Başarılı Girişimcilik

Savunma Sanayii Kobilere ve Girişimcilere İş Fırsatları Sunuyor

Latif Aral ALİŞ / Savunma ve Havacılık Sanayi İhracatçıları Birliği Başkanı
“Tasarımlarıyla fark oluşturan rekabetçi ürünler hedeflemeliyiz”

Teknolojideki hızlı gelişime paralel olarak savunma sanayi alanında değişim ve gelişimin ivmesi arttı. Sektör olarak ürün stratejimiz, uluslararası kalite standartlarına uygun, rakipler tarafından pazara arz edilen ürünlerden daha üstün, müşteri istek ve ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tasarlanmış, inovatif, fonksiyonel, güvenilir ürünler sunmak olmalı. Tasarımlarıyla fark yaratan ve rekabetçi ürünler hedeflemeliyiz. Dünyada savunma sanayinde faaliyet gösteren, birçok küresel çapta aktör var. Kökleri eskilere dayanan bu firmalar, bugün kullanılan birçok teknolojinin de yaratıcısı.

Bu firmalar karşısında var olabilmek için ürünlerde yüksek standartlara ulaşmanın yanı sıra, kendi milli teknolojilerimizi de geliştirmemiz gerekiyor. Bu nedenle daha geniş spektrumda ar-ge çalışmalarının gündeme alınmasını gerektiriyor. Kendi teknolojimizi geliştirmek, özgün tasarımlara imza atmak, bu tasarımları patent ve endüstriyel tasarımlara dönüştürmek uluslararası arenada Türk ürünlerini rekabet gücünü arttıracak en önemli kriterler.

İlhami KELEŞ / SAHA İstanbul – Savunma ve Havacılık Uzay Kümelenmesi Derneği Genel Sekreteri
”Destekten çok talep oluşturmak önemli”

Savunma sanayinde yerlileşme ve millileşmelerde mesafe kat edildi. Yüzde 20’lerden yüzde 65’lere gelindi. Bu oran, özgüven oluşturma için yeterli. Burada sorulması gereken soru şu: Yüzde 65’in içinde ne kadar kritik ürün var. Geri kalan yüzde 35 içinde kritik ürün ne kadar? Eğer bir ürünü parayla bile alamadığımız zaman, hangi sistemleri üretemez hale geleceksiniz? Düşünülmesi gereken kritik nokta bu. Yüzde 90’a, 95’e ulaştığımızda özgür olur muyuz? Üretilen veya tedarik edilen sistemler için bu değerlendirmenin ayrı ayrı yapılması lazım. Burada asıl dikkat edilmesi gereken konu, üretim politikası anlamında milli kritik ürünlerin tespit edilmesi, bunlara yönelik olarak sanayinin yoğunlaştırılması lazım. Bunun devlet politikası, sanayi politikası haline gelmesi lazım. Konjonktürel dalgalanmalardan etkilenmeyecek yurtdışı bağımlılığın temini önemli. Belki her şeyi yüzde 100 yerli yapamayabiliriz. Öyle kritik şeyleri yapmalıyız ki, yapamadıklarımızı harcıalem bulabilmeliyiz.

Millileşme noktasında dört parametre var. İlki siyasi erkin bu konuda irade koyması. İkincisi, insan kaynağının yetiştirilmesi veya yönlendirilmesi. Üçüncü parametre ise para. İhtiyaç duyulan kaynağın ayrılması. Dördüncüsü de sabır. Türkiye’de çok sayıda kurum ve kuruluş, çok sayıda destek veriyor. Hatta destek enflasyonu yaşanıyor. Türkiye’de sıkıntı desteklerin mevzuatta yerini almasında değil. Ticari ürüne dönüştürecek mekanizmaların olmayışında. Destekten ziyade talep yaratmak önemli. İnsanlar ürününü satamıyor. Sanayicinin önüne somut talep koyduğunuz zaman, bu alım garantisi olabilir, birlikte geliştirme, yurtdışı pazar yaratma olabilir. Bunların yapılması gerekiyor.

Yılmaz KÜÇÜKSEYHAN / TOBB Türkiye Savunma Sanayi Meclisi Başkanı
“Yerli üretim destekleniyor”

35 yıllık geçmişi olan savunma sanayinde Türkiye’nin yerli üretimle ihtiyaçların karşılanması çabaları ve faaliyetlerinin geldiği nokta, birçok ülkenin gelebileceği bir düzey değil. 35 yıl uzun bir süre sayılmaz. Bir tank projesi 10 senede tamamlanıyor.

Bunun gibi birçok proje var. Savunma sanayinde hazır alımdan başlayan Türkiye, joint venture’a, ardından da özgün tasarım ve üretime geçti. Türkiye bu gelişimin en üst noktasında. Özgün tasarım ve üretim için ar-ge merkezleri, tasarım merkezleri açıldı. Mümkün olduğu ölçüde yerli ürün ve yerli tasarım ürünü olan üretimlerle, malzeme ve teçhizatla TSK’nin ihtiyaçlarını karşılamak ve bu özgün teknolojilerle de üretilen malzemeyle de, dünya savunma pazarında rekabet edilebilir bir güce sahip olmak gerekiyor. Biz avantajlıyız. Yapmış olduğumuz ürünlerin yüzde 90’ı muharebe sahası dediğimiz alanlarda kullanılıyor; zırhlı araç, top, tank, insansız hava aracı, taarruz helikopteri… Daha güzel bir referans olamaz. Yerli üretim kamu ihalelerinde destekleniyor.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı her yıl ocakta orta ve yüksek teknolojili ürünler listesini yayınlıyor. Bir sanayici yerli teknoloji ile o listede yer alan ürünü üretmişse, kafadan yüzde 15 avantajla ihaleye giriyor.

Ürün o listenin içindeyse, orta ve ileri teknoloji damgasını almışsa, devlet destek veriyor. Türkiye’de üretilmeyen, üretilmesi gereken ihtiyaçlar varsa, bunun için yatırım yapıldığı takdirde yüzde 75’e varan geri dönüşsüz destekler var. Özellikle savunma ve havacılık sanayinde bu yönde yapılan yatırımlarda, doğrudan doğruya yüzde 90’a varan teşvikler söz konusu. Savunma ve havacılık sanayi cirosunun yüzde 33’ünü ar-ge ve teknolojiye harcayan bir yapıda.

Bir ülke ar-ge’ye ne kadar kaynak ayırırsa, ileriye dönük o kadar çok özgün tasarım ve ürüne sahip olabilir.

Arda MEVLÜTOĞLU / Savunma Politikaları Araştırmacısı
Motor ve ait sistemleri kendimiz üreteceğiz

Savunma sanayi maliyetli bir sektör. Kaynakların doğru yönlendirilmesi lazım. Yerlileştirme, sanayileşme noktasında atılacak adımlarda çok akılcı, uzun vadeli, isabetli politikalar izlenmesi gerekiyor. Burada esas görev Savunma Sanayi Müsteşarlığına düşüyor. Orada herkes ‘ben yüzde 100 yerli milli tüfek yaptım’ diye çıkarsa, ayıklayın pirincin taşını. Burada koordinasyonun sağlanması, diğer bir ifadeyle trafik polisliği SSM’ye düşüyor.

Savunma sanayinde şu anda en kritik açığımız motor konusunda yaşanıyor. Hem hava, hem de kara deniz platformlarında motor ve alt sistemlerinin yerlileştirilmesinde bağımsızlığımızı kazanmamız gerekiyor. Bunun gibi bazı kritik alanlar var. Bu alanların belirlenip, esas önceliğin buna yoğunlaştırılması gerekiyor.

Çok fark yaratmayan, her yerden sorunsuz tedarik edilen sistemlere vakit ya da para harcamaktansa, esas önemli kritik alanların belirlenip, esas önceliğin, esas enerjinin bu alanlara yönlendirilmesi gerekir. Burada esas görev yine SSM’ye düşüyor.

Türkiye’nin savunma sanayinde eksi ve artılarının farkına varması lazım. Ardından da neleri kendimizin yapacağını, neler için yurtdışından destek alınması gerektiğinin belirlemeliyiz.

Bunu da popülizmden uzak objektif şekilde yapmamız gerekiyor. Burada hedeflerimizi somut ve net bir şekilde belirleyip, ona göre akılcı bir sanayi politikası ile ilerleyebiliriz. Sektörde 35 bin kişi istihdam ediyor. Bu rakam yeterli değil. Yeni mezun tüm mühendisleri toplamanız bir anlam ifade etmeyecek. Tecrübeli, belli bilgi donanıma sahip personelin sektöre kazandırılması ve korunması gerekli.

Orhan AYDIN / OSTİM Organize Sanayi Bölgesi Başkanı
“KOBİ’lerde müthiş dinamizm var”

Büyük şirketlerin ana yükleniciler olarak ana sistemleri ortaya koyduğu savunma sanayi ve havacılık sektöründe, hemen onun altında katma değer üreten, yüksek alt sistemleri üreten orta ölçekli firmalar bulunmuyor. SSM muhatap arıyor. ‘KOBİ’ye bu işi sana vereyim, ancak bu işin içinden çıkabilir misin? Sürdürülebilir üretim yapabilir misin?’ diyor. OSTİM’deki herhangi bir firma bu işi iyi yapabildiği halde bunu ana yüklenici olmadan alamıyor. Halbuki küçük ölçekli firmalar esnek ve dinamik yapılarıyla bu işi büyük bir kıvraklıkla yapabilir. SSM’nin risk alması, küçükleri de sisteme dahil etmek için cesaretli davranması gerekir. Örneğin OSTİM’de radar konusunda çalışmalar yapan iddialı küçük şirketler var. Bunlar, haberleşme teknolojilerinde çözüm üreten, milyon dolar harcanmış projelerden daha uygun fiyata çözüm sunan şirketler.

KOBİ’lerin müthiş bir yetenek ve kabiliyet havuzu bulunuyor. Ancak KOBİ’lerin bu dinamizminden yararlanılamıyor. Savunma sanayinde orta ölçekli işletme eksikliği sorunun çözümü için yeni bir çözüm üretilmesi gerekiyor. Küçük ölçekli şirketlerin orta ölçekli işletmelere dönüşümü hızlıca desteklenmeli. İşbirliği yapılan projelerde büyüklerin küçük ölçekli şirketleri daha çok destekleyerek, kar marjı tanıyarak orta alanı doldurması gerekiyor.

Orta alanda yeni kurumlar açılmasının önü açılmalı. Küçük firmalar büyüklerle aynı alanda hareket ettiğinde eziliyor. Büyük oyuncuların küçük ölçekli şirketler tarafından yapılabilen ürünü onlara bırakması lazım. Büyük firmaların ise daha ileri teknoloji gereken sektörlere yönelmesi önem taşıyor.

OSTİM kümelenme konusunda örnek

Ankara’da 17 ana sektör 139 işkolunda faaliyet gösteren OSTİM Organize Sanayi Bölgesi, rekabet gücünü artırmak amacıyla 2007’den bu yana kümelenme çalışmalarını sürdürüyor. Rekabet gücü yüksek sektörlerde kümelenme projeleri hayata geçiren OSTİM’de, şu anda faaliyet gösteren yedi kümelenmeden biri de OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi Derneği (OSSA).

OSTİM Başkanı Orhan Aydın, Türk sanayisinde önemli bir yer tutan KOBİ’lerin rekabet gücünü artırmanın en önemli araçlardan birinin kümelenme olduğunu vurgulayarak, savunma sanayinin ana yüklenicileriyle kurulan iş ilişkileri ve iş birliklerinin KOBİ’lere büyük katkı sağladığını belirtti. OSSA tarafından her yıl gerçekleştirilen Savunma ve Havacılıkta Endüstriyel İş Birliği Günleri’nin (ICDDA) KOBİ’leri Airbus, Boeing, Rolls-Royce gibi uluslararası firmalarla buluşturduğunu ifade eden Aydın, 5 binin üzerinde iş görüşmesi gerçekleştirilen bu organizasyonun büyümeye ve istihdama katkı sağladığının altını çizdi.

Önceki sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9Sonraki sayfa

Hem indirmesi hemde kullanımı tamamen ücretsiz

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu