Dünyadan ve Türkiyeden Güncel Haberler

Tarımın Türkiye’deki Yol Haritası

“Tarımda Milli Birlik Projesi”

ATIL ARAZİLERE SON

Tarım ve Orman Bakanlığı’nm tarım reformu alanında gündeminde olan çalışmalardan biri de atıl tarım arazilerinin üretime kazandırüması. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin açıklamalarına göre, Türkiye’de 24 milyon hektar tarım alanından 2 milyon hektarı atıl durumda bulunuyor. 2 milyon hektarın tarıma kazandırılması halinde, yıllık ortalama 13 milyar TL’lik bir gelir artışı sağlamak mümkün olacak. Atıl tarım arazilerinin üretime kazandırılması için yedi bölgede çalıştaylar düzenleyen Bakanlık, atıl tarım arazilerinin üretime kazandırılması ve arazi bankacılığı ile ilgili mevzuat çalışmaları başlattı. 5403 sayılı Toprak Koruma ve …Arazi Kullanımı Kanunu kapsammda 64 ilde 7.15 milyon hektar alanda 265 adet t büyük ova koruma alanı Bakanlar Kurulu kararı ve Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Resmi Gazete’de yayımlanarak ilan edilirken, 2023 yılına kadar büyük ova sayısının 300’e çıkarılması planlanıyor.

Yaptığı bir açıklamada arazi bankacılığı gibi modellerin Türkiye’de hayata geçirilmesine yönelik çalışmaların devam ettiğini anlatan Pakdemirli, “Söz konusu arazilerin üretim yapılabilir hale getirilmesiyle ölçek ekonomisine uygun tarım işletmeleri oluşacak, tarımsal üretim miktar ve kalite yönüyle daha güvenli ve güvenilir hale gelecek. Uygulamayla arazilerin tarımsal niteliğini korumak amacıyla el değiştirebilme imkanları da ortaya konulacak. Bununla birlikte tarım arazilerinin mobilitesi, kiralama gibi özellikleri artırılacak” ifadelerini kullanmıştı.

TARIM ALANLARINDA DARALMA

Kırsaldan kente göç, mülkiyet hukukundan kaynaklı tarım arazilerinin çok parçalı hale gelmesi gibi çeşitli nedenlerden dolayı bitkisel üretim alanlarında bir miktar düşüş oldu. Türkiye istatistik Kurumu (TÜIK) verilerine göre, Türkiye’de 2001’de 40 milyon 967 bin hektar olan toplam tarım arazisi miktarı 2018’de 37 milyon 827 bin hektara geriledi. Ekilen arazilerde yaklaşık 3.2 milyon hektar düşüş görüldü. 15.6 milyon hektar ile çayır ve mera arazi miktarında değişim gözlenmezken, tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin alanı 3 milyon 882 bin hektar, sebze bahçeleri alanı 125 bin hektar daraldı.

Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de ekilebilir tarım arazisi 24 milyon hektar ve bunun ekonomik olarak sulanabilir kısmı 8.5 milyon hektar. 2018 Kasım sonu itibarıyla ülke genelinde sulamaya açılan arazilerin toplamı 6.6 milyon hektara ulaştı. Bu alan ekonomik olarak sulanabilir araziler toplamının yüzde 77’sine tekabül ediyor. DSİ tarafından sulamaya açılan alan ise 4.3 milyon hektar. 2019-2021 Orta Vadeli Mali Planda belirlenen bütçe ödenekleri dikkate alınarak yapılan Stratejik Plana (2019-2023) göre sulanan alanın 6.76 milyon hektara yükseltilmesi hedefleniyor.

“ÜRETİM MİKTARI ARTTI”

Tarım Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, çeşitli nedenlerle tarım alanlarında yaşanan daralmaya karşın sertifikalı tohum, fide, fidan üretim ve kullanımının artırılması, havza bazlı destekleme modeline geçilmesi, tarımsal mekanizasyon teşvikleri ile kullanımının artırılması, örtüaltı tarım alanlarındaki verimlilik artışı, toplulaştırma ile birlikte sulanabilir tarım arazilerinin artırılmasıyla son 15 yılda üretim miktarının yüzde 19 arttığı vurgulandı.

2018’de bitkisel üretimin 117 milyon tona, ulaştığına dikkat çeken Bakanlık, i;,.üfetim değerinin 159 milyar TL’ye, tarla .bitkilerinin 64 milyon tona, meyve üreti-. minin 22 milyon tona, sebze üretiminin 30 milyon tona ulaştığını kaydetti.

Türkiye’de 3.5 milyon dekar nadas alanı bulunuyor. Nadas alanlarının azaltılarak ülke ekonomisine ve tarım sektörüne katkı sağlanması, özellikle arz açığı olan bitkisel ürünlerde üretimin geliştirilmesi amacıyla Nadas Alanlarının Değerlendirilmesi Projesi yürütülüyor. Bu kapsamda 2018’de 112 bin dekar nadas alanda baklagil ve hububat ekilişi yapılması için üreticilere yüzde 50 ve yüzde 100 hibe oranlarında değişen oranlarda tohum dağıtımı yapılıyor.

RİSKLER TEMİNAT ALTINDA

Tarım reformunun önemli ayaklarından birini de tarım sigortası oluşturuyor. Türkiye’de tarım sektörünü tehdit eden risklerin bugüne kadar sigortalanamayan önemli bir kısmını teminat altına alabilmek, tarımda sürdürülebilirliği sağlamak ve devlet desteği ile tarım sigortasını yaygınlaştırmak ve geliştirmek amacıyla Tarım Sigortaları Kanunu, TBMM’de kabul edilerek, 21 Haziran 2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmişti. Bu Kanun ile kurulan Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM), diğer bir ifade ile Devlet Destekli Tarım Sigortaları Sistemi, devlet tarafından planlanan, kurulan ve desteklenen bir sigorta sistemi oldu.

TARSİM, bu işi kamu adına, kâr amacı olmaksızın, üretici ve çiftçi yararına olmak üzere, sigorta prensipleri ve teknikleri çerçevesinde yerine getiriyor. Sistem, kamu, sivil toplum ve özel sektörün işbirliği çerçevesinde oluşturulmuş olup, üreticilerin risklerini teminat altına almak suretiyle zararlarını telafi etmek amacı ile çalışıyor. Devlet destekli tarım sigortaları uygulamalarına ile ilgili olarak; kapsama alınacak riskler, ürünler ve bölgeler ile prim desteği oranlarına ilişkin her yıl Cumhurbaşkanı Kararı hazırlanıyor. 2019 yılı uygulamalarına yönelik Cumhurbaşkanı Kararı 27 Kasım 2018’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. 2020 yılı uygulamalarına ilişkin çalışmalar başlatıldı. Sektör temsilcileri sigorta kapsamının genişletilmesini, prim ücretlerinin düşürülmesini talep ediyor.

676 MİLYON TL HASAR ÖDEMESİ

Para Dergisi’ne açıklamalarda bulunan Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) Genel Müdürü Yusuf Cemil Satoğlu, 2018’de bitkisel ürün sigortası branşında 1.6 milyon adedin üzerinde poliçe düzenlendiğini söyledi. Satoğlu’nun açıklamalarına göre, 2018’de devlet prim desteği tutarı 705 milyon TL’nin üzerine çıkarken, üreticilere bu branşta yapılan hasar ödeme tutarı 763 milyon TL oldu. 2019’da ise bu alanda 1.4 milyon adedin üzerinde poliçe düzenlenmiş olup düzenlenen bu poliçelere ilişkin devlet destek tutarı 700 milyon TL olarak gerçekleşti. Satoğlu, bu alanda sigortalama işlemi devam ettiğinden buna bağlı olarak devlet destekleme tutarının da artacağının altını çizdi.

2018’de tüm tarım sigortası branşları için Türkiye genelinde 1.8 milyon adet poliçe düzenlendiğini dile getiren Satoğlu, devletin prim desteğinin 1 milyar TL’nin üzerinde gerçekleştiğini, üreticilere 1.1 milyar TL hasar ödemesi gerçekleştirildiğini vurguladı. Satoğlu’nun açıklamalarına göre, 2019’da bugüne kadar tüm tarım sigortası branşları için 1.5 milyon adedin üzerinde poliçe düzenlendi. Devletin prim desteği 855 milyon TL olurken, şu ana kadar, yaklaşık beş aylık süreçte üreticilere 300 milyon TL hasar ödemesi gerçekleştirildi. Satoğlu, önümüzdeki günlerde hasar dosyası tamamlanacak üreticilere 376 mil-yon TL daha ödeme yapılacağını açıkladı.

Bu rakamların bugün itibarıyla gerçekleşmiş hasarlar üzerinden hesaplanan tutarlar olduğuna dikkat çeken Satoğlu, “Bu tarihten sonra yaşanacak dolu, sel ve su baskını, yangın, heyelan gibi hasarlara bağlı oluşacak zararlar ayrıca ödenecektir” dedi.

AMAÇ DIŞI KULLANIMA ENGEL

Tarım ve Orman Bakanlığı toprak ve su kaynaklarının korunması ve etkin şekilde kullanılması, amacıyla adımlar attı ve atıyor. Tarım arazilerini korumak ve yasal boşluğu gidermek amacıyla Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu çıkarıldı. Tarım ve Orman Bakam Bekir Pakdemirli’nin açıklamalarına göre, düzenlemeyle 655 bin hektar tarım alanının amaç dışı kullanımı engellendi. Tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini önlemek amacıyla da yasal düzenleme yapılarak, tarım arazilerinin miras ve satış yoluyla bölünmesinin önüne geçildi. Parçalı tarım arazilerini birleştirmek için arazi toplulaştırma çalışmalarına hız verildi. Bu kapsamda 1961-2002 dönemindeki 41 yılda 450 bin hektar arazi toplulaştırması yapılırken, 2003-2017 döneminde 5 milyon 700 bin hektar ve toplamda 6 milyon 150 bin hektar alanda toplulaştırma gerçekleştirildi. Türkiye genelinde arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri, 2018 Nisan ayı itibarıyla Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü görev alanına dâhil edildi. Düzenlemeyle toprak ve su işleri tek elden yürütülmeye başladı.

HEDEF 8.5 MİLYON HEKTAR

Türkiye’nin 2023’te arazi toplulaştırma ve tarla içi hizmetlerinde 8.5 milyon hektar alanda toplulaştırma çalışmaları tamamlanacak. “Az parsel, geniş tarla” ile zamandan ve yakıttan, işgücü ve işçiden tasarruf sağlanacak. Üretici, “modern tarım uygulamalarının” hayat bulacağı ekonomik işletmelerle gelir artışı yakalayacak. Araziler kıymetlenirken, parçalılık veya hisselilik nedeniyle değerlendirilemeyen Hazine arazileri değerlendirilebilecek. Türkiye’de arazilerin parçalanmasının temel nedenlerinin başında miras ve intikal yoluyla parçalanma geliyor. Hisseli ve bölünerek yapılan satışlar, sulama, karayolları ve demiryolları gibi tarım arazilerinden geçen kamu yatırımları, sermaye ve işgücü yetersizliğinden dolayı yapılan kısmi kiracılık ve ortakçılık, sel, taşkın ve heyelan gibi doğal afetler, tarım kesimindeki yüksek nüfus yoğunluğu baskısı arazilerin parçalanmasına yol açan diğer önemli etmenler arasında yer alıyor.

“TEMEL ADIMLARDAN BİRİSİ”

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönelim Kurulu Başkanı Özden Güngör, tarım sektörünün başta toplumun gıda ihtiyacının karşılanması olmak üzere istihdam, ihracat, yatırım, hammadde temini ve katma değer yaratma gibi ekonomik katkıları nedeniyle tüm ülkelerde önemini her zaman koruduğunu ve kamu yönetimleri tarafından korunduğunu vurguladı. Türkiye’deki tarıma uygun arazilerinin nüfus artışına koşut biçimde artırılmasının mümkün olmadığına dikkat çeken Güngör, sınırlı sayılabilecek mevcut tarım topraklarında ancak birim alandaki verimliliğin artırılması ile istenen üretim artışı sağlanabileceğini kaydetti. Tarımsal işletmelerin temel öğesi olan toprakların gerek mülkiyet dağılımı açısından, gerekse yetersiz işletme genişliği, parsel adedi ve parçalılık yönünden önemli sorunları olduğunu dile getiren Güngör, “Tarımsal verimliliğin artırılmasındaki temel adımlardan birisi belki de ilki, dağınık, çok parçalı ve tarımsal altyapısı eksik olan parsellerin .arazi toplulaştırma çalışmalarıyla yeniden düzenlenmesidir” dedi.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE TARIM

Tarım ve Orman Bakanlığı Stratejik Plan (2013-2017) ve Ulusal İklim Değişikliği Eylem Planı (2011-2023) çerçevesinde, küresel iklim değişikliğinin Türkiye’de tarım üzerindeki etkilerini ortaya koymak, sürdürülebilir tarımsal üretim için iklim değişikliğine uyum ve tarımsal kaynaklı atmosfere salman sera gazı miktarını belirlemek, izlemek ve salımı azaltmak amaçlı projeler yürütülüyor. Ayrıca “İklim Değişikliğinin Tarım Üzerine Etkileri” isimli entegre proje kapsamında küresel iklim değişikliğinin tarım ekosistemleri üzerindeki etkileri izleniyor. Diğer projelerden de elde edilecek sonuçlar ile bölge üreticilerine tarımsal üretimde iklim değişikliğine uyum içiıı ekim, dikim, sulama ve verim konularında önemli bilgiler aktarılacak.

Verim ve kaliteyi arttırmak amaçlı, stratejik önemi olan tarımsal ürünler için kısıtlı su koşullarında uygun sulama tekniklerinin kullanılması ve sulama programlarının oluşturulması, toprakta nem ölçme ve izleme, toprak işlemesiz veya azaltılmış toprak işleme, su hasadı (yağmur suyu yönetimi) araştırma çalışmaları da yürütülüyor. Ayrıca güneş pili destekli sulama sistemlerinin geliştirilmesi Ar-Gc çalışmalarının yanı sıra diğer araştırma enstitülerince de su kaybının önlenmesi, su ve enerji tasarrufu konularında önemli adımlar atıldı. Tarımda yenilenebilir enerji kaynaklarını etkin kullanmak için Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü bünyesinde Enerji Tarımı Araştırma Merkezi çalışmalarına devam ediyor.

121 BİN 220 ÖRNEK TOHUM

Konya Toprak Su ve Çölleşme İle Mücadele Araştırma Merkezi’nde (Bitkisel Kuraklık Test Merkezi) kurağa dayanıklı çeşitler geliştiriliyor. Bakanlık tarafından genetik kaynakların sürdürülebilir kullanımı için Înstü-Exstü koruma çalışmaları devam ediyor. Bu kapsamda Ankara’da dünyanın sayılı gen bankalarından olan Türkiye Tohum Gen Bankası ve İzmir Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Gen Bankası’nda günümüze kadar toplam 121 bin 220 tohum örneği muhafaza altına alındı. Bitkisel genetik kaynaklarında olduğu gibi hayvansal genetik kaynaklan ve su ürünleri genetik kaynaklarının koruma altına alınması ve gen merkezlerinin kurulması iklim değişikliğine uyum altında yürütülen çalışmalardan. İklim değişikliğinin Türkiye’de sebep olduğu olumsuz çevre koşullarına dayanıklı çiftlik hayvanları, “Evcil Hayvan Genetik Kaynaklarının Korunması ve Sürdürülebilir Kullanımı Entegre Projesi” kapsamında yetiştirici koşullarında koruma altına alındı. Koruma altına alman bu ırklar, Doğu Anadolu Kırmızısı, Güney Anadolu Kırmızısı ve Yerli Güney Sarısı ırkı. Bu ve benzeri ırklarımızın tanımlama çalışmaları yapılmakta olup, yeterli popülasyon büyüklüğüne ulaşan ırklarda verim yönüne göre ıslah çalışmaları da başlatıldı.

ÜÇÜNCÜ EKİLİŞE DESTEK

Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyet gösteren Araştırma Enstitü Müdürlükleri tarafından değişen iklim koşullarına adapte olabilen, verimi yüksek ve kaliteli tohum, meyve, bağ ve sebze konularında geliştirme çalışmaları sürekli olarak devam ediyor. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre geliştirilen bu çeşitlerin hangi bölgeye uygun olduğu konusunda çiftçilere düzenlenen tarla günlerinde tanıtımları yapılıyor. Ayrıca bahse konu çeşitlerden daha fazla verim almak için agronomik çalışmalar yürütülmekte ve elde edilen sonuçlar ıslah çalışmaları yapılmakta.

Sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürün elde etmek, sürdürülebilir bir tarım için duygun koşulları sağlayarak gelecek nesilleri korumak, kimyasal maddelerin zararlarının insan, çevre ve hayvanlar üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerden korunmak, üretim masraflarını düşürmek, tarımda çalışan insanların sağlığını korumak amacıyla bitkisel üretim desteklemelerinden yararlanmada münavebe şartı uygulanıyor. Bu uygulamada aynı tarım arazisine aynı ürünün üç kez peş peşe ekilmesi durumunda üçüncü ekilişlere destekleme ödemesi yapılıyor.

DAYANIKLI TOHUMLAR

Son yıllarda yaşanan iklimsel değişimler özellikle tek yıllık ürünlerde hastalık ve zararlı etmenlerinin epidemilerinin yoğunlaşmasına neden olduğuna dikkat çeken Bakanlık açıklamasında şunlara yer verildi:

“Bu durum gerek tarlada gerekse hasat sonrasında depoya alınan ürünlerin kalite ve miktarlarında kayıpların yaşanmasına neden oluyor. Öncelikli olarak üreticinin hasat sonrasındaki iş ve işlemlere yönelik bilinçlendirilmesine yönelik eğitim çalışmalarına ağırlık veriliyor. Bu kapsamda hastalıklara dayanıklı tohum kullanımına yönelik olarak il ve ilçe müdürlüklerimizce tanıtım ve demonstras-yon çalışmaları yürütülüyor. Yürütülen ve paydaşı olduğumuz iklim dostu tarım temalı projeler ile iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin korunması, tarım ve orman alanlarının verimli kullanımı çerçevesinde düşük karbon salımı teknolojilerinin adaptasyonu, yaygınlaştırılması ve çiftçilere demostrasyon ve eğitimler vermek sureti ile arazi kullanımı yönetiminin sürdürülebilirliğini geliştirmeye dönük çalışmalarımız bulunuyor.”

TOHUMDA 11. SIRADAYIZ

Dünya toplam tohumluk üretim değeri yaklaşık 50 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) verilerine göre, ABD bu pazarda 12 milyar dolarla ilk sırada yer alıyor. ABD’yi 10 milyar dolarla Çin, 2.8 milyar dolarla Fransa, 2.1 milyar dolarla Brezilya, 2 milyar dolarla Kanada izliyor. Türkiye ise 750 milyon dolarla ll’inci sırada yer alıyor. 2023 yılında bu sıralamada daha üst sıralara yerleşmesi hedefleniyor.

Günümüzde tohumculuk sektörünün günden güne artan dünya nüfusunun gıda güvenliğinin sağlanması açısından vazgeçilmez noktaya geldiğini söyleyen TÜRKTOB Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Akcan, son 10 yılda Türkiye tohumculuk sektörünün ivmelenmesinden ve gelişmesinden gurur duyduklarını ifade etti. 2008’de 289 bin 437 ton düzeyinde olan tohum üretiminin yüzde 266 artışla 2018’de 1 milyon 59.3 bin tona yükseldiğini belirten Akcan, Ocak 2019 itibarıyla tarla bitkilerinde 2 bin 880, sebzelerde 3 bin 611, meyve ve asmada bin 195 olmak üzere toplam 7 bin 912 tescilli çeşit sayısına ulaşıldığını kaydetti. Akcan, ayrıca 226 meyve anacının tescil edildiğini, yedi adet tescilli süs bitkisi çeşidi bulunduğunu vurguladı. Ocak 2019 itibarıyla tarla bitkilerinde 734, sebzelerde 886, meyve ve asmada 9 20 olmak üzere toplam bin 640 üretim izinli çeşit bulunduğunu aktardı. Tarım Bakanlığı’nın tohuma yönelik destekleri olduğunu dile getiren Akcan, “Biz temsil ettiğimiz konunun hassasiyetinden de güç alarak daha fazlasını istiyoruz. ‘Hiç ithalat yapmayalım, tohum ihracatı yapalım’ diyoruz. Bunun için daha çok üretim ve Ar-Ge lazım. Ar-Ge pahalı bir iş. Dünyada Ar-Gc’yi devletler ya da büyük tröst firmalar yapıyor. O nedenle devletten Ar-Ge’ye daha fazla kaynak ayırmasını istiyoruz. Türkiye’nin öncelikle çeşit geliştirme çalışmaları olmak üzere tohum bilimi ve tohum teknolojileri alanındaki Ar-Ge faaliyetleri desteklenmeli. Anadolu doğal bir ürün bankası. Bu ürünleri ıslah edip, değerlendirmeliyiz. Anadolu’ya has 171 çeşidimizi, tohum gen bankalarımıza koyduk” diye konuştu,

Tohum başına verilen desteğin güncel çözüm olduğunu dile getiren Akcan, “Ben tohumun millileştirilmesinin peşindeyim. Ana baba haklan yurtdışında olan bir tohumun Türkiye’de yerli tohum olarak ekilmesinden onur gurur duyan bir kişi değilim. Yarın tohum vermiyorum derse, benim elim boş kalacak. Bana milli tohum gerekli. Bunu söylerken de ciddi bir ithalat lobisini karşımıza aldığımızı biliyoruz” ifadelerini kullandı.

“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ RİSK”

Son iki yıldır üniversitelerde tarımda sürdürülebilir büyümeyi, küresel iklim değişikliğiyle mücadeleyi anlatan Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, Türkiye’nin iklim değişikliğinden etkilenen ülkelerin başında geldiğini vurguladı. İklim değişikliği kökenli afetlerin ciddi oranda Türkiye’de görülmeye başladığına dikkat çeken Reis, bunun gıda güvencesi açısından risk oluşturduğunu, gıda güvenliği açısından da tehdit içerdiğini belirtti. İklim değişikliğini göz önüne alarak, özellikle doğal kaynakların sürdürülebilir biçimde yönetilmesi gerektiğinin altım çizen Reis, yerli yerel tohumların korunması, ıslah edilmesi gerektiğini söyledi. Reis, özellikle küresel iklim değişikliğine dayanıklı verimi yüksek tohum geliştirilmesi gerektiğini aktardı.

Tarım sektörünün diğer bir sorunun kırsalda yaşayan nüfusun azalması olduğunu kaydeden Reis, 1990’larda Türkiye nüfusunun 56 milyon olduğunu, nüfusun yüzde 41’ünün köylerde ve beldelerde yaşadığını vurguladı. Reis, 2018’de 82 milyona ulaşan nüfusun yüzde 78’inin şehirlerde yaşadığına işaret etti. “Şehirleşme arttıkça, toprakla bağ kopuyor” diyen Reis, tarım sektörünün GSYH’dcn aldığı payın ve istihdamda tarım sektörünün payının gittikçe azaldığını bildirdi. O nedenle acilen yurtiçi ve dışı satış potansiyelini, Türkiye’de bulunan mültecileri ve turistleri dikkate alarak iyi bir üretim planlaması yapılması gerektiğini kaydetti.

PİYASA İZLENİYOR

Tarım ve Orman Bakanlığı, temel ürün ve arz açığı olan ürünleri destekleyerek üretimin artırılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasını amaçlıyor. Bakanlık bu doğrultuda 945 ilçeyi havza olarak belirledi ve desteklenecek ürünleri ilan etti. Ürünlerin pazarlanması aşamasında, üreticilerin örgütlenmemesi ve bireysel hareket etmesi, ürünün pazara arzında sorunlara yol açabildiğine dikkat çeken Bakanlık, üretim-pazar entegrasyonunun sağlanması, pazarlama marjının düşmesi açısından çiftçilerin örgütlenmelerini önemli görüyor. Bu nedenle Bakanlıkça üretici örgütlerinin kurulması, güçlenmesi ve pazarlama altyapılarının güçlendirilmesi konularında destek sağlanıyor.

Bakanlık, tarımsal ürünlerin piyasa izleme çalışmalarını da yürütüyor. 70 kalem ürüne ait üretici, toptancı hal, pazar ve market fiyatlarının günlük olarak toplanıyor, raporlanıyor ve ilgili makamlarla paylaşılıyor.

Lisans alarak faaliyet gösteren depolarda muhafaza edilen tarımsal ürünler için üçer aylık dönemler halinde lisanslı depo işletmelerine kira desteği ödemesi yapıldığını vurgulayan Bakan Pakdemirli, “Son değişiklikle kira desteğine ek olarak, Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıtlı üreticiler ile üretici örgütlerine ilave kira, nakliye ve analiz ücreti desteği verilecek. Ürüne katma değer sağlayan, fiyatını artıran, iyi bir tanıtım ve pazarlama aracı olan coğrafi işarete konu tarımsal ürünlere yönelik olarak Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) ile koordineli çalışmalar yürütülüyor. Ülkemizde ve AB’de tescil almış ürün sayımızı artırmak için yoğun mesai harcanıyor” dedi.

GİRDİ MALİYETLERİNE DESTEK

Bilindiği üzere Tarım ve Orman Bakanlığı girdi maliyetlerinin düşürülmesi noktasında da destek veriyor. Yurtiçi ve dışı ekonomik koşullar sebebiyle fiyatlarda dalgalanmaların söz konusu olduğuna dikkat çeken Bakanlık, 2017’de başlayan yeni uygulama ile stratejik ürünlerde mazot maliyetinin yüzde 50’sini bakanlık olarak karşılandığını vurguladı.

Açıklamaya göre ürün gruplarına göre dekara 11.35 ile 45.4 TL arasında destek sağlanıyor. 2019’da buğday ve arpada gübre desteği yüzde 100 artırıldı. Gübre fiyatlarında birinci aşamada yüzde 15 ve ilave olarak yüzde 5 indirim sağlandı. 2016’da gübrede KDV’nin sıfırlanması ile çitçiye dolaylı olarak yıllık yaklaşık 1.5 milyar TL destek sağlanmış oldu.

2018 yılında, fiyatlar göz önüne alınarak yıl içerisindeki mazot fiyat artışları da ilave edilerek 8 Mart 2019 tarihinde 2.88 milyar TL’lik mazot ve gübre desteği ödemesi yapıldı. Mazot ve gübreye son 16 yılda toplam 20.1 milyar TL, sertifikalı tohuma 2 milyar TL destek ödemesi gerçekleştirildi. Yem bitkileri desteklemelerine yüzde 50’ye varan artışlar yapılarak Ocak-Şubat-Mart 2019 döneminde 81 ilde yem bitkisi ekilişine 864 milyon TL destek ödemesi yapıldı.

Önceki sayfa 1 2 3 4Sonraki sayfa

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu