Kariyer ve İş

İnsanı Etkileyen ve Neden Bende Olmayayım Dedirten Başarı Öyküleri

Duyguların etkisi önemlidir; güler yüzlü, tatlı dilli olunuz

Duyguların insanlar üzerinde etkisi çok önemlidir. Bir işadamının bu konu üzerine önemle durması gerekir. İlk işe başladığım tarihten 1937 yılına kadar 15-20 yıl boyunca, zaman zaman Ankara’dan İstanbul’a gelerek mal alırdım. Hangi ticarethane satıcısı ve patronundan iyi davranış görsem, ona giderdim. Boya işine başladım zaman İstanbul’da aynı işi yapan Anavi ve Mavridis firmaları vardı. Anavilerin büyükleri Vitali Anavi çok efendi, müşteriyle yakında ilgilenen bir insandı; fakat yaşlı olduğundan her zaman dükkânda bulunmazdı. Kardeşleri gülmek bilmeyen, bir sigara verirken düşünen insanlardı. Bunlar Musevi’ydi. Mavridis isminde Rum asıllı rakipleri vardı. Mavridis, sabahtan akşama kadar işinin başında durur, gözü kapıdan ayrılmaz, müşteri beklerdi. Dükkânına gittiğim zaman hemen güler yüzle karşılar, hatırımı sorar, oturtur, öğle zamam ise benimle yemek yer, akşam saat beşten, altıdan sonra dükkânına gelmişsem, Fermenciler’deki Tokatlı birahanesinden kendisine ve bana bira getirtirdi; ekmek, peynirle, birayı içerdik.

Fiyatları uygun olduğu zaman hep Mavridis’den mal alırdım. Fiyatı yüksek olduğu zamanlarda rakibinin daha ucuz sattığını söyler, fiyatını indirtir, yine ondan alışveriş ederdim.

Elektrik malzemesi ihtiyacını Voyvoda Caddesi’nde bulunan mağazalardan alırdım. Benim devrimde Siemens’i Tarnapol, AEG’yi Burlar temsil ederlerdi. Bir de Helios mağazası vardı, o da nereden bulursa oradan mal getirir, satardı.

Siemens elektrik malzemeleri bunların içinde en iyisiydi. Fakat gerek Tarnapol, gerekse tezgahtârları korkunç derecede nobran, alırsan al almazsan alma tutumunda insanlardı. Siemens malı çok tutulmuş olduğu halde bu yüzden mecbur kalmadıkça onlardan alışveriş etmezdim.

Burlarlar yukarıda otururlar, aşağıdaki satıcıları ile işi yönetirler, her biri bir türlü davranırdı.

Helios mağazasının M. Norbert adında Lehistan asıllı ortaklarında biri vardı. O kadar tatlı, o kadar sempatik bir insandı ki; her türlü kolaylığı gösterir, yapamayacağı bir iş olursa tatlılıkla gönül alarak reddederdi. İhtiyacımın büyük kısmını buradan alırdım. Helios mağazası o zamanlar Türkiye’de elektrik üzerine iş yapan birinci derecede firma haline gelmişti.

Bütün bunları mal sahiplerinin, satıcıların, müşterilerin üzerindeki etkisini göstermek için anlatıyorum. Bir atasözü vardır: ‘Güler yüz, tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır/ derler. En ufak müşteriyle dahi yakından ilgileniniz; çünkü damlaya damlaya göl olur. Müşterinin hatırın sorunuz, gençliğine, yaşlılığına göre sağlığından, eğitiminden söz ediniz, kısacası kendisiyle yakından ilgili olduğunuzu gösteriniz. İnsanlar etten, kemiktendir, duygularının etkisinde kalırlar, biraz gönül almakla onları kendinize bağlayabilirsiniz, onların aracılığıyla yeni müşteriler de bulabilirsiniz.

Sağlığınıza dikkat ediniz.

Her işin başında sağlığın geldiğini hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın. Sağlık varsa, her şey olabilir, yoksa hiçbir şey olamaz.

Devamlı olarak sağlığınızı korumanın tek yolu, çalışmanızı, eğlenmenizi, dinlenmenizi ve sporunuzu dengeli bir şekilde düzenlemektir.

Bir insanın ne kadar yaşayacağını yalnız Allah bilir. Yaşadığı sürece sağlıklı kalması ise insanın daha çok elinde olan bir şeydir. Sağlık her işin başıdır, o varsa çok şey yapabilir, yoksa hiçbir şey yapamazsınız.

Sağlık konusunda sevdiğim bir hikâyeyi anlatayım:

Ünlü bir işadamı bir gün üç oğlunu yanma çağırmış: “Size bu ileri yaşımda hayat görüşümü sayılarla anlatmak istiyorum,” demiş ve en küçük oğluna dönerek şunları söylemiş:

“Sen bütün kardeşlerin gibi sağlam bir bedene sahipsin. Sağlık bir değer demektir, onun için önündeki kâğıda (1) sayısını koy. Bu yıl liseyi bitirip, diploma alacaksın. Lise öğrenimi az şey değildir. Onun da taşıdığı değer için (l)in yanına bir sıfır koy. Sonra inşallah küçük ağabeyin gibi üniversiteye gidip, orayı da bitireceksin. Yüksek öğrenimin yapıp, terhis olacaksın, o aşamaya geçince değerin daha da yükselecek. Bunun için de iki sıfır koy. Bir iş sahibi olup o işte ilerleyeceksin, yükseleceksin. Her yükselişin için de birer sıfır ekle. Büyük ağabeyin gibi evlenip bir yuva kuracaksın. Ulaştığın bu kademe için de iki sıfır koy. Çocukların olacak, onlar için de birer sıfır ekle. Böylece her başarılı adımda kendi değerine ekleyeceğin sıfırlar çoğaldıkça, değerin de artacak.

“Fakat görüyorsunuz ki çocuklarım, bütün bu sıfırlar, ancak öndeki (1) rakamı ayakta durduğu müddetçe bir değer ifade ediyorlar. Yani insanın sağlığı iyi oldukça, öteki başarılarında bir değeri olabilir. (l)’i kaldırırsak, geriye kalan sıfırlar ne kadar çok olursa olsun, değerleri yalnız sıfırdır.

“İşte evlatlarım, hayat boyunca en değerli şey burada gördüğünüz gibi, sağlıktır.”

Bu hikâyedeki sonuca yürekten inanırım.

Küçük yaştan beri sık sık doktorlara muayene olurum. Altı ayda bir kendimi kontrol ettiririm. 15-20 yıldır gerek Türkiye’de, gerekse yurtdışında check-up denilen genel sağlık kontrolünden geçiyorum. Bu muayeneler sağlık durumunun yaşıma oranla nasıl olduğunu göstermek bakımından çok yararlı oluyor. Doktorlardan aldığım raporların hepsini iş evrakları gibi düzenli dosyalar halinde saklar ve her muayene gittiğinde bunları da yanımda götürürüm. Doktorların doğru teşhis koymalarında bu raporların büyük yardımı olduğuna inanıyorum.

Çalışma, eğlence, dinlenme ve sporda denge

Bir insanın sağlığını koruması için şu dört hususu dengeli bir şekilde ayarlaması gerekir; çalışma, eğlence, dinlenme, spor. Hiçbirinin ölçüsünü kaçırmamalı, çok iyi ayarlamalıdır, ölçüyü kaçıran birçok arkadaşımın sağlığının bozulduğunu gördüm.

Beden dinçliğini korumak gereklidir. İnsan gençken spor yapmaya başlamalı, yaşı ilerledikçe de ölçüsünü yavaşlatarak spora devam etmelidir. Her yaşta yapılabilecek en kolay spor yürüyüştür. Daha önce de anlatmıştım, ben yürümeyi çok severim. Viyana’da muayene olduğum Doktor Epinger’in tavsiyelerinden sonra 1932’de ata binmeye başladım; 1967’de attan düşüp kolumu kırınca, atı bırakıp yürümeye daha çok zaman ayırdım. Her cumartesi, pazar birer saat yürürüm. Dakikada 105-110 adım atarım. Yürüyüş kan dolaşımın düzenler, vücudu dinçleştirir, ciğerleri temizler.

Gençken bilmediğim bir hususu son 15 yılda uyguladım ve çok yararlandım. Her gün öğle yemeklerinden sonra hiç olmazsa yarım saat olsun sessiz bir yerde dinleniyordum. Bu insana yarım gün kazandırıyor.

Erken kalkmanın, işe erken başlamanm, yemekleri düzenli zamanlarda yemenin sağlık üzerinde olumlu etkisi olduğuna inanıyorum.

Bir insanın kilosuyla boyu arasındaki denge iyi ayarlanmalı ve bu ayarda tutulmalıdır. Hastalıkların çoğu şişmanlıktan ileri gelir. Şişmanlığın önüne geçmenin tek çaresi de beslenmeye dikkat etmektir.

Sabahları kahvaltı yapmam, kışın greyfurt suyu, yazın zamanın meyve sularını içerim. Saat 10’da bir fincan kahve içer, bir krik-krak yerim. Öğle ve akşam yemeklerini, normal olarak öğleyin 13:00’te, akşam 20:00’de yerim.

Misafir olmazsa yemekten iki saat sonra yatağıma girer, çoğunlukla radyoda 22:45 haberlerini dinler, sonra uyurum. Son yıllarda sabanları evde çalışıyorum. Saat 08:00’de sekreterimle birlikte işe başlamış oluruz.

26 yaşına kadar sigara içmedim, ondan sonra başladım. Öğle yemeğinden önce hiç sigara içmem. Haftada bir gün de sigara tatili yaparım. Çarşamba geceleri yatarken sigarayı bırakır, cuma günleri öğle yemeğinden sonraya kadar içmem. Ramazan boyunca 30 gün sigara içmem; Ramazan arifesi bırakır, bayram günü öğle yemeğinden sonra içmeye başlarım. Öğleden akşama kadar içtiğim sigara sayısı gününe ve zamanına göre değişir. Böyle davrandığım için bugüne kadar sigaradan pek zarar görmedim.

İşten yorgun geldikten sonra akşam yemeğinden önce bir, keyifli olduğum zamanlar iki bardak viski içerim. Saatlerce oturup içki içtiğim pek azdır.

Dinin önemi

Din insanlar için büyük bir manevi güçtür. Dinsiz ulus olmaz. Ben dindar bir insanım. Ama dinle dünya işlerini birbirine karıştırmamak gereğine kesinlikle inanmışımdır.

Yedi yaşından beri Ramazan’da orucumu tutarım. Her gün en az bir vakit namaz kılarım. Cuma namazlarını hiç kaçırmam.

İslam dininin felsefesi sevgiye ve hoşgörüye dayanır. Bugüne kadar pek çok din adamımız dar bir düşünceyle Müslümanları çok sıkmışlardır. Son on yıldan beri imam hatip okulları ve İslam Enstitüsü’nde yetişen modern din adamlarımızın eskiye kıyasla çok farklı ve ilerici görüşleri vardır. Vaazları çok daha geniş bir görüşle hazırlan-maktadır. Bu, sevinilecek bir husustur.

Dindarlığım işlerimin ilerlemesine engel olmadı, bana büyük bir güç sağladı. Bazı işlerimde günlerce, aylarca, hatta yıllarca çalıştıktan sonra başarılı olamadım. “Aklımın erdiği kadar uğraştım, başarılı olamadım. Allah böyle istedi,” dedim ve rahat ettim.

Evreni yöneten yüce Tanrı, doğruya, çalışana her zaman yardımcı olur. Affedicidir. Kul hakkından başka her şeyi affeder. Onun affını ve yardımını istemek insana ferahlık ve manevi güç verir.

SAKIP SABANCI (1933 – 2004)
AKÇAKAYA KÖYÜ NDEN DÜNYA ZİRVESİNE

İş hayatına Adana’da pamuk balyalarını sırtında taşıyarak başlayan Kayseri’nin Akçakaya Köyü’nden Hacı Ömer’in, 6 oğlunun İkincisi olan Sakıp Sabancı’ya Allah her kuluna nasip etmediği güzellikler ve zenginlikler nasip etti.

“Bunlara şükretmenin bir yolu olarak ben, kardeşlerim ve bize gönül ve omuz veren profesyonel arkadaşlarımla durmadan, yılmadan çalışarak bugünlere geldik. Bu uğraşlar sırasında acı tatlı günler geçirdik; bilgiler, tecrübeler edindik; bunları ülkemizin insanlarıyla paylaştık. Eserler meydana getirirken, görüş ve düşüncelerimi paylaşırken tek arzum ülkemin insanlarına örnek olmak; yeni yeni genç müteşebbislerin ortaya çıkmasını cesaretlendirmekti. Bunların benden sonra kaybolup gitmesine gönlüm razı gelmemişti.”

10 Nisan 2004’te hayata veda eden Sakıp Sabancı’nın, kendi adını taşıyan internet sitesindeki özgeçmişi bu sözlerle başlıyor. İşte Sakıp Sabancı’mn hayatımn temel taşları:

Hacı Ömer Sabancı Holding Başkanı Sakıp Sabancı, 7 Nisan 1933 tarihinde, Hacı Ömer Sabancı ve Sadıka Sabancı’nın ikinci çocuğu olarak, Kayseri’nin Akçakaya Köyü’nde doğdu.

Kardeşleri İhsan (1930-1979), Hacı (1935-1998), Şevket (1936), Erol (1938), Özdemir (1941-1996). Sakıp Sabancı, Akbank’ta 1948 yılında 25 lira aylıkla stajyer memur olarak çalışmaya başladı. Bankada yazı makinesi, hesap makinesi kullanmayı; tahsil fişi, tediye fişi ve makbuz kesmeyi öğrendi. Aynı yıl, ilk kez İstanbul’a geldi.

1950 yılında, üç yıl üst üste zatürree hastalığı geçirmesi nedeniyle liseyi bitiremeden okuldan ayrıldı. Aynı yıl, Bossa Un Fabrikası’nda veznedar oldu; maaşı 50 liraya çıktı.

1955 yılında Bossa Un Fabrikası’na Ticaret Müdürü oldu.

Teyzesinin kızı Türkan Civelek ile BOSSA fabrikasının bahçesinde yapılan bir düğün töreniyle 1957 yılında evlenen Sabancı, BOSSA Tekstil Fabrikası’nda Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapmaya başladı.

7 yıl sonra büyük kızı Dilek dünyaya geldi. Adana Ticaret ve Sanayii Odası Yönetim Kurulu Başkanı oldu.

1966 yılında babası Hacı Ömer Sabancı, İstanbul’da vefat etti. Babasının vefatından 1 yıl sonda, 1967 yılında kardeşleriyle birlikte Hacı Ömer Sabancı Holding A.Ş.’yi kurarak Yönetim Kurulu Başkanı oldu.

1970 yılında ikinci çocuğu Metin dünyaya geldi. Zihinsel özürlü olarak dünyaya gelen Metin Sabancı’nın tedavisi için Amerika ve Avrupa’da pek çok hastane ve doktora başvuruldu. Tamamen iyileşme olanağı olmayan ve hastalıktan mustarip pek çok gence yardım için, 1976 yılında Erol Sabancı Spastik Çocuklar Tedavi ve Eğitim Merkezi ile 1996 yılında Metin Sabancı Spastik Çocuklar ve Gençler Eğitim Üretim ve Rehabilitasyon Merkezi kuruldu.

1973 yılında küçük kızı Sevil doğdu. 1974’te, o dönemler Sabancı Holding Genel Koordinatörü olarak görev yapan Turgut Özal’ın ısrarı üzerine Sabancı Holding, İstanbul’a taşındı. Anne Sadıka Sabancı’nm bütün malvarlığını bağışlaması ve Sabancı kardeşlerin katkılarıyla Hacı Ömer Sabancı Vakfı VAKSA kuruldu.

1996 yılında kardeşi Özdemir Sabancı’yı terörist saldırıda kaybetti. 1997 yılında ‘Devlet Üstün Hizmet Madalyası’ ile onurlandırıldı. 1998 yılında kardeşi Hacı Sabancı vefat etti.

2003 yılında ABD’de yapılan ameliyatla bir böbreği alındı.

Türkiye’nin 52 yerleşim merkezinde 100’den fazla kalıcı eğitim, sağlık, spor ve kültür tesisi meydana getiren Hacı Ömer Sabancı Vakfı’nın başkanlığını yaptı.

Sabancı, Forbes listesine göre, 3,2 milyar dolarlık servetiyle Türkiye’nin en zengin kişisiydi.

Amerikan finans çevrelerinin dergisi Forbes’in 26 Şubat 2004 tarihinde açıklanan dünyanın en zenginleri sıralamasında 3,2 milyar dolarlık servetle 147’nci sırada bulunan Sabancı, listeye giren 6 Türk işadamı içinde ise ilk sıradaydı.

Sabancı, çoğunluğu ‘SA’ takısıyla biten 60’ı aşkın şirket ve 30 binden fazla çalışan ile 15,6 katrilyon lirayı aşan bir ciroya sahip olan Türkiye’nin dev şirketler topluluğunu yönetiyordu.

Sakıp Sabancının Öğüt ve Nasihatleri

1. Nasıl bir ‘Güç’ arıyorsunuz? Onu Bilin. Güce sahip olduktan sonra ise onu iyi kullanın.

2. Başkasmdan, özellikle politikacıdan medet ummayın.

3. Birlik ve beraberlik arayışını her işte ve her fırsatta sürdürün.

4. Karşınızdakilerin ‘insan’ olduğunu hiçbir zaman unutmayın!

5. İnsanların birer ‘makine’ olmadıklarını bilin.

6. Terfi, ödüllendirme ve cezalandırma, başanya yol açar.

7. Adil olun. Her işte, her konuda, her fırsatta ve herkese karşı adil olun.

8. ‘Vicdan Huzuru’ başarılı olabilmenin temel şartıdır.

9. Ayaklarınız her zaman yere bassın. Hiçbir zaman havalarda dolaşmayın. Kendinizi kimseden üstün görmeyin.

10. Hiçbir işi ‘kıyısından köşesinden’ tutmayın. Yapacağınız iş ne ise, küçümsemeden ona sahip çıkın.

11. Hayata uyun.

12. İyilikleri unutmayın. İyilikleri karşılıksız bırakmayın.

13. Açgözlü olmayın. Allahıma Şükür’ demesini bilin.

14. Şans, kader ve kısmet, yararlanmasını bilenler için vardır.

15. Hiç ölmeyecek gibi çalışın. Yarın ölecekmiş gibi hazırlıklı olun.

16. Dünyamn sizin etrafınızda kurulduğunu sanmayın.

17. Dostluğa ve arkadaşlığa önem verin.

18. Güler yüzlü ve tatlı dilli olun.

19. Hedefiniz nedir? Onu bilin. Dağılmayın. Lüzumsuz şeylerle uğraşmayın.

20. Sağlıklı olun. Sağlık her şeyin başıdır.

21. Düzenli bir yaşamınız olsun.

22. Manevi dünyanız zengin olsun. Sonra maddi zenginlik gelir.

23. Bilgili olun.

24. Gözünüzü açın.

25. Risk almayı bilin. Cesur olun.

26. Güvenilir insan olun.

27. Hangi işi yapacaksanız, o işi en iyi bilenler ile işbirliği yapın.

28. Yaptığınız iş farklı olsun.

29. Müesseseleşin.

30. İşinizi sevin. İşinize sahip çıkın.

31. Tasarrufa önem verin. Tasarruf yatırım demektir.

32. Borç para vermekte, kefil olmakta dikkatli davranın.

33. ‘İyiyi’ yüreklendirin, alkış verin. ‘Kötüyü’ ayıplayın, ceza verin.

34. Allah herkese ‘bölüşmeyi’ nasip etmez. ‘Bölüşmek’ ve ‘paylaşmak’ kutsal ve keyifli bir iştir. Bölüşmesini bilin. Paylaşmasını becerin.

35. Kim akıllı üretir ise onun yanında olun. Kim akılsız tüketir ise ondan uzak durun.

36. Her şeyin bir şeyini, bir şeyin her şeyini bileceksiniz.

37. Karınıza ve çocuklarınıza vakit ayırın. Ne kadar yoğun programınız olursa olsun, karınıza ve çocuklarınıza zaman ayırmalısınız. Bu bir zorunluluk değil, bir zevktir.

38. Adınızı temiz tutmaya özen gösterin. Başarı bir bütündür. İsminizi temiz tutun ki, başarı isminizi taçlandırsın.

39. İşbirliği yapacağınız insanları, birlikte çalışacağınız kişileri ve ortaklarınızı seçerken dikkatli olun. Arkadaşlıklarınızı ve dostluklarınızı iyi kurun.

40. Çıkar uğruna, menfaat bekleyişi içinde, belli kolaylıklardan veya imkânlardan yararlanmak hesabıyla, uygunsuz kişi veya gruplarla ilişkiye girmeyin.

41. Kişisel çıkar uğruna, geçici kazanç için kimseyi satmayın.

42. Fikirlerinizden ve değer yargılarınızdan fedakârlık etmeyin. Etmeyin ki önce aileniz ve yanınızda çalışanlar, sonra iş yaptıklarınız ve çevreniz size güvensin.

43. Şeyh uçmaz. Onu müritleri uçurur. Başarıyı yakalamak, başarıyı sürdürmek, başarıyı ileriye götürmek isteyenler ayaklarını yerden kesmemeye, uçmamaya özen gösterirler. Çünkü uçan hiçbir şey havada kalmaz.

44. Hırçın olmayın, hem kendinize hem de başkalarına huzur verin. Hırçınlıklarınızı yenmeye çalışın.

45. Dost olun, arkadaş olun. Dostunuz olsun, arkadaşınız olsun. İnsan sevdikçe ve sevildikçe mutlu olur.

46. Yaşamadan ölmeyin. Yaşayarak ölün. Ölümden söz etmek kötü bir şey ama ölüm mukadder son. Her faninin kaderinde var. İnsan bu dünyaya bir defa geliyor.

47. İnsan ölürken yaptıklarına değil, yapamadıklarına pişman olurmuş. Son nefesinizde yapamadığınız şeyler için üzüntü duyun.

48. Eşini iyi seçemeyen, işini de iyi seçemez.

Bu öğütleri okuyup uygulayan bir insan, Sakıp Sabancı kadar başarılı olabilir. Neden olmasın? Türkiye’nin en zengin işadamı olmanızı kimse engellemiyor ve herkes için şartlar aynı bunu hiçbir zaman unutmayın. Fırsatlar dünyası dışarıda sizi bekliyor 24 saat bilgisayar başında oturarak kimse para kazanamaz.

Sakıp Sabancı’dan Başarı Öğütleri

Bilimsel anlatım ile başarı, üretmektir.

İşadamı mal ve hizmet üretir. Edebiyatçı kitap yazar. Ressam resim yapar. Bilim adamı fikir üretir, teknoloji üretir.

Mal ve hizmet üretiminde başarının ölçüsü; pazarı olan, talebi olan, fiyatı olan üretimi gerçekleştirmektir.

Kimsenin haberi olmayan başarı, başarı sayılmaz.

Bir başarının, başarı olabilmesi için başkalarının bundan haberdar olması gerekir. Siz dünyanın en iyi malım üretmişsiniz. Siz dünyada en fazla aranan bir şeyi keşfetmişsiniz. Ama kimsenin haberi yok.

Bu başarı sayılmaz.

Başarım duyurulması şart. İşte, burada pazarlamanın önemi ortaya çıkıyor. Pazarlama, mal satışlarını ötesinde anlamı olan bir kelimedir. Tamtmadır. Anlatmadır. Bilgilendirmedir. Başkalarının bu başarıdan haberi olacak kubaşan, başarı olabilsin.

Başarı neden şimdi aslanın ağzında?

Başarıya ulaşmak gün geçtikçe zorlaşıyor.

Babamın zamanında pamuğu çuvala doldurmak, gün içinde daha çok pamuğu çuvala doldurmak başarı idi.

Tarladan toplanıp çuvala basılan pamuğu, yabancı gemiye kadar taşıyıp rıhtımda satmak daha büyük başarı sayıldı.

Derken birileri basit bir makine ile (buna çırçır makinesi denir) pamuğun içindeki çekirdeği ayırdı. Bunlara fabrikatör denildi.

Fabrikatör olmak büyük başarı sayıldı.

Bir başkası ayrılan çekirdeği iki cendere arasından geçirip yağını çıkardı. Başarılı yağ fabrikatörü oldu.

Derken, pamuğu iplik yapan başarılı sayıldı. İplikten bez dokuyan başarılı sayıldı. Bezi İtalya’ya gönderip, boyatan başarılı sayıldı. İtalya’da boyanan bezi Türkiye’de boyamayı başaran madalya aldı.

Bugün, geri kalmış ülkelerde bunlar hâlâ yapılıyor.

Bugün, bunlar, dünya ölçüsünde başarı sayılmıyor.

Dünya ölçüsünde başarı, en iyi kumaşı dokumak da değil; en iyi kumaştan en iyi giysiyi yapabilmek de değil. Başarı; en iyi kumaşı, en iyi çizime göre giysi haline getirip, buna bir marka takarak, çok yüksek bir katma değer yaratmak. Dünya pazarında bu dünya markası ile başa güreşmek.

Şimdi artık başarının ölçüsü, dünya ölçüsü.

İşte, bunun için bugün, başarı ‘aslanın ağzında.’

Her şeyin bir şeyini, bir şeyin her şeyini bileceksin!

Mülkiye’de Prof. Fadıl Hakkı Sür, birinci smıf öğrencilerine nasihatte dermiş ki, “Başarıya ulaşmak için her şeyin bir şeyini, bir şeyin her şeyini bileceksiniz.”

Bu anlatım, çok değerli bir anlatım. Günümüzde insanın kendi konusunda, ilgi alanında her şeyi mutlaka bilmesi, fakat etrafta olan biteni anlayabilmek için de bir şeyler bilmesi şartı. Her şeye vakit ayırabilmek için vaktinizi planlamayı öğrenin.

Başarı için yola çıkarken, içinize sindirmeniz gereken en önemli şey, vaktini iyi kullananın her şeye zaman ayırabileceğidir.

Bu yazılanları okurken, ‘Ohooooo, bunları yapmaya zaman mı yeter?’ diye düşünmemeniz için baştan açıklayalım.

Vaktini iyi kullanan, her şeye zaman bulur. Her şeye zaman bulamayan, tek yanlı kalır. Başarıya ulaşamaz.

Şöyle anlatayım: Başarı bir bütündür. Dünyada başarıyı yakalamış insanların hayatını inceleyiniz. Göreceksiniz, aşka da vakit ayırabilmişler, ailelerine de, müziğe de, resme de, gezmeye de, sporda da, golfe, yelkene, kayağa da, sohbete de, arkadaşlığa da, işe de ve başarıya da. ‘İşten başımı kaşımaya vaktim yok. Ben hayatımda tatil yapmadım. Kitap okumak bir yana, gazeteye bile bakamıyorum. Arkadaşlarımı unuttum. Hayatım iş ile ev arasında geçiyor/ diyenlerden başarıyı yakalayabilen görülmemiştir. Her şeyi zamanında yapın.

Yapacağınız şeyleri birbirine karıştırmayın. Her şeye vakit ayırabilmenin, zamanı planlamanın en iyi yolu, not tutmak, defter tutmak, günü planlamaktır.

Başarı için yola çıkmadan önce hazırlığınızı yapın!

Başarı için yola çıkarken, bir ön hazırlığa ihtiyaç vardır. Bu ön hazırlığı yapmadan yola çıkanların hiçbir konuda başarıya ulaşmaları mümkün olamaz.

Çünkü başarı havada uçan bir talih kuşu değildir. Böyle sananlar yanılır. Yıllarca kuşun omuzlarına konmasını bekler durur.

Ne istiyorsunuz? Önce ona karar verin!

Başarı için yola çıkmadan önce ne istediğinize karar verin.

Şan, şöhret mi istiyorsunuz?

Para mı istiyorsunuz? Az para mı? Çok para mı?

Bilimde, teknolojide başarıya ulaşıp, isimsiz bir kahraman olarak insanlığa katkıda bulunmak mı istiyorsunuz?

Bu konularda seçiminizi, tercihinizi ortaya koyun ki; başarıyı nerelerde arayacağız belli olsun.

Önceki sayfa 1 2 3Sonraki sayfa

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu