştirilmesine yönelik biyoteknolojik çalışmalar yapılmalı. Tarım ve hayvancılık teknolojilerini geliştirmesi için yapay zeka kullanılmalı. Kalite odaklı üretim ile işletme verimliliklerini artırmaları ve bunu sürdürebilmeleri için, aile işletmelerinin kurumsallaşması sağlanmalı. Yüksek kaliteli boğalar yetiştirilerek spermada dışa bağımlılıktan kurtulmalı.

Bu çalışmalar sonucunda, daha uzun ömürlü, hastalıklara dirençli, yemden yararlanma yeteneği yüksek, üreme performansı daha iyi, süt ve et verimi ve kalitesi daha yüksek bir hayvan varlığı elde edilebilir.

Mustafa GÜLTEPE / İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB] Başkanı, TİM Başkan Vekili
“Pamukta sürdürülebilirlik önemli”

Dünyada yeni dönemde rekabette öne çıkan parametreler sürdürülebilirlik, çevre dostu üretim, geri dönüşümlü ürünler, çok fonksiyonlu ürünler. Bu da tedarik zincirinin tüm halkalarında bu parametrelere uygun çalışmaları gerekli kılıyor. Geri dönüşüm açısından zor bir hammadde olması, işlemede su kullanımının fazlalığı ve insan sağlığına zararlı kimyasallar kullanımı gibi nedenlerle pamuk yerine dünya elyaf tercihlerinde daha çok suni sentetik elyaftan ürünler öne çıkmaya başladı. Bu kapsamda pamuğu daha sürdürülebilir hale getirmek için renkli pamuk üretimi de dahil ‘iyi pamuk’ ya da ‘organik pamuk’ gibi alanlarda da çalışmalar yoğunlaştı. Bu alanda Ar-Ge çalışmalarının yapılması sektörümüz açısından büyük önem taşıyor. Pamuğa doğal olarak renk verilmesi nedeniyle hem kimyasal hem de su ihtiyacı daha az oluyor. Ancak bu tür pamukların üretimi ve işlenmesi kendine has özellikler gerektirdiğinden üretimi sınırlı.

Mahmut DURUK / Aroma A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı
“Çalışmalar toprak ve su analizi ile birlikte olmalı”

TAGEM’in yaptığı çalışmalar çok değerli ama bu Ar-Ge çalışmaları bölgesel toprak su iklim analizi ile eş zamanlı yürümeli yoksa belli bölgelerde hatta aynı bölgede bir tarafta üretilen ürün diğer tarafta aynı sonucu vermeyebilir. Ayrıca toprak kullanımının toplulaştırmasının yapılıp her metrekare toprağın hangi ürünle nasıl bir üretim tarzı ve ilaçlama dahil olmak üzere bölgeye uygun genetik özellikleri olan ve en az pestisit ile o bölgeye uygun ürün çeşitleri ortaya konmalıdır. Sonuçta toprak toplulaştırmada üst yapı kullanımının kontrollü bir şekilde alt kooperatif firma ve şahıslara kiralanmadığı ve her metrekarede kontrollü tarım yapılmadığı takdirde en fazla 10 sene içinde pestisit rasyonalite konusundan ülkemiz tarım sektöründe ve tarım ürünlerinde ihracat yapamaz hale gelecektir. Konu ivedilikle ele alınmalı.

Mehmet REİS / Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı
“Yerli tohumlar korunmalı”

Tarımsal üretimde kendi kendine yeterliliğin ve öz kaynaklarla beslenmenin hayati derecede öneme sahip olduğu pandemi döneminde bir kez daha görüldü. Türkiye, tarımsal üretimde verimi artırabilmek ve küresel pazarda rekabet edebilmek için inovasyon, Ar-Ge ve dijitalleşmeye dayalı üretim ekonomisini daha çok benimsemeli. Üretim potansiyeli ve ihracat üstünlüğü olan ülkelerdeki, tarımsal teknolojiyi yakından izleyerek, doğru stratejiler kurgulayarak, doğru işlemleri yerine getirerek, verimlilikte artış sağlayabiliriz. Tarımsal üretimde sürdürülebilirliğin sağlanması ve sağlıklı bir yaşam için yerel tohumların korunması ve ıslah edilmesi ayrıca yerli üretimin teşvik edilmesi gerekiyor.

Savaş AKCAN / Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı
“Tohumculuğa daha fazla yer verilmeli”

Ülkemizde Ar-Ge’ye yapılan harcamalar GSYH’nin yüzde l’i kadar. Bu oran Güney Kore’de yüzde 4.36, Japonya’da yüzde 3.35, ABD’de yüzde 2.79, OECD ülkelerinde ortalama yüzde 2.4 ve AB ülkelerinde ortalama yüzde 1.98. Tarımın tohumla başladığı gerçeğinden hareketle tohumculuk konusundaki Ar-Ge çalışmaları en üst seviyeye çıkarılmalı. Türk tohumculuğunun gelişebilmesi ve istenen seviyeye gelebilmesi, kendi marka çeşitlerini geliştirip dünyaya pazarlayabilmesine bağlı. Bu nedenle sektör desteklenmeli. Özel sektörde Ar-Ge çalışmalarını yürütecek personel nitelik ve nicelik bakımından yetersiz. Ziraat fakültelerindeki lisans düzeyindeki eğitimler bu amaca yönelik değil. Özel sektörün Ar-Ge çalışmalarında yer alan elemanlarının bilgi birikiminin geliştirilmesinde kamudan faydalanma oranı düşük. Ar-Ge yapan kurumlar ve kullanıcılar arasında iletişim yetersiz. Ortak proje üretme, bilgi paylaşımı ve kaynakların birlikte kullanımında eksiklik var. TÜBİTAK projelerinde tohumculuğa yeteri kadar yer verilmiyor. Bu sorunlar acil çözülmeli.

İbrahim AFYON / Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Başkanı
“Çalışmalar gelecek için güven veriyor”

2019’da yapılan Tarım Şurası’nın, yumurtacılık sektörünü ilgilendiren kısımları, yerli ırkımızın geliştirilmesi ve yumurta, beyaz et üretim geleceğini güvence altına almak idi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile yumurta ve tavuk sektörümüz güvence altına alınacak. TAGEM’deki çalışmalar 1-1.5 yıldır hız kazandı. Geliştirilen hat ve hatlar sektör geleceği için güven veriyor. Bu hatlardan oluşacak sürülerin, ticari açıdan biraz daha ıslahı beklense de, ülke çıkarları birinci öncelik ise bu ırkların yaygınlaşması için elimizden geleni yapacağız. Bu ırkların ticari işletmelerde birinci tercih olması için üreticinin aklında ticari soru işareti olmamalı. Bakanlığımız bu ırkı yaygınlaştırmak için kayıt dişiliği özendirmemeli.

15 gün içinde işletmesini kapatabilecek, alternatif üretim yapan kayıt dışı sektör yerine bu ülkeye istihdam ile ihracat ile gelir kazandıran ticari işletmelerle işbirliği yapmalı.

Prof. Dr. Bülent GÜLÇUBUK/ Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi
“Tarımsal Ar-Ge’de paradigma değişimi şart”

Covid-19 salgını tarım, beslenme, gıda güvencesi ve gıda güvenliğini insanların hissettiği kaygılar arasında ilk sıralara taşıdı. Tarım sektörü ülkelerin ve toplumların gelişmişlik düzeyinden sosyo-kültürel hayatlarına kadar uzanan bir alanı etkiler hale geldi.

Tarım ve gıda politikalarında öncelik artık kendine yeterlilik, gıda güvencesi, gıda egemenliği, tarımda toplumsal kapsayıcılığı, aile çiftçiliğini yaşatmayı ve erişebilirliği dikkate alan d|jitalleşme ile kırsal refahın sağlanması alanlarında olmalı. Tarımsal Ar-Ge çalışmaları artık farklı bir paradigma ile ele alınmalı. Bu paradigma anlayışı öncelikle ulusal düzeyde kendine yeterliliği sağlayacak ve arz-talep dengesine göre üretim planlamasını, sağlıklı gelecek için sağlıklı tarım-gıda-beslenme sisteminin oluşturulmasını, sadece kendine yeter gıda üretimine dayalı gıda egemenliğini değil aynı zamanda tohumda, gübrede, ilaçta, fıdede, fidanda, teknolojide de kendine yeterliliği sağlayacak gıda egemenliği sistemlerini dikkate almak durumunda.

Hayrettin UÇAK / Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı
“Yeni çeşit çalışmalarını takipteyiz”

Tarımsal üretimde daha kaliteli, yüksek verim elde edilecek çeşitler, erkenci ve geçici çeşitler TAGEM’in sürdürdüğü çalışmalarla mümkün.

Birlik olarak dünya pazarında bir adım önde olmayı istiyor ve bunun için yeni çeşitlerle ilgili çalışmaları yakından takip ediyoruz. Ülkemiz tarımsal ürün çeşidinin fazla ve üretim alanlarının geniş olduğu bir arazi yapısı ve iklime sahip. Hasat süresini ne kadar uzun tutarsak, söz konusu ürünün ihracatını o kadar uzun sürede gerçekleştirmiş oluruz. Bunun için de erkenci ve geçici ürün çeşitlerinin hasat süresinin geniş zamanda olmasını sağlaması sektörümüz için önemli. Uzak dünya ülkelerine yapılan ihracatta ürünler, uzun süren nakliye süreci geçiriyor.

Bu nedenle yeni çeşitlerin nakliye koşullarına dayanıklı olması önemli. Bakanlığımızın bu özellikteki çeşitlerin üretimini teşvik etmeye yönelik çalışmalar yapması sektör açısından çok önemli.

Mahmut ÇALIŞKANER / Nevşehir Ziraat Odası Başkanı
“Patateste yerli tohum önemli”

Salgın döneminde stratejik sektör olduğu bir kez daha ortaya koyulan tarım sektöründe, stratejik ürünlerde yerli üretimin artırılması, yerli tohum çeşitlerinin geliştirilmesi çok önemli. TAGEM’in çalışmalarını yakından takip ediyor ve önemsiyoruz. Besin değeri daha yüksek olan yerli patates genlerinin topraklarımızla çok uyumlu olduğunu düşünüyoruz. TAGEM tarafından 10 adet yerli patates çeşidi geliştirildi. Tescil aşamasında olan iki yerli patates çeşidi daha var. Bunların da kullanıma sunulmasını bekliyoruz.

Fehmi KİRAZ / Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Yönetim Kurulu
“Çok güzel çalışmalar yapılıyor”

Beslenme hayat sigortamızdır. Bunun için üretmemiz ve bu üretimin sürdürülebilirliği çok önemli. Tarımda Ar-Ge çalışmalarının üreticiye karlılık olarak döneceği kesindir. Birim alanda ya da hayvanda daha fazla ürün elde edeceği için karlılığını artırıyor. Ar-Ge denince aklımıza ilk gelen tohum, fidan ve hayvan ırkı geliştirme geliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı araştırma enstitülerinin geliştirdiği çeşitler konusunda çok yeterli olmasa da güzel çalışmalar var. Buralarda doktorasını bitirip, kalifiye olan teknik elemanları tutmakta zorluk çekiliyor. Bunun için özlük hakları geliştirilmeli. Özel sektör Ar-Ge çalışması yabancı menşeli firmalar haricinde Türkiye’de pek gelişmiş değil, üniversitelerimizde geliştirilen ve tescillenen çeşit sayısı da maalesef yeterli değil. Tarımda Ar-Ge çalışmalarına daha fazla pay ayırarak dünyada söz sahibi olabileceğimiz tohum ihracatında ve diğer çeşit ürün ve mamullerde Türkiye’nin potansiyelini ortaya çıkarmalıyız.

Önceki sayfa 1 2

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu