Güncel Ekonomi Haberleri

2020’de Türkiye Ekonomisine İlişkin Öngörüler

Türkiye Ekonomisi 2020

“CANLANMA OLABİLİR”

Prof. Dr. Sinan Alçın, son iki yıl hesaba katıldığında en çok kan kaybı olan sektörlerin başında inşaatın geldiğini belirterek, “Özellikle bu sektördeki istihdam kaybının 450 bin düzeyinde gerçekleştiğini düşündüğümüzde, ilk toparlanmanın da tüketici mallan dışında inşaat sektöründe ortaya çıkmasını bekliyorum. Özellikle mart ayı ve sonrasında yeni inşaat projelerinde canlanma beklenebilir” dedi.

Prof. Dr Murat Şeker ise, 2020’de inşaat sektöründe bir miktar hareketlenme olacağı, ancak sektörün kurda yaşanabilecek olası dalgalanmalardan da etkileneceği düşüncesinde.

Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Murat Sağman, 2020’de üretime yönelik yatırımların 2019’a göre daha fazla olmasını bekliyor. 2020’de savunma, turizm ve sağlık sektörünün hareketleneceğini söyleyen Sağman, inşaat ve enerji sektörünün ise zorlanacağı görüşünde.

Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, gerek büyüme gerek ekonomi politikalarının yönlendirmesiyle yatırımlarda 2019 yılına göre bir artış olacağını belirterek, “Enerji, altyapı, teknoloji ve turizm alanlarında  artış olacağını öngörüyorum. Türkiye’nin enflasyonla mücadeleyi bırakmaması, önce yüzde 5 sonra yüzde 2 hedefine ulaşmaya çalışması gerektiği kanaatindeyim. Ağırlıklı yenilenebilir enerji yatırımlarıyla eneıji bağımlılığını azaltmak, yüksek teknolojili ürün ihracatına yönelmek için orta vadeli sanayi planlarıyla kamu özel işbirliğine dayanan bir modelin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.

“Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, tüketici kredilerinin ticari kredilere göre daha güçlü artışına işaret ederek, 2020’de son tüketime yönelik sektörlerde üretimin biraz daha hızlı artmasının beklendiğini vurguladı. Yatırımlardaki daralmanın hali hazırda yerini büyümeye bırakmadığına dikkat çeken Yılmaz, yatırım malları üretiminin daha yavaş bir artış göstereceğinin söylenebileceğini kaydetti.

KİMYASALDAN UZAK TARIM

İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Güldenur Çetin’e göre, üretime yönelik yatırımlar açısından, 2020’de ve izleyen yıllarda elektronik, kimya ve otomotiv alanında yatırımlar yapılması ve küresel pazardaki rekabet edebilirlik düzeyinde artışın sağlanması son derece önemli. İhracat açısından katma değeri yüksek mal ve mamullerin üretimine yönelik yatırımların desteklenmesi ile istihdam artışı bakımından önemli adımların da atılmış olacağını dile getiren Çetin, özellikle yerli otomobil projesi gibi önemli adımların büyümenin istihdam artışıyla desteklenmesinde etkili olacağı görüşünde. Çetin, tarım alanındaki yapılanmanın kuvvetlendirilerek, sürdürülebilirlik açısından kimyasaldan uzak üretim modellerinin desteklenmesi de küresel pazardaki pay artışını beraberinde getireceği düşüncesinde.

KÜRESEL VE JEOPOLİTİK GELİŞMELER

Ekonomistler, küresel risk iştahındaki değişiklikler, bölgesel jeopolitik riskler ve ticaret savaşlarının etkilerini değerlendirdi. Haber hazırlıklarını yaparken masada en sıcak gündem maddesi olarak Libya, İran-ABD ilişkilerinde gerilim dururken, son 10 günün en sıcak başlıklarından birini Suriye Ordusu’nun İdlib’dc TSK konvoyunu vurması sonrasında yaşanan gerilim oluşturdu. Koronavirüs salgında ölümlerin artması ve birçok ülkeye yayılması dünyada panik havası yarattı. Türkiye, koronovirüse karşı gerekli tedbirleri aldı.

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Özer, 2020’de en önemli küresel gelişmeleri Brexit sonrasında İngiltere’yle ekonomik ilişkiler, ABD-Çin arasındaki ticaret savaşları ve Almanya’da sanayi üretimindeki daralmalar olarak sıraladı. Özer, ilaveten Çin’de baş gösteren koronovirüs salgınının küresel ekonomi için yaratacağı olumsuz etkilerin yanında ABD ile Çin arasındaki küresel hego-manya savaşında yeni bir aşama oluşturabileceğini vurguladı. Bu gelişmelerden hiçbirinin Türkiye ekonomisi üzerinde doğrudan çok büyük olumsuz etki yaratmasının beklenemeyeceğini dile getiren Özer, “Bölgesel risklere gelince, ne yazık ki, Irak ve Suriye’deki gelişmelere, Libya’nın, ABD ile İran arasındaki gerilimin eklenmesi, Türkiye ekonomisi açısından olumsuz gelişmeler yaratabi lecek nitelikte” dedi.

Suriye’deki gerilimin uzamasının piyasalar açısından olumsuz olabileceğine dikkat çeken Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Murat Sağman ise, insani kayıpların yanı sıra ekonomilere de olumsuz etkisi olan koronovirüs salgınının uzun vadede Türkiye ekonomisine olumlu etkilerinin olabileceğini ifade etti. Tekstil ve bazı sektörlerde Çin’den Türkiye’ye akışların olabileceğine, Çin’de yapılacak fuarların Türkiye’ye kaydırılabileceğine dikkat çeken Sağman, “Çin dünyada en büyük emtia alıcısı. Talebin düşmesiyle emtia fiyatları düşecek. Petrol fiyatları da düşecek. Bu da maliyetleri azaltacak. Bunlar Türkiye ekonomisi ve cari açık için pozitif gelişmeler. ‘Piyasalar aşı bulunmadan aşıyı buluyor.’ Bu tür durumlarda piyasalar ‘gider-gelir’. Diğer virüs salgınlarında piyasalar aşı beklentileriyle toparlanmıştı. Şimdi de bir toparlanma gözleniyor” dedi.

“AVRUPA YAVAŞLAYACAK”

TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakkı Arda Tokat, 2020’nin ilk yarısında Avrupa’da yavaşlama olacağına kesin gözüyle bakıyor. Avrupa’dan son açıklanan verilerin tatil döneminin yarattığı pozitif psikolojinin de etkisiyle gereğinden fazla olumlu algılandığını dile getiren Tokat şunları söyledi:

“Almanya başta olmak üzere, Avrupa’dan halen 2020’de büyüme olacağına işaret eden bir ışık göremiyoruz. Brexit’in de yaratacağı olumsuz psikolojinin ve olası negatif verilerin, yakın dönemde Avrupa tarafında düzelme beklentisini azaltıyor. ABD ve Çin arasında birinci faz anlaşması olumlu görünse de, her iki ekonomi de radikal kararlar almaya devam ediyor. Çin hükümeti, devlet kumrularında ABD menşeli tüm yazılım ve donanım kullanımının üç yıl içinde yerliye çevrileceğini açıkladı. Bu yaklaşım özel sektörde de karşılık bulursa, ABD teknoloji piyasası olumsuz etkilenecektir. Öte yandan, ABD tarafında veriler olumlu gelmeye devam edecektir. İçinde bulunduğumuz ortam ile ilgili gelişmeler, algıyı değiştirmediği sürece- ABD ekonomisinin 2020’de büyüyeceğine olan inancı artırıyor.”

Tokat, 2020’nin ilk çeyreğinde jeopolitik gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerinde, dolayısıyla TCMB kararları üzerinde etkili olacağını vurguladı.

“2021’E SARKABİLİR”

Dünya ekonomisini 2020’de küresel re-sesyon ve finansal krizin bekleyip beklemediğine yönelik tartışmaların 2018 yılının son aylarından bu yana giderek artan bir tonda sürdüğünü dile getiren Prof. Dr. Ahmet Incekara, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının dünya ekonomisinin büyüme hızı üzerinde yapacağı olumsuz İtkilerden, bu etkilerin dünya ekonomisini resesyona itmesinden korkulduğunu vvurguladı. Son G-20 Zirvesi’nde ABD ile Çin arasında diyaloğun canlandırılması iyimser bir beklenti yaratmış görünse ve ilk aşama anlaşma sağlanmış olsa da bütünü üzerindeki pazarlıkların uzun sürecek gibi göründüğünü kaydeden İnceka-ra, “Küresel İmalat Endeksi PMI2019 ilk yarıyılda yüzde 50 seviyesinde. Uluslararası sermaye hareketleri de üç yıldır geriliyor. Çin ekonomisi yavaşlamaya devam ederken, dünya ekonomisinde adeta bir öncü gösterge olarak bilinen Güney Kore ihracatı artış hızı da son üç yılın en düşük düzeyine inmiş durumda. Böyle bir ortamda ABD’de 2020 Kasım’da başkanlık seçimlerinde mevcut başkanın kazanması durumunda ticaret savaşlarının zor dönemi 2021’e sarkabilecek” dedi.

TÜRKİYE BÜYÜME PATİKASINDA

2019 yılı 3. çeyreğinde yeniden büyüme patikasına giren Türkiye ekonomisi, Hükümetin YEP hedeflerine göre 2020 yılında yüzde 5 büyüyecek. Uluslararası kuruluşların Türkiye ekonomisine yönelik büyüme tahminleri yüzde 3 düzeyinde bulunurken, ekonomistlerin öngörüleri ise yüzde 3-4 aralığında yoğunlaşıyor. 2020 sonu için dört ekonomist yüzde 3 büyüme beklerken, sekizi 3-4 aralığında, üçü yüzde 4 bandında, üçü yüzde 4-5 aralığında büyüme öngörüsünde bulunuyor. Ekonomistlerin öngörüleri arasında yüzde 0-1.5 ile yüzde 1-2 büyüme beklentilerinin yanı sıra yüzde 6.5 büyüme beklentisini dile getirenler de bulunuyor.

2020 bütçesine göre gelirlerin 956.6 milyar TL iken giderlerin 1 trilyon 95.5 milyar TL olarak öngörüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Ersan Öz, ekonomik daralmayı giderebilmek için bütçe açığı politikasının kullanılmasının yeni bir durum olmadığının altını çizerek, büyüme oranını yüzde 5 düzeyine yükseltilebilmesi için hane halkı gelirlerinin artırılması gerektiğini kaydetti.

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Alkin ise, eğer bir iç ya da dış politikada olumsuzluk ya da arıza çıkmazsa 2020 yılında yüzde 4 civarında büyüme beklediğini açıkladı. Prof. Dr. Murat Çetinkaya, özellikle 2020 yılında yüzde 5 büyüme hedefine ulaşılabileceğini belirterek, “Lâkin bu büyümenin tüketime dayalı değil üretimden kaynaklanan bir büyüme ile ortaya çıkması daha sağlıklı olacaktır” dedi.

Prof. Dr. Ahmet Incekara, Türkiye’nin düşük faizli kredilerle, teşvik ve hibelerle reel sektörü sürekli fonladığını vurgulayarak, bunun yanı sıra, işsizliğin azaltılması amacıyla kamu yatırımlarının ve özel nitelikli projelerin devreye girmesinin planlandığı kaydetti. Incekara, öncelikle atıl üretim kapasitesinin harekete geçirilmesi, ihracatın teşvik edilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi halinde ekonomik büyümenin YEP’te hedeflendiği gibi yüzde 5 oranında olmasa da yüzde 3 civarında gerçekleşmesinin öngörülebileceğini dile getirdi.

ENFLASYON BEKLENTİSİ

2019’u yıllık yüzde 11.84 artışla YEP’teki yüzde 12 hedefinin altında kapayan tüketici fiyat endeksi 2020 yılı Ocak’ta yıllık yüzde 12.15 arttı. Hükümetin 2020 yılsonu TÜFE hedefi yüzde 8.5, TCMB’nin yılsonu tahmini ise yüzde 8.2. Ekonomistlerin 2020 yılı sonu enflasyon tahminleri ise yüzde 9 bandında yoğunlaşıyor. Enflasyon beklentilerini altı ekonomist yüzde 9, dört ekonomist yüzde 10, bir ekonomist yüzde 9-10, bir ekonomist yüzde 9-11, beş ekonomist 10-12 aralığında dile getirirken, iki ekonomist ise 10 ve altını başarı olarak ifade ediyor.

Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oral Erdoğan, ABD ile nispeten iyi ilişkilerin sürmesi durumunda 2020’de enflasyonun yüzde 9, ekonomik büyümenin yüzde 6.5 oranında gerçekleşmesini beklediğini vurguladı.

Prof. Dr. Incekara, 2020’de kurun hareketlenmesinin, yatırım maliyetlerinin yükselmesine yol açabileceğini belirterek, diğer yandan işletmelere ve bireylere sağlanan düşük faizli kredilerle piyasaların canlandırılması sonucunda talepte aşırı bir artış ortaya çıkabileceğine dikkat çekti. Bu durumda enflasyon oranının tek haneli olmasının beklenemeyeceğini vurgulayan încekara, yılın ikinci yarısından itibaren enflasyonun yüzde 10-12 bandında seyredebileceğini öngördü.

Prof. Dr. Murat Çetinkaya ise, Türkiye ekonomisinin yeni bir dış şoka maruz kalmadığı sürece yüzde 10 seviyesinde enflasyon geçekleşeceği öngörüsünü paylaştı. Enflasyonda henüz tek hane beklentisi olmadığını belirten Prof. Alkin, gelecek yılın yüzde 10 civarında bir enflasyonla tamamlanabileceğini kaydetti.

İŞSİZLİK ORANI BEKLENTİSİ

Hükümetin 2019 sonu işsizlik oranı beklentisi yüzde 12.9, 2020 sonu beklentisi ise yüzde 11.8 düzeyinde. Uluslararası kuruluşların beklentisi ise yüzde 13’ün üzerinde. 2020 yılının öncelikli gündem maddesinin işsizlik olacağına dikkat çeken ekonomistlerin yılsonu görüşleri ise yüzde 11-12 bandında yoğunlaşıyor. Dokuz ekonomist, yılsonunda işsizlik oranının bu bantta gerçekleşeceğini düşünüyor. Beş ekonomist yılsonu işsizlik oranı öngörüsünü yüzde 12-13 aralığında, üç çr-ekbnomist 13-14 aralığında dile getiriyor. ^ Prof. Dr. Erdoğan, 2020 yılında işsiz-vlik oranının yüzde 12 olacağı görüşünde. Prof. İncckara, 2019’un ikinci yarısında gayri safi sermaye oluşumunun yüzde 1 oranında küçülmekle birlikte, ihracattaki artış, yatırım malları ithalatı ve hammadde ithalatı artışı sonucu işsizlik oranının yüzde 12.9 olarak gerçekleşmesinin beklendiğini vurguladı. Büyümenin beklenen oranda gerçekleşmesi, mevcut atıl üretim kapasitesinin kullanılmaya başlanması 2019’da başlayan iyimser havayı destekleyebileceği ve işsizlik oranının YEP’de öngörüldüğü gibi yüzde 11.8 oranında gerçekleşebileceğini dile getirdi. 2020’de istihdam piyasasına yeni iş gücünün katılımı olacağını belirten tn-cekara, “İstihdam teşviklerinin bu yıl da devam etmesi halinde işsizlik oranında bu seviye korunabilir” dedi.

İşsizliğin, özellikle de genç işsizliğin Türkiye’de temel sorun olma niteliğini sürdürdüğünü vurgulayan öztürkler ise, “İşsizlik oranının 2020’de yüzde 12-14 bandında dalgalanması öngörülebilir” dedi.

Konjoktürel salınımlar dışında işsizlik oranlarında düzenli ve istikrarlı bir düzelme beklentisinden uzakta olunduğunu vurgulayan Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Ferman, “İstihdam teşvik paket ve uygulamalarının etki kabiliyet ve büyüklüğü aşınmıştır; mutlaka yeniden gözden geçirme, düzenleme gerekli. Kamu kaynaklı istihdam oluşturma kestirmeciliğine neşter vurulmalı” diye konuştu.

BÜTÇE DENGESİ

Hükümetin 2020 yılında bütçe açığı hedefi 138.9 milyar TL olarak belirlenirken, bütçe dengesinin GSYH oranı ise yüzde -2.9 düzeyinde. Türkiye’de hükümetin 2020’de de büyümeye kaktı vermeye devam edeceğini söyleyen Prof. Dr. Harun öztürkler, 2020 yılı sonunda bütçe dengesi/GSYH oranın yüzde (-) 2.5-3.0 bandında olacağını vurguladı.

Mali disiplin ve denk bütçenin ekonomik profilin en değerli ziyneti olduğunu, tavizsiz korunması gerektiğini belirten Prof. Dr. Ferman ise, “AB kriterlerinin altında kalan bir oran ile yılın tamamlanacağını öngörüyor, vergi reformu” konusunda ise alınacak çok mesafe bulunduğuna dikkat çekmek istiyoruz” dedi.

Prof. Dr. Emre Alkin, 2019’da bir önceki planda bahsedilen oranların üzerinde seyreden bir bütçe açığı/ milli gelir oranı olduğunu belirterek, “Yeni kırmızı çizgimizin yüzde 3 olduğu anlaşılıyor. Beni endişelendiren bütçe açığı/milli gelir oranından çok faiz dışı fazla. Eğer ödeyeceğimiz reel faizi üç puan ile sınırlarsak ve yüzde 4 büyüme gerçekleştirirsek, en azından yüzde 1 civarında bir faiz dışı fazla/milli gelir oranıyla 2020’yi bitirmemizin sorun yaratacağını diışünmüyo-rum“ ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. încekara, 2020’de ekonomiyi bekleyen önemli bir sorunun, piyasadan vergi gelirlerinin toplanmasında karşılaşılabilecek riskler olduğunu söyledi. Bunun yanı sıra piyasanın daralmasının dolaylı vergiler gibi dolaysız vergi gelirlerinde de olumsuz gelişmeleri ortaya çıkarabileceğini belirten încekara, “Borçlanma ihtiyacının artması da ekonomik ^dengeleri bozabilecektir. Bütçe açığının 139 milyar TL olarak öngörülmesi beklenen bir durum gibi görülmektedir” dedi.

“AÇIKSIZ BÜYÜME OLMAZ”

Hükümet, 2020 yılında cari dengenin GSYH’ye oranını yüzde – 1.2 olarak öngörüyor. Beykent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Ferman, 2019 yılının cari açık” kavramı yerine, cari fazla söyleminin hakim olduğu bir dönem olduğunu vurgulayarak, 2020’de sürdürülebilir cari denge yaklaşımının test edileceği daha makul seviyelerin görüleceği bir yıl olacağını kaydetti. Ara mal ithalatında millileştirme sürecinin kalıcı sonuçlan için birkaç yıl daha beklemek gerekeceğini dile getiren Ferman, genel anlamda “cari açık vermeden, büyüme gerçekleşemez” savının zemin kaybetmeye devam ettiğini, ihracatın ithalatı karşılama oranlarının yüzde 80’ler civarında seyrettiği bir yıl öngördüklerini ifade etti.

Prof. Dr. Murat Çetinkaya, iç talepteki zayıflık ve sanayi üretiminde istenilen seviyelere henüz ulaşılamaması ve bunun sonucu ithalat talebindeki daralmanın önümüzdeki dönemde cari fazlanın devam edeceğini gösterdiğini söyledi. Çetinkaya, “Üretimin ve dolayısıyla ihracatın ithalata bağımlılığı nedeniyle kronikleşmiş olan yüksek dış ticaret açıkları ve buna bağlı olarak bozulan cari işlemler göstergeleri, ülkemizde genellikle daralma ve kriz dönemlerinde iyileşme göstermektedir. Dolayısıyla TCMB’nin tahminlerine göre Türkiye’nin 2019 yıl-sonu itibarıyla pozitif büyüme sağlanan bir yılda cari fazla verecek olması, oldukça kayda değer bir durumdur. Yatırım seviyesini arttırıp tasarrufların üzerine çıkartabilirsek hem sağlıklı bir cari fazlayı hem de büyümeyi gerçckleştirebiliriz. Ekonomideki toparlanmayla ithalat talebinin artması, 2020 ikinci çeyreğiyle ekonomiyi yeniden cari açık sorunsalı ile karşı karşıya bırakacaktır” dedi.

Yüzde 3 civarında büyüyebilmek için ithalat artışı gerekeceğine dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Özer’e göre, 2020 sonunda cari dengenin milli gelire oranı yüzde -2 civarında olacak.

Prof. Dr. Emre Alkin, “Döviz kazandırıcı faaliyetlerin 2020 yılında artacağını tahmin ettiğim için yüzde 3’ten daha yüksek bir cari açık milli gelire oranı beklemiyorum. Ancak büyümeye devam ettikçe cari açık sorununun tekrar gündeme geleceğini de söylemem gerekiyor” ifadelerini kullandı.

DÖVİZ KURU BEKLENTİSİ

Merkez Bankası Ocak ayı beklenti anketinde 2020 sonu dolar kuru hedefi 6.41 TL düzeyinde bulunuyor. Prof. Dr. Ersan Öz’e göre yurtiçi ve dışı piyasalarda siyasal ve ekonomik riskler minimize seyrettiği takdirde dolar kurunun rekabetçi kur diyebileceğimiz 5.85-5.90 civarında enflasyon oranı kadar artıp azalacağını öngörüyor. Öz, aksi durumda ise kurun 6.5 ve yukarısını zorlayacağını dile getiriyor.

Prof. Dr. Mustafa Özer’in yılsonu dolar/ TL öngörüsü 5.90. Prof. Dr. Burak Arzova ve Prof. Dr. Murat Şeker yılsonunda dolarda 6-6.5 TL bandında bir değişim öngörüyor. 2020 sonu itibarıyla dolar/TL’yi Ekonomist Murat Sağman 6.4, Prof. Dr. Sinan Alçın 6.45, Prof. Dr. Murat Ferman 6.55, Dr. Güldenur Çetin 6 TL’nin üzerinde öngörüyor.

Prof. Dr. încekara enflasyon oranının beklenen orandan yüksek çıkması halinde, örneğin oranın yüzde 10 seviyesinde gerçekleşmesi halinde dolar kurunun 6.35-6.40 seviyesinde olabileceğini ifade ediyor.

2020’nin kısmen belirsizliklerin ortadan kalktığı bir yıl olacağım, kurdaki volatilite-nin azalacağım vurgulayan Prof. Dr. Murat Çetinkaya, 2020 ortalama dolar kurunun 6.50 seviyesinde olacağını öngörüyor. Prof. Dr. Öztiirkler, dolar/TL kurunun 6.30-6.50 bandında olmasını bekliyor.

Önceki sayfa 1 2 3Sonraki sayfa

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu